Sam oturduğu yerden kalkıp ilerlerken gözlerim kapıdan kahkaha atarak içeri giren Grace'e takıldı. Beni burada, Sam ile görmesini istemiyordum. Oturduğum yerden kalktım ve hızlı adımlarla kafeden uzaklaştım. Eve vardığımda yorgun adımlarla odama çıktım. Şimdi en sevdiğim şeyi yapmaya hazırdım. Uyumak!
~~~
Zrrr..Zrrr....
Lanet olası telefon!
"Alo?"
"Loe? Sensin değil mi?"
İsmimi bilmesine rağmen numara telefon rehberimde kayıtlı değildi.
"Kimsin?"
"Yeni telefon sapığın."
Sesin tanıdık gelmesine rağmen kim olduğunu anlayamamıştım.
"Yeni mi? Daha önce telefon sapığım olmadı!"
"O halde artık var."
Dalga mı geçiyordu bu?!
"Pekala...Kim olduğunu söylemiyorsan telefonu kapatacağım."
"Dur Loe! Tahmin edebilirsin diye düşünmüştüm."
"Şuan senden daha önemli işlerim var, mesela...uyumak gibi."
Telefonu suratına kapattıktan sonra yatağıma geri döndüm. Tam uykuya dalacakken telefonumun sesiyle yeniden kalktım. Kısık gözlerle telefon ekranına baktım, aynı numara!
"Ne var?"
"Döndüğümde yoktun."
"Anlamadım?"
"Vişneli meyve suyunu ben içmek zorunda kaldım Loe! Ve ben vişneli meyve suyu sevmem.."
Gülümsediğini hissedebiliyordum.
"Sam? Hey, numara-"
Sözümü bitirmeme izin vermeden cevapladı.
"Kitabını masanın üzerinde unutmuşsun, ayracın üstünde bir numara yazıyordu. Ar-"
Sözünü kestim.
"Ayracın üstünde yazan numara benim numaram değildi!"
"Evet, aradım ve 'Selam Loe, ben yeni telefon sapığın!' dedim."
"Gerçekten böyle mi söyledin!?"
"Evet.."
"Ah, Sam! Beni Elliot'a uzun bir açıklama yapmak zorunda bıraktın!"
Soluk alıp verişini duyabilmeme rağmen cevap vermiyordu.
"Sam?"
Bir süre bekledim ve telefondan gelen tek ses "dıt..dıt..dıt..." oldu...