Bir varmış, bir yokmuş. Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde; pireler berber, develer tellal iken, ben anamın beşiğini tıngır mıngır sallar iken bir zamanlar bir ağacın dalında neşeyle dans eden bir karga varmış. Karga çok mutluymuş, çünkü ağzında kocaman bir peynir parçası varmış, karga bulduğu peynirden dolayı çok ama çok mutluymuş.
Ağzındaki kocaman peyniri tam midesine indirmek üzereymiş ki, ordan geçmekte olan bir tilki kargayı görmüş. Kurnaz tilki kargayı kandırabilmek için bir plan yapmış ve kargaya demiş ki:
'Karga kardeş, merhaba, ne kadar güzelsin, sesin de çok güzelmiş, herkes bunu konuşuyor, ben de bunca yolu senin sesini duyabilmek için geldim' demiş. Bu güzel sözleri duyan karga "geç bu ayakları tilki kardeş" demiş. Tilki mahcup bir şekilde "nasıl anladın peyniri istediğimi, ben kendimi zeki zannederdim sen benden uyanık çıktın" demiş. Karga aslında güzel olmadığını ve güzel bir sesinin de olmadığını düşünüyormuş ama zeki biri olduğuna dair sabit bir inancı varmış, içinden " tilki bile ne kadar zeki olduğumu itiraf etti" demiş. Sonra tilkiye dönerek "iltifatınız için teşekkür ederim, kusuruma bakmayın az önce cimri birisi gibi görünmüş olabilirim ama normalde paylaşmayı severim... zaten yeni kahvaltı yapmıştım. İsterseniz peynirimi size verebilirim" demiş.
Tilki daha mahcup bir edayla "asıl siz kusuruma bakmayın, adımız çıkmış bir kere, aslında temiz kalpli biriyimdir. Keşke Herkes sizin gibi anlayışlı olsa ... madem peynirinizi vermek istediniz gelin şuracıkta beraberce yiyelim, hem tek başıma boğazımdan geçmez" der.
Tilkinin iltifatlarıyla başı dönen karga peyniri gagasına alarak yerdeki kütüğe konmuş ve " öyleyse buyur tilki kardeş beraberce yiyelim" demiş. Tilki yavaşça kütüğe yaklaşmış ve bir çırpıda kargayı boynundan yakalamış, Bir yandan da "kahvaltı yapmıştım, öğlen vakti daha çok et yemeyi tercih ederim" diye mırıldanmış....