♥2♥

111 12 5
                                    

Aniden çalan telefon ile yattığım yerden fırladım. Bu saatte kim arar ki be? Sizi sabahın yedisinde arayan olmaz belki ama benim çok var! Tahmin edin kim aradı? Evet, Reiji! Telefonu elime alıp açtım ve kulağıma götürdüm.

"Ne var lan hıyar?"

Reiji'nin ic çekişini duymuştum. Atarlı ergen...

"Biz genelde 'Alo?' yada 'Efendim?' diye açarız telefonu."

"Valla benim açış şeklim karşımdakine göre değişiyor. Evet, ne yumurtlayacaksın?"

"Malikaneye bekleniyorsunuz."

"Ne? Neden? Niçin? Ne zaman? Nasıl? Kim?"

"Nedenini gelince öğrenirsin. Birkaç dakikaya gelin. Sen ve müstakbel gelin adayın."

"Tek ben gelsem?"

Sesimdeki tedirginliği anlamış olmalı ki gülmeye başladı.

"Ne var oğlum? Sanki bilmiyorsun Yuriko'yu... Valla cenazem gelirse kapıya şaşırmayın!"

"Uykuyu seviyor mu?"

Tabiki de... Birde aynı yatakta uyuma şerefine nail olabilseydim daha güzel olacaktı da... Yok işte. Klasik Yuriko.

"Shuu'yu bu konuda geçemez ama."

"...Tamam o zaman sana bol şans."

Telefonun kapanma sesi ile yatağa attım. Al işte başa bela... Bakalım bu gün neremden yumruk yiyeceğim? Süper toto da ne çıkarsa artık nasibimize... Üstüme düzgün birşeyler gibiyip odadan çıktım. Yuriko'nun odası diğer koridorun sonundaki odaydı. Odasının önüne geldiğimde girmek ile girmemek ile arasında kalmıştım. Acaba çalarak kı girsem yoksa çalmadan mı? Hep çalarak giriyordum, öyle olduğu halde dayak yiyordum. Eh bari çalmadan girelim de dayağa deysin! Kararımı vermiştim. Kapıyı direkt çalmadan girdim. Ama gördüğüm sahne tam olarak...

"Yuriko..."

Tam olarak efsaneydi. Yuriko yatağında uyuyordu. Tabi bunda bir şey yok. Yarı çıplak bir şekilde... Bacaklarının tamamı gözüküyordu. Üst taraftan ise yakası omuzlarının biraz aşağısında duruyordu. Bu haliyle tatlı bir bebekten farkı yoktu. Pürüzsüz ve pamuk kadar yumuşak bir o kadar beyaz teni... Ah be prensesim... Ne olurdu sanki bana karşı azıcık daha yumuşak olsan? Ama bir yandan da onu istekli bir kadın olarak gösteriyor bu huyları. En sonunda düşünmeyi bırakıp saçlarını okşayarak onu röntgenlemeye  devam ettim. Uyurken ayrı güzel gözüktü gözüme...

Bir kaç dakika sonra yanağımda derin bir sizi ile aniden açıldı gözlerim. Yanağım bildiğin felç olmuştu. Tabi gözlerimi açmam ile üzerime çıkmış olan bir çift göz gördüm. Aslında pozisyon tatmin edici değil ama olsun hiç yoktan iyidir. Bedeni bedenime değiyor...

"Sen! Seni lanet sapık! Benim odamda, onu da geçtim yatağımda senin ne işin var?!"

Üzerimde adeta tepiniyordu. O küçük elleri öyle acıtıyordu ki... Tüm vücudumu yumrukluyordu. Bense altta kalmanın verdiği heyecanla sevinsem mi üzülsem mi bilemiyorum.

"Hey, prenses! Durun lütfen rica ediyorum."

Belki de artık gerçek bir prens olmanın zamanı gelmiştir?

"Seni uyandırmaya gelmiştim. Malikaneden ikimizi çağırıyorlar. Ben dedim Yuriko uykuyu sever o gelmesin diye. Gel gör ki herkes benim gibi anlayışlı değil. Her neyse, prenses kalk üzerimden ve üzerine bir şeyler giy. Yoksa bu sefer cidden saldırıya uğrayacaksın. Hemde ben tarafından."

Ben sırıtırken o gözlerini kısmış bakıyordu. Birkaç saniye sonra üzerimden kalktı ve yere atladı. Sonrasında resmen beni sürükleyerek kapının dışına attı. Ne inat bu kız...

"Madem öyle git dışarda bekle lanet herif!"

Kapının suratıma kapatılması da uzun sürmemişti. Derin bir iç çekerek salona gittim ve tekliye geçtim. O sırada hizmetçilerden Mary geldi. Bir sorun varmış gibi gözüküyordu. Normalde böyle tedirgin duramazdı.

"Bir sorun mu var Mary?"

Mary ismini duyunca bana baktı ve klasik cevaplarından birini verdi.

"Hayır, Kino-sama sizi meraklandırdığım için özür dilerim."

Keşke yuriko'da böyle olsa. Gül gibi kız. Güzel de. Ulan ne diyorum ben? Yuriko duysa kesin beni öldürürür. Ama kıza iltifat ettiğim ya da onu beğendiğim için değil, kıza zarar olduğumu düşündüğü içindir! Nasıl da ezberledim repliklerini. Sanırım aşağıya iniyor. Şimdi ne diyecek biliyor musunuz? Kino ağzını burnunu kırmamı istemiyorsan...

"Hadi ve uyuşuk! Diyen sensin oturan sensin."

Vay, repliklerini değiştirmiş müstakbel prensesim. Kalktım ve birşey demeden dışarı çıktım. Limuzin duruyordu. Konuşmadan limuzine bindim ve camdan bakmaya başladım. Prenses geldi ve kulaklıklarını takıp müzik dinlemeye başladı! Ben ona trip atayım hiç umrunda olmasın! Eh, ne bekliyorsam. Klasik Yuriko. Umursaması garip olurdu.

En sonunda malikaneye geldik ve ben gene trip atmaya özen göstererek limuzinden indim. Malikaneye vardığımda hala arkamdan geliyordu. O lanet kulaklıklarını! Ben, benimle ilgilensin diye trip atıyorum hanım efendi gitsin hiçbir şey umrunda olmadan müzik dinlesin.

Salona vardığımızda  tekli koltuğa geçtim. Ona baktım. Hala suratımıza bakmıyor. Kim kime trip atıyor diye dizi çıkarırız biz anca! En sonunda bekleme seansı bitmiş, Reiji ve diğer hıyarlar artı... Karl Heinz! Bu adamın ne işi var burda? Allah Allah, bakıp duruyor? Ne iş... Herkes koltuklara geçtiğinde söze başlasınlar diye bekledim. Bekledim... Bekledim...

Ee, bu mallar niye hiç konuşmuyor?! İş başa düştü...

"Eee millet bayram değil seyran değil, bu toplanması neye borçluyuz?"

Dediğim şey ile Reiji Karl'a bakış attı. Karl rüyalar aleminde herhalde. Yaşıyor mu o da belli değil. Heyo?

"Karl Babişkocuğum! Kendine gelsen diyorum."

Dediklerimi duymamış olmalıydı ki Ayato Karl'ı en sonunda dürtünce kendine gelip irkildi ve mal mal hareketler yaptı.

"Ha? Ne? Ha? Ben sucsuzum valla!"

"Sakin ol men."

En sonunda sakinlesti ve mantıklıca davranmaya başladı. Şükür be...

"Evet çocuklar bildiğiniz üzere Kino ve güzel gelinimin evlilikleri..."

"Hayır!"

Bir anda şuana kadar sessizliğini korumuş olan Yuriko olan tüm dikkatler ona döndü. Söylediği kelimenin şaşkınlığı ile kendiside şaşkındı. En sonunda eliyle ağzını kapattı ve utanmış halde bakışlarını duvara çevirdi.

"Pardon..."

Mahçup olmuş bu sesi... Bu ses için neler vermezdim ki? Sesindeki k tatlı melodi...Her şeye bedeldi.

"Her neyse işte, evlilikleri ertelendi. Eğer evlenirlerse şüphe çekebilir ve evliliklerinin ardında ki sırra ulaşabilirler. Sizden ricam uzun bir süre evlilik yok. Hatta Yuriko, sende istersen evine dönüp biraz tatil yapabilirsin."

Ben daha olayı sindirememişken Yuriko'ya baktım. O kırmızı gözleri adeta mutluluktan parlıyordu. Hayır, izin veremem. Gidemez, hayır... Yuriko gidemez... Gitmemeli!

"Yuriko gitmeyeceksin! Yani, lütfen gitme ya."

Ayağa kalktı ve klasik asi tavırlarını takınarak kapıya doğru ilerledi. Ve en son cümlesi bu oldu, "Hadi bana eyvallah."

Ve o an sanki kalbimden bir şeyler kopmuş gibi hissettim. Sadece o an.

Diabolik Lovers: Isurgent PrincessHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin