Onlara: (müşriklere) "Allah'ın indirdiğine uyun" denildiğinde: "Hayır, biz atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye uyarız" dediler. Şayet ataları hiçbir şeye akıl erdiremiyor ve doğru yolu bulamıyorlarsa da mı?
Bakara,170Bu şekilde şeytanın adımlarına uymuş, ya da bir kısım liderlerin peşine takılarak, onların Allah kanunlarına ters düşen arzularına uyan ve de şirke düşmüş insanlara: Gelin "Allah'ın indirdiğine tabi olun! Denildiği zaman, hayır bizler atalarımızı neyin üzerinde bulmuş isek ona tabi oluruz derler."
Bu düşünce de şeytanın planlarına, şeytanın adımlarına uymadır. Şeytanın yoluna uyan insanların sergiledikleri çok çirkin bir davranıştır bu. Bu insanlar sadece iz takip eden insanlardır. Uydukları şeylerde araştırma, inceleme, düşünme yapmazlar. Ataların ve dede-lerin kutsal mîrası onlara yetmektedir. Atalarının mîrası, onlar nazarında o kadar kutsal ki; onu araştırma gereği bile duymadan kabullenirler. Körü körüne bir taklid içindedir bu insanlar.
Tarihen sabittir ki tüm peygamberler, bu tür statükocu insanlarla karşılaşmışlar, bu insanlarla var güçleriyle uğraşmışlar ve bu tarzı yıkmaya çalışmışlardır.
Kur'an, bu şekilde akıllarını kullanmayarak atalarını kutsayıp, kör bir taklidle onların yolunu takip etmeye çalışan insanları şöyle uyarır:
"Ya ataları bir şey anlamaz ve doğruyu bilmez idiyseler!"Bu durumda yine uyacaklar mı onlara? Bu âyetiyle Rabbimiz atalarını kutsayıp, kayıtsız şartsız onları takip eden kişileri, bu kutsâdıkları atalarının kişilik ve kimlikleri üzerinde, aklî düzeyleri ve fiili gidişatları üzerinde ciddi bir inceleme yapmaya çağırır.
Ataları doğruysa, doğru yoldaysa tamam onlara uymak caizdir. Ama ya onlar hiç bir şey bilmeyen, Kur'an ve sünnetten habersiz bir hayat yaşayan insanlarsa! İşte bunu Kitap ve sünnet ışığında değerlendirmelerini istemektedir. Çünkü kıstas vahiydir. Vahye uyanlar doğrudur, vahye mutabakat etmeyenler kimden intikal ederse etsin bâtıldır.
Öyleyse Allah'ın hükmüne uygun olup olmadığına bakmaksızın atalardan kalma âdetlerin, törelerin peşine takılmak caiz değildir. Kur'an bu taklid yolunun hele hele inanç konusunda insanı hataya sürüklemesini mazur görmemektedir. Ama kişi gerçeği bulmak yolunda bütün çabasını harcadığı halde, kendi elinde olmayarak gerçeğe ulaşamamışsa İslâm onu mazur görmektedir.
Yâni bir şeye tabi olma konusunda eskilik, yenilik veya atalar yolu olup olmaması önemli değildir. Önemli olan onun Allah'ın hükmüne uygun olup olmamasıdır.
Bu konuda müslümanlar arasında biri ifrat, diğeri de tefrit olmak üzere iki yanlış gelenek vardır:
1- Bir grup müslüman, efendim Kur'an bir dönem anlaşılmış ve fıkha, fıkhî kalıplara dökülmüştür. Ecdat onu anlayıp fıkha dökmüştür. Bizim onlar gibi Kur'an'ı anlama imkânımız olmadığı için onların anlayışına tabi olmak zorundayız. Binaenaleyh Kur'an'ı anlamaya çalışmak yerine fıkıh okumak zorundayız. Kur'an'ı da anlamak ve uygulamak üzere değil, ibâdet kastıyla okumalıyız diyorlar. Ve böylece tamamen geçmişe teslim olmamız gerektiğini iddia ediyorlar.
2- Bir ikinci grup müslüman da bunların tamamen zıddına, efendim geçmiştekilerin anlayışı bizi bağlamaz. Onlar bizim için ayak bağıdır. Geçmiştekilerin, Rasulullah'ın, sahabenin, tâbiînin ve müçtehid imamların Kur'an'ı nasıl anladıkları, nasıl uyguladıkları bizi hiç mi hiç ilgilendirmez. Onların anlayışları kendilerini ve kendi dönemlerini ilgilendirir. Bizler onlara hiç bakmaksızın Kur'an'ı anlamak ve hayatımıza aktarmak zorundayız diyorlar.
Bu anlayışların ikisi de bâtıldır. Birisi ifrat diğeri de tefrittir. Ne tümüyle geçmişe teslim, kayıtsız şartsız geçmişe teslim, ne de tümüyle geçmişi silmek doğru değildir. Anladığım kadarıyla işin doğrusu, bugün bizler de Allah'ın kitabını anlamaya çalışmak zorundayız. Ama bu işi yaparken de geçmişi silerek değil, bilâkis Allah'ın Rasûlünden bugüne kadar Kur'an'la alâkalı, o âyetle alâkalı kim ne demişse, nasıl anlamışsa onlara da müracaat ederek bugün biz de anlayabildiğimiz kadarıyla Kur'an'ı anlamak zorundayız. Çünkü bu kitap, sadece onlara değil, bize de gelmiştir. Onların bundan sorumlu olduğu kadar bizler de bundan sorumluyuz, bunu hiçbir zaman hatırımızdan çıkarmamalıyız.
Onlara Allah'ın indirdiğine uyun denildiği zaman onlar derler ki; biz babalarımızı neyin üzerinde bulmuşsak ona uyarız. O dönem bunu diyenler yahudilerdi. Çünkü bizim babalarımız, dedelerimiz bizden daha hayırlı ve daha bilgiliydiler demişlerdi Yahudiler. Âyet her ne kadar yahudilerle ilgiliyse de kıyamete kadar tüm insanları ilgilendirmektedir.
Bu şekilde atalarını kutsayan ve onlardan intikal eden herşeyi doğru kabul eden insanların, bir dine bağlanmaları düşünce ve araştırma noktasından kaynaklanmaktadır. İnsanların pek çoğu babalarından, dedelerinden intikal eden, mîras kalan dini inançlara bağlanmaktadırlar. İnandıkları bu dinin ayrıntılarına girip herhangi bir araştırma yapma gereği duymayan bu insanlar nasıl bir dinin, nasıl bir mezhebin mensubu olduklarını da bilmemektedirler.
İşte âyet-i kerîme bunu reddediyor ve bu düşüncenin şeytanın adımlarına uyma olduğunu anlatıyor.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kur'an Tefsiri
DiversosMüslümanların kur'andan uzak olduğu bu dönemde ayetlerle dirilmek amacı ile bu sayfayı açmış bulunmaktayım. Allah anlayıp amel etmeyi bizlere nasip etsin.