Tabi ya bu yüzden bana yaşımı sormuştu. On sekizime girdiğimde güçlerim şekillenecekti. Bu durumda ailem gerçek ailem değil miydi ? Kafama o anda başka bir şey dank etmişti. Ailesi. Bana ailesini sormuştu...
》》》》》》》
Beynimdeki düşünceler şimdiden hafızamda kavisli yollar oluşturmuş ve sürekli doğru yolu bulmaya yönelik içgüdüsel hareketlerde bulunuyor ancak sürekli bir fırtınaya kapılıyordu. En sonunda biraz da olsa beynimin bu karışık durumdan sıyrılması için ona yine bir soru yönelttim;
" Ailemi arıyorum demiştin , bunu bana söylediğine göre benim bildiğim ya da benim bildiğimi sandığın bir şey var."
" O konu bundan çok daha karışık. Bu daha çok benim değil senin ailenle de ilgili yani.. bunların hepsinin şu an senin için çok fazla olduğunu düşünüyorum. Bu konuyu sonraya bıraksak ? "
Söylediği şey şu an çok mantıklı geliyordu ya da söyledikleri vodkayı kafaya dikme etkisi yarattığı için bana öyle geliyordu.
"Bu günlük bu kadar kafa karışıklığı yeter. Şimdi beni evime götürüp sorunlarımla baş başa bırakmaya ne dersin ? "
Bir şey söylemeden yerinden kalktı ve merdivenlere yöneldi. Bende arkasından sessiz bir şekilde ilerliyordum. O anda fark ettim ki adını bilmiyordum. Beynimi o kadar meşgul etmiştim ki bu aklıma bile gelmemişti. Merdivenlerin sonuna gelmiştik ve tam malikanenin kapısından çıktığımız anda
"Adını söylemeyecek misin " dedim. Bir süre sustu. Bir ara adını unuttuğunu düşünmedim değil. Ancak arabaya bindiğimizde cevap verdi.
"Nathaniel . "
"Benim ismimi biliyor musun ? "
"Mia"
Arabanın her yerinin siyah olması insanı karamsarlığa itekliyordu. Sormak istediğim sorular boğazıma tıkılıyor , sadece susmam gerekiyor gibi hissetiriyordu. Bu yüzden yol boyunca ikimizdende ses çıkmamıştı. O kadar dalmıştım ki evimin önüne geldiğimizi bile fark edememiştim. Aklıma evimi nerden bildiği gibi saçma sapan bir soru takılsada vücudumun ücra köşelerine kaçmış olan beynimi biraz çalıştırdım ve beni nasıl bulduysa evimi de öyle bulabileceği aklıma geldi. Küçük bir teşekkür geveledikten sonra 'her şeyin normal olduğu evime ' girdim. Evde yarına kadar kimsenin olmayacağını biliyordum bu yüzden kimseye açıklama yapmak zorunda kalmayacaktım . Eve girdiğimde ilk girişteki tabloyla karşılaştım. Eskiden saçma gelirdi ancak şu olanlardan sonra pek de saçma gelmiyordu. En azından bir anlam taşıdığını biliyordum...
Okula girdiğim andan itibaren ilk dersimizin biyoloji olduğunu da sayarsak midem bulanıyor ve gece üzerime bir fil yavrusu koyulmuş gibi hissediyordum. Sınıfa girdiğimde boş bir sıraya oturdum dersin başlamasına beş dakika kadar bir süre vardı ancak sınıf pek de dolu sayılmazdı. Sınıfın kapısından Daniel'in girdiğini gördüğümde gerçekten sevinmiştim. Son bir kaç gündür onu buralarda göremiyordum ve gerçekten merak etmeye başlamıştım gerçi kız arkadaşından ayrıldığını varsayarsak geceyi barlarda geçirdiği tahmin edilemez değildi. Suratına saçma sapan 'sevgilimden ayrıldım ama umurumda değil gibi davranmaya çalışıyorum ' gülüşü eklemiş ve önümdeki sıraya doğru geliyordu. Yerine geçtiğinde bana döndü.
" Suratındaki şu gülümsemeyi silmelisin."
Söylediğim cümle üzerine suratıma bakıp anlamamış numarası çekiyordu ancak gayet de anlamıştı.
" Hani şu 'sevgilimden ayrıldım ama umurumda değil gibi davranmaya çalışıyorum ' gülüşü ."
" O da nerden çıktı tabi ki de umurumda değil "
Tek kaşımı soru sorar bir biçimde havaya kaldırdım.
" Ah Mia tamam geçen geceye kadar hep barlardaydım . Oldu mu ? "
" Biliyordum"
Omuz silktim ve suratıma ben kazandım gülümsemesi ekledim. Tam o sırada içeri Nathaniel girdi. Dün onunla konuşmamışız gibi davranıyordu. Tek yaptığı sakin bir şekilde yanımdaki yerine geçmek oldu. Ders boyunca pek bir şey olmadı. Sadece Nathaniel'ın soğuk bakışlarını üzerimde hissetiğimden ders boyu çok fazla kasılmıştım ve biraz daha o sınıfta kalsaydım her yerim tutulabilir hatta taşa bile dönüşebilirdim. Biyoloji dersinden sonra Nathaniel'i bir daha okulda görmedim. Bu benim için iyiydi çünkü dün anlattıklarını düşündükçe ve ayrıca beni erkeklerin soyunma odasında dolaba çarptığını da düşünürsek onun yanında fazlasıyla kasılıyordum.
Okulun koridorunda sondaki sınıfa doğru yürürken Grace ve onun bir kilometre bile ileriden gözükebilen gülüşüyle karşılaştım. Kaçınılmazdı !
"Mia seni öldüreceğim !"
Yüzündeki gülümseme gitmiş yerini öfke almıştı.
" Seni ne kadar merak ettiğimi biliyor musun ? Dün kaç kere aradım. Ama açan yok ! Kutuplara gidip kış uykusuna yattığını umuyorum. "
O anda telefonuma hiç bakmadığımı fark ettim. Ve büyük ihtimalle de evde unutmuştum.
"Önemli bir şey olmadı sadece sessizde unutmuşum o kadar "
Grace 'e her şeyimi anlatırdım ancak bu konu diğer konulardan çok farklıydı. Ayrıca o konu aklıma her geldiğinde beynimde yaratıklar tepiniyordu.
Dersler bittiğinde kendimi sabahki halimden daha iyi hissediyordum. Ancak hala uykuluydum. Direk eve gidip kendimi yatağıma teslim etmek istiyordum. Okulun kapısından çıktığım anda biri kolumu koparırcasına çekti ve okulun yan duvarına sürükledi. Bunu yapanı gördüğümde pek şaşırmadım. Nathaniel gözlerini gözlerime dikmiş bir şey soylemeyi bekliyordu.
" Anlatacaklarımın bitmediğini söylemiştim . Konuşmamız gerek ."
"Şu ani ruh hali değişikliklerinden ve beni duvarlara ,dolaplara vurmaktan vazgeçersen neden olmasın."
Okuyucu sayısına göre vote az ama yorumlarınız ve votelarınız için teşekkürler :D