1. BÖLÜM - "YERED'İN YARATIKLARI"
Göz kapaklarımı yavaşca araladım. Gözlerimi açtığımda daha önce hiç bulunmadığım bir yerde olduğumu fark ettim. Hissettiğim ilk şey korkuydu. Delicesine bir korku.Son olanları düşündüm. Okula gelen yeni çocuk. Daha çok kaçık gibi gözüküyordu. Ama bu benim insanların kalp atışlarını dinlediğimi bildiği gerçeğini değiştiren bir etken değildi. Bayıldığımda beni buraya getirmiş olmalıydı.
Burası bir evden çok ,eski bir malikaneye benziyordu. Bu tavandaki büyük ama kendini hemen belli eden avizelerden de belliydi. Duvarların tamamını kaplayan kitaplıklar vardı. Burası başlı başına bir tarihi eserdi!
Malikanedeki sesleri dinledim. Birinin kalp atışlarını hissetiğimde üst katta birinin olduğunu fark ettim.Bir tarafım merak edip gitmek istesede diğer tarafım gitmemekte kararlıydı. Ne yapacağıma karar veremiyordum. Uzun bir süre düşündüm ve nereden geldiğini bilmediğim bir deli cesaretiyle ses çıkarmamaya dikkat ederek yürümeye başladım. Merdivenlerde her ne kadar ses çıkarmamaya çalışsamda merdiven çok eski olduğu için gıcırdıyordu. Merdivenleri çıkmak yıllarımı almış gibi geliyordu. Merdivenin ahşap basamakları her gıcırdadığında kalbim delicesine çarpıyordu.
Odanın kapısına geldiğimde içeride yine o vardı. Koltuğa oturmuş , parmaklarını saçlarına geçirmiş camdan karşıdaki göle bakıyordu.
"Uyanmayacaksın sandım."
"Neden beni buraya getirdin"
"Sence?"
"Ah tabi ya şu cadı saçmalıkları filan."
"Koruyucu!"
"Her neyse."
Yanına oturdum. Üzerinde çok soğukkanlı bir hava vardı aynı zamanda endişeliydi de ama ne için bilemiyordum.
"Şu koruyucu saçmalığı nedir anlatacak mısın?" Diye bir soru yönelttiğimde kafasını benim oturduğum tarafa yöneltti. Gözlerini gözlerime diktiğinde nedensizce rahatsız oluyordum bu yüzden kafamı başka bir tarafa çevirmek zorunda kaldım. Bunu yaptığımda güldüğünü hissettim.yamuk bir gülümsemeyle
"Bir de koruyuculara cesur diyorlar" sesinde yine alay vardı. Sinirlenmeye başladığımı hissediyordum. Ellerim terlemeye başlamıştı.
"Sinirlendirmeni gerekecek bir şey yapmadım" dedi tekrar kafasını cama çevirerek.
"Beni evime götürecek misin yoksa polisi filan aramamı mı istersin?"
"Arayabilirsin . Aa pardon telefonlar çekmiyordu" dedi dudaklarını alayla bükerek.
"Tanrı aşkına sapık filan mısın?"
"Hayır sadece ailemin nerede olduğunu öğrenmeye geldim"
Suratına aptal bir şekilde bakarken kafamda neler olduğu hakkında saçma düşünceler geçirmedim değil.Ben suratına saçma bir şekilde bakarken birden ifadesi değişti . Soğukkanlı ve endişeli ifadesi artık sadece endişe doluydu. Bir şey aklına yeni gelmiş gibi birden bağırmaya başladı. Ruh hali gerçekten çok değişkendi.
" Daha on sekiz yaşında değilsin değil mi ?"
Ayağa kalkıp elimi belime dayadım ve bu sefer ben ona bir soru yönelttim;
" Şimdi de yaşımı mı öğrenmek istiyorsun?"
Aniden sinirle ayağa fırladı. Parmaklarını yine saçlarından geçirdi
"Oyun oynamıyoruz küçük!"
"Nedense bana oyun oynuyormuşuz gibi geldi."
Etraftaki sıcak hava dalgası vücudumu sarmıştı. Çok çabuk sinirlenen bir yapım vardı. Ayrıca bana bir de küçük demişti. Oysa kendi en fazla on dokuzdur. Beyin yaşından bahsetmiyorum bile. Yine küçük ayrıntılara takılıyordum. Gerçekten tam bir kaçık gibi davranıyordum.