Karakola vardığında bitap düşmüştü. Her şey bir kenara da mahvolmuştu hayatı şu birkaç saattir. Kâbus gibi ama uyanamıyor kalkamıyordu. İşte tekrar hayatında ki bitmek bilmeyen kâbus başlamıştı. Ama bu sefer ne yapsa da tek kalacak işin sonu sadece intikam olacak, Geri dönüşü olmayan bir hata ya da daha başka bir şeydi bu. Ama öfkesi sönmeyen hatta gün geçtikçe körükleniyordu. Ama bu iş burada bitmedi. Karakola vardığında yasal olarak yasak olduğu için dışarıda sigara içen polis memurları vardı hava normalden daha soğuk ama onlar buna aldırış etmiyordu. Sakin ama belli bir tempoyla çıktı merdivenleri Hüma bu merdivende olmadığı kadar yorulduğunu fark etti. Son kez derin bir nefesle çıktı sonunda çıkmıştı aslında bakarsınız fazla merdivenin olmadığını anlarsınız ama anlam veremediği bir şekilde yorulmuştu Hüma. Kapıyı çalarak içeri girdi yüzünde herhangi bir tebessüm olmayan Sahraya baktı ciddimiydi yoksa ciddi olmaya mı? Çalışıyordu anlamak güç. Giderek kısılan ses tonunu tutturmaya çalışarak konuşmaya başladı. Komiser yardımcısı Sahra’dan gelecek en ufak bir tepki ya da bir kıpırdama bekliyordu. Ama umduğunu bulamadı genç kadın.
- Bir haber yok mu?
- Maalesef, üzgünüm ama yok.
- Peki beni çağırma nedeniniz nedir?
- Sizden sadece eşinizin bir takım kişisel eşyalarınızı isteyeceğimizi söylemek istedim, kusura bakmayın .
- Pekâlâ ben size tam tarağını ve de buyursam birkaç şeyde getiririm.
- Peki siz bakın getirirsiniz.
- Şey! Sizden bir şey rica edebilir miyim?
- Tabii yardım edebileceğim bir şeyse neden olmasın?
- Bu karakola gelen tüm adli tıp’ı ilgilendiren konularda yer almak istiyorum. Bu otopsi analiz ve her şey de olabilir
- Bakın Hüma hanım!
- Yetkimi soruyorsanız adli tıp doktoruyum bu da belgem sizden ricam bu karakola gelen dediğim konuya yönelik ilgiyi haber olursa bu da numaram ararsınız!
- Peki iyi günler!
Ne kadar iyi olabilirse tabii. Şimdi ne yapacaktı Hüma. Nerelere gidecekti otele gidip uyusa mı uyuyamaz ki sadece kaçmak için yol arıyordu. Yollar çıkmazdı tüm yolların anayolu aynı derde çıkıyordu hep aynı belaya. Bu öyle zor bir imtihandı ki anlatılamıyordu yaşanması bile bu kadar zorken. Seyhan nehrine doğru gitmeye başladı Hüma sabahın ilk saatleri olmasına rağmen pek çok insanın uğrak mekanıydı. Herkesin imtihanı farklı herkesin derdi başkaydı. Aslında baya bir dinlenmesi gerekiyordu. Çantasından ufak bir pakette bulunan ilacı çıkardı baş ağrısına en iyi bu ilaç iyi gelecekti. Mavi haplardan iki tane atıverdi ağzına. Nehir’e bakarken rahatlamıştı bir nebze bağırmak istiyordu ama bağıramıyordu tek bir neden yaşamak için. O nedende intikam’dı . Öyle bir yangındı ki bu tarifsizdi. Bıraktığı arabasının yanına gitmek için yol aldı arabasının yanına vardığında o günü yine anımsadı aradaki tek fark sadece şuan daha soğukkanlı ve ne yapacağını bilmesi olmasıydı. Ama artık yorulmuştu ciddi ciddi. Biraz daha evi araştırmak için eve gitti Hüma. Ama eve girer girmez iğrenç bir koku sardı burnunu. Aceleyle evden çıktığı için temizlemediği kan kokusuydu ama artık bu evde kalmayacaktı. Giyinme odasına gidip önemli eşyalarını ve kıyafetlerini bavullara doldurup çıkacaktı artık bu evden. Yukarı kata çıkıp bavullarını birkaç saat içerisinde hazırlamıştı. İki bavul bir sırt çantası ve de bir el çantası tabi birde arabası yeterdi. Onsuz bir eve gerek yoktu artık. Telefonunu cebinden çıkarıp rehberde gezinmeye başladı. Ev temizliğine gelen yardımcıyı aramaktı fikri ama eşini telefonuna kaydettiği isimle görünce daldı bir süre. Hemen daldığı fikirlerden çıktı. Numarayı tuşlayarak aradı. Hazan’dı yardımcısının adı aralarında 4 yaş olmasına rağmen abla diyordu Hüma’ya.
- Alo Hüma abla bir şey mi oldu? Sana günüm yarın yanlış mı aradın acaba?
- Hayır Hazan bu gün müsait misin? Onu soracaktım da.
- Evet abla bu gün gideceğim bir ev yok evdeyim oturuyorum öyle. Bir şey mi oldu sesin tuhaf geliyor da?
- Yok bir şey sana bizim eve uğrayabilir misin? Diyecektim onun için aradım da?
- Uğrarım abla da neden temizliği dün yaptım yarın gelecektim?
- Şey! Laboratuardan getirdiğim kan döküldü ayrıca artık evi de kullanmayacağız?
- Taşınıyor musunuz?
- Evet, taşınıyoruz ama sen merak etme işine yarayacak cvde’de yer alacak bir rapor hazırlayacağım. İş bulma imkanını büyük oranda arttıracağından emin olabilirsin.
- Sağ olasın abla da ben sana alışmıştım. Neyse! Can sağlığı ben uğrar temizlerim anahtarı’ da her zaman ki yere bırakırım.
- Kendine iyi bak Hazan paranı fazlasıyla hesabına yükleyeceğim merak etme!
- Aman abla hak ettiğimi verirsen kâfi.
- Hakkın ödenmez hakkını helal et olur mu?
- Helal olsun sen helal et aslında.
- Helal olsun kendine iyi bak!
- Sende iyi bak abla yolunuz açık olsun!
Kapattı telefonu ve bavullarını arabaya yükledi tekrardan üstünü değiştirdik ‘ten sonra arabaya binip emlakçiye gitti.
Kapıyı aralayarak girdi kapıdan içeri.
- İyi günler hoş geldiniz ev mi arıyorsunuz?
- Hayır satılığa çıkarmak istiyorum.
- Peki, satacağınız evin konumu nedir?
- 700 metre ilerdeki üçüncü ev dubleks olan
- Peki ev için biçtiğiniz fiyat nedir?
- 700 bin fazla mı?
- Aceleniz var galiba o fiyata anında satılır
- Hayır acelem yok! Ama sizce fiyatı n kadar olmalı acelem yok dediğim gibi ama ne kadar erken satılırsa o kadar iyi
- Tamam hesabımızı yapalım oda, salon, lavabo, vs. şeyleri kısaca anlatın biz daha sonra detaylıca bakarız.
- Siz gelin fiyatı çıkarın aklınızda şu an yoksa bu gün gelin daha sonra müsait olmam!
- Aklımızda daha önce sattığımız evden dolayı bir fikir var eğer çevredeki evlerle ortalama aynı durumdaysa bir milyon türk lirası ortalama fiyatıdır. Tabi yaptığınız ek harcamalar evin söylediğimiz fiyatın üstüne eklenir.
- Siz gelip bakınca bana net bir şey söylersiniz. Mümkünse bu gün olsun sizden bir haber gelmezse yarın ve diğer günler için aramayın iki saatiniz var bu arada haber gelmediği takdirde başka emlakçiyle anlaşacağım iyi günler!
- Pardon hanımefendi! Dilerseniz şimdi gidebiliriz!
- O- olmaz işimden dolayı ev biraz dağınık ve kirli bir saat sonra kadar gelirsiniz bende gelirim.
- İşim gereği derken kusura bakmayın meraktan sadece!
Sanki anlaşılmıyordu sesinde ki şüphe basbayağı ben buradayım diyordu.
- Evet işim gereği dedim yanlış anlamayın buda kartım adli tıp uzmanıyım laboratuardan getirdiğim incelemelik kan döküldü o temizlenecek ama gitmek isterseniz buyurun kan bozulmuş ve dolayısıyla bakterili.
- Yok siz beni bu karttan ararsınız buyurun! İyi günler
- İyi günler!
O değil de hazanı aramalıydı tekrar, asıl söylemesi gerektiği şeyi demeyi unutmuştu.
- Alo !hazan sana demeyi unuttuğum şey var onu diyecektim onun için aramıştım da.
- Tabii buyur abla ;
- Laboratuardan getirdiğim kan dökülmüştü onu temizlemek için sana verdiğim elbiselerden kaldı mı? Mikrop kapma bakteri yuvası hep.
- Var abla var bayağı var fazlasını getirim mi? Bırakırım eve
- Yok gerek yok sende kalsın
- Peki abla ben çıkacaktım şimdi!
- Tamam çık bir saate biter değil mi?
- Tabii
- Tamam sağ ol yine hadi kendine iyi bak görüşürüz!
- Görüşürüz abla.
Telefonu kapattıktan sonra emlakçi’ ya bir saate gelmelerini söyledi. Sırada ki işi banka hesabını kontrol etmekti. Bankaya geldiğinde sıra fazla yoktu. Yok, yok, yok nerede bu kızın hesap numarası. Ah! Arabanın torpidosunda değil mi?. Bir koşu arabadan hesap numarasını aldı Hüma. Hazanın hesabına iyi bir para yatıracak ve son hesap hareketlerinin özetini alacaktı bakalım orada neler çıkacak. Hazan’a para yatırdı, hesap özetinde de göze çarpan bir şey yoktu. Ama içinden bir ses daha detaylanması, incelenmesini söylüyordu. Demek ki gözünden kaçan bir şey vardı. Ya da başka masum başlıklar altında gezen gizli gerçekler. Anlayacaktı artık farkındaydı en acısı da artık kaybedecek bir şeyinin olmamasıydı. Bundan sonra en ufak bir detayı da es geçmeyecekti. Telefonuna gelen sesle ayrıldı düşüncelerindin.
- Abla evi hallettim kendine iyi bak!
ah! Tabii hazandı evi temizlemişse son kez gitme vakti gelmiş demektir. Arabasına tekrar binip yol almaya başladı. Emlakçı’nın önüne gelince inmemek istemesine rağmen inip içeri girdi. Hüma kapıyı açtıktan birkaç adım attı ve geçen sefer konuştuğu kadına seslenerek gidebileceklerini ve evin müsait olduğunu söyledi. Emlak’çı Hüma’ya arkadaşını çağırıp geleceğini söyledi. Ev gayet iyi temizlenmişti. Hazan iyi temizlemişti. Evi gezdikten sonra sıra fiyat belirlemeye gelmişti. Emlak’çı kadının yanındaki kısa adam konuştu
- Eviniz iki katlı, bahçeli, giyinme odası var, ilk katta; 2 oda bir adet salon bir adet mutfak ve wc bulunmaktadır. Üst katta 2 oda, giyinme odası, ebeveyn banyosu, ve son olarak evde eşya bulunmaktadır. Evin brüt m2 ‘si 475.200’dür. ortalama’nın üstünde büyük bir ev. Fiyata gelirsek bulunduğu konumdan dolayı da 1.275.000 Türk lirasına eşdeğerdir efendim.
- Ne zamana satılır?
- Aciliyetiniz mi var? Yani evden gelecek paraya çok mu ihtiyacınız var?
- Hayır ama ne kadar erken satılırsa o kadar memnun kalırım.
- İlk birkaç gün satılması biraz zor ama tabii bilemeyiz. Bu evden komisyonumuz 75,000 TL’dir efendim onaylıyor musunuz?
- Tamam onaylıyorum nereye imza atılacak işlerim varda.
- Şurası doldurulacak şuraya da imzanız efendim. Ve tamamdır. Biz kalkalım iyi günler.
- İyi günler haberlerinizi bekliyorum.
- Tamam, iyi günler.
Bavullarını toplayıp otele gitmişti artık.
Uyandığında saat sabahın beşiydi. Ne yapacaktı bu saatte. En iyisi yürüyüşe çıkmaktı o zaman. Rutin işlerini halledip spor bir çantayla çıktı. Nehir’e doğru yürümeye başladı. Bir yandan düşünüyor bir yandan adımlarını hızlandırıyordu. Reflekssel olarak ürperdi. Bu da neydi şimdi. Arkasına bakmaya gerek duydu. Kimsecikte yoktu.en iyisi yola devam etmekti.
- Aaaaa!!!
- Sakin olun. Korkmanıza gerek yok!
- Sizde kimsiniz?
- Kim bilir.
- “kim bilir” mi? Ne o gizem havaları. Aman neyse iyi günler.
- Ben bir canavar değilim kaçmanıza gerek yok.
- Komik değil ayrıca kaçmıyorum. İyi günler!
- Görüşmek üzere!
Buda kimdi delimidir nedir? Ama içindeki o huzursuzluk bir türlü geçmiyordu. Sanki biri ya da birileri ona bakıyordu etrafta. En iyisi otele dönmekti. Tekrar düşüncelere dalmışken o meşhur ses kendini belli eder. evet! Telefon sesi.
- Buyurun!
- İyi günler! Hüma Hanım ben komiser yardımcısı Sahra
- Evet, bir gelişmemi var?
- Bir bakıma evet,
- Ne peki
- Sözümü kesmeden dinleyin lütfen!
- Peki dinliyorum.
- Bir olay sonucunda adli tıpla alakalı konuları incelemek için sizi aramamızı istemiştiniz. Ben de bunun için arıyorum. Bir vahşet sonucu derisi soyulan bir insanın derisi. İl sınırına birkaç yüz metre kala arazide bulunan elbisedeki kanı incelemek ve eşinize ait olup olmadığını belirlemek için adli tıpa gelmeniz gerekmektedir. Gelirken eşinize ait DNA örnekleri getirmenizde yararlı olur.
- T-tamam g-geliyorum.
- İyi misiniz?
- Evet, geçiyorum şimdi ben!
- Tamam, haberleşiriz o zaman iyi günler!
Ağlamayacaktı!. Adli tıpa gitmek için arabasına bindi. Merkeze vardığında saat 06.27 geçiyordu. Hemen üstünü değiştirmeliydi. Kahretsin! Eşine ait DNA örneği almamıştı. Eşinin eşyaları evde duruyordu hâlâ. Eve gitmek için tekrar arabaya koşuşturdu. Eve vardığında saat yedi’yi geçiyordu. Acele etmeliydi . Merkeze döndüğünde örnekleri yetkililere teslim etti. Sonuç bu günün çıkmayacağı belliydi. Ama öne almışlardı rapor üç gün içerisinde elinde olurdu.
Tek bir ipucu yeterdi. Ama ne bir iz ne de başka bir şey vardı. Aradan iki gün geçmişti ama daha sonuçlar çıkmamıştı. Beklemek insana daha önce hiç hissetmediği kadar can yakar aslında. Çalan telefonu Hüma’nın tüm dikkatini dağıtmaya yetmişti.
- İyi günler ben ali tıptan arıyordum.
- Sonuç çıktı mı?
- Tabii bu yüzden arıyorum sizi. İsteğiniz sonuçlar üzerine çıkar çıkmaz sizi aramamızı belirtmiştiniz.
- Evet sonucu açıklar mısınız?
- Verdiğiniz DNA örneği ile bulunan örnek uyuşmamaktadır.
- Anladım.
- Resmi belgeyi almak isterseniz adli tıp kurumuna gelmesiz gerekiyor.
- Tamam iyi günler.
- İyi günler.
O zaman her şey baştan başlıyor…
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CİNAYET'E KÖPRÜ 23:53
Mystery / ThrillerÇekilen duman kana karışmaz. Başlayan savaş barışla sonuçlanmaz. İki ileri bir geri olmaz. Son edilen yemin bozulmaz.