Pazar günü, sabah saat 10 civarı; New York'ta herşey güzel gidiyordu. Bazıları sevgilisiyle geziyor, bazıları alışveriş yapıyordu. Küçük bir çocuk, dondurmasını yerken heyecanla, "bir uzay gemisi" diye bağırdı. Küçük çocuğu duyan herkes havaya baktı ve gördüklerine inanamadılar. Uzay gemisini gören insanlar ordan oraya kaçıyordu. Yere alçalırken inanılmaz bir ses oluştu. Etraftaki polisler şaşkınlıktan ne yapacağını şaşırdı. Uzay gemisi yere indi. Polisler gemiye ateş ederken, bir anda kapı açıldı ve 10 tane insana benzeyen uzaylı, uzun namlulu silahlarıyla beraber ateş etmeye başladılar. Polisler de karşılık veriyordu. Hemen takviye istediler. Heryer kan gölü olmuştu. Orada 30'a yakın sivil ve 3-4 tane polis hayatını kaybetmişti. Hemen olay yerine 50-100 polis ve havadan helikopterler takviyesi yaptılar. Uzaylılar, gelen polisleri bir bir indiriyordu. Havadan açılan ateşler sonucu 4 tane uzaylıyı öldürmüşlerdi. Kalan 6'sıyla çatışıyorlardı. 1 uzaylıyı öldürebilmek için 10 mermi harcıyorlardı. Ortada inanılmaz bir çatışma vardı. Mermi sesleri, kanlar havada uçuşuyordu. 20 dakikalık çatışma sonucunda bütün uzaylıları öldürdüler. Bu New York ve bütün dünya için inanılmaz bir olaydı. Olay yerinde 30 polis ve 50'den fazla sivil ölmüştü. Polislerin Amiri olan John Harwey, ölen uzaylılara bakmaya gitti. Gördüklerine şok oldu. Çünkü; Hepsi neredeyse insan gibiydi. Biri nefes alıyordu. Tam görev arkadaşı Thomas onu vuracakken, "dur" dedi John.
- Birşeyler diyecek galiba.
Uzaylının ağzından şu kelimeler çıktı:
- Hepinizin sonu gelecek. Biz getireceğiz. Dünyanıza biz hakim olacağız. Biz Marstaki Cellatlar, hepinizi bitireceğiz. Yakında bütün ordumuzla birlikte dünyanıza ineceğiz.
Derken; Thomas onu tam kafasından vurdu ve orada uzaylı öldü. John arkasında dönüp Thomas'ın suratına bir yumruk geçirdi.
- Sen ne yaptın, gerizekalı.
- Ne yapmalıydım, o Piç biraz daha mı konuşsaydı.
- Dalga mı geçiyorsun, seni lanet olası adam? Ondan çok şey öğrenebilirdik ama senin o boktan kafan yüzünden hiçbir şey öğrenemeyeceğiz.
Derken; Arkadan bir ses geldi:
- Amirim, ne emrediyorsunuz?
- Şu lanet şeyleri, uzaylı Piçleri araştırılması için her ne boktan yere götürüyorsanız, götürün. Şimdi gidip şu arac'a bakmam lazım.
- Peki Efendim, dedi Polis Memuru.
John'un hemen arkasından Thomas geldi. Beraber aracın içine girdiler. Gördükleri silahlar karşısında şok oldular. Bunlar, dünya tarihinde görülmemişti. Birbirlerine bakıp "enteresan" dediler. Aynı anda başka şeylere bakmaya başladılar. Bir anda arkadan bir ses "Efendim, FBI görevlisi geldi. Sizinle konuşmak istiyor." John, ona "5 dakika beklesin" dedi ve aracı incelemeye devam etti. Bunlar inanılmaz şeyler dedi, Thomas. "Aynen öyle" diye cevap verdi, John. "Neyse, ben şu FBI'yla konuşacağım. Sen biraz daha bak etrafına, ilginç şeyler çıkabilir. Lanet olsun John, bunlar neden başımıza geldi? Onca kişi öldü, onca meslektaşımız öldü", dedi üzgünce. "Üzgünüm, dostum ama bunu atlatacağız. Şimdi gidip konuşmam lazım, derken bir ses duyuldu içeriden "baba" dedi birisi.
John: "bu ses, bu ses, nasıl, hey, kimsin sen?
- Baba benim, oğlun, kaybolan oğlun...
John bir anda:
- Bu gerçek olamaz! Sen kayboldun, sen öldün, Misha! dedi hüzünlü bir sesle.
- Baba ben artık o eski oğlun değilim. Ben artık insan değilim. Baba, sizi yok etmek zorundayız. Daha soru sorma ve 20 saniye içinde o araçtan uzaklaşıp kaç, kaç baba.
John: "Oğlum" dedi ve;
Thomas: "Patlayacak bu araç kaç John, kaç dedi ve hızlıca araçtan çıkıp "kaçın, kaçın, araç patlayacak, kaçın." Onları duyan herkes, ölüm hızıyla koşmaya başladı ve araç yüksek bir sesle patladı.