**2. Bölüm**

190 26 5
                                    

uzun bir aradan sonra merhabalar~ kontrol etmeden yayınlıyorum, bir hatam varsa üzgünüm. iyi okumalar~

bu bölümü çevirmeme yardımcı olan, foyoko, teşekkürler<3

***

Baekhyun, Chanyeol'ün aramaya cevap vermesini beklerken kalbi göğsüne çarpıyor gibiydi. Bir dakika sonra hâlâ cevap yoktu ve bu normal değildi çünkü Chanyeol her zaman telefonunu ilk çalışta açardı, özellikle de arayan oysa. Zekâsının geriliği, Baekhyun'un varsayımından bile daha kötüyse, ensesinde alarm çalsa bile duymasının bir yolu yoktu. Fakat sonrasında, Baekhyun kendini rahatlatarak Chanyeol'ün evde olduğunu ve kestirdiğini düşündü, belki. 

Bu, Chanyeol hakkında özellikle endişelendiğinden değildi, o daha çok; üvey kardeşinin etrafında dolanıp dururken bir şeyler olması halinde kendi hayatından endişeleniyordu. Bunun için annesi aklındaydı, her şeyden sonra, hayatının yarısında Chanyeol'ü merkezinde tutuyordu ve Baekhyun bunun sebebini anlayamıyordu. Her zaman Chanyeol şöyleydi, Chanyeol böyleydi. Chanyeol'e yeni bir ayakkabı alalım! Hadi Chanyeol'ü dışarı yemeğe çıkaralım! Aniden, başka birisinin annesinin tüm dikkatini almasına ayarlanan tek bir çocuk olunca, Baekhyun kıskançlıktan kuduruyordu. 

"Hey, koç, bugün pratik yapabileceğimi sanmıyorum, birkaç işim çıktı." biraz düşündükten sonra konuştu. Sezon maçının çok yakında olduğunu biliyordu ve bir pratiği kaçırma gibi bir lüksü olmadığını da, ama seçeneksiz kalmıştı.

Şehir otobüsüne bindi ve otobüs durağından evine koşturdu, sonra hiç de nazik olmayacak bir şekilde direkt olarak karşısındaki kapıya atıldı, bütün nefesini vererek. Karşısındaki kapı, hatırladığı gibi, kilitli değildi. Ayakkabılarını çıkarmayı önemsemeyecek kadar bir panikle, spor çantasını ayakkabı dolabının yanına yığdı Baekhyun ve endişe içinde Chanyeol'ün ismini çağırdı.

Baekhyun'un kalbi, onu bıraktığında olduğu gibi oturma odasının zeminine yayılmış çocuğu gördüğünde, karnına doğru oyuk oyuk bir çukur kazmıştı, güvenli ve sağlamdı. Omuzlarındaki gerginlik direkt yok olmuştu ve Baekhyun kilitlenmiş bacaklarındaki gücü zaten kaybetmişti.

"Baekhyun, telefon!" Chanyeol'ün gözlerinin içi parlamıştı, ayağa kalktı ve üvey abisine siyah ekranı göstermek için defteriyle kalemini bıraktı. Batarya ölmüştü. Chanyeol'ün ışığını yeniden yakmak için nasıl da tekrar tekrar 'ev' tuşuna bastığını yargılayarak, cep telefonunun elektrikle çalıştığını bile bilmediğini hiç düşünmemişti Baekhyun. Chanyeol için, bütün dünya basitleştirilmişti. Cep telefonu sadece bir yabancıydı, bir tuşa basmasıyla Baekhyun'a ulaşabileceği mucize eseri bir aletti.

"Şüphe yok bu ölmüş, seni aptal, beni en az yüz kere aradın." Chanyeol'ün boynundan kordonu alarak (o aptal çok uzun olduğundan parmak uçlarındaydı), kaşlarını çattı. "Sana, sadece acil bir şey olursa beni aramanı söyledim." 

Chanyeol hiçbir şey demeden, ilkel mektuplarının ve cümlelerinin doldurduğu sayfalara sahip defterlerini toplayarak, tekrardan ahşap zemine oturdu. Bir çocuğun okuma yazmayı öğrenmesi gibi, Chanyeol de aynı şeyi öğreniyordu, sadece o, herhangi birisi en az on defa tekrarlamadan hâlâ kendi ismini yazamıyordu. Şimdi Chanyeol karnının üzerinde, sıkıca elinde bir kalem tutuyor ve hevesle Baekhyun'a bakıyordu. "Park. Chan. Yeol." üniformasının blazer ceketini çıkararak, bir iç çekişle tekrarladı. "Eğer tekrardan 'yeot' yazarsan, seni öldüreceğim, Park. Chan. Yeol."  

Chanyeol kafasını salladı ve eğdi. Bakışları sayfadaki bir sürü kutucuğa odaklandı. Dikkatlice adının ilk hecesini yazdı, sonra ikinci ve sonra sıra Yeol'e geldiğinde duraksadı ve endişe içinde dilini ısırdı. Çok düşünmekten elleri titremeye başlamıştı, eğer biraz daha düşünürse kulaklarından buhar fışkıracaktı. Sonunda elindeki defteri Baekhyun'a sundu. 

"Yine Yeot yazmışsın!" Baekhyun gözlerini devirdi ve defteri Chanyeol'ün göğsüne attı. "Daha kendi adını bile yazamıyorsun, ne kadar aptalsın." Chanyeol'ün yüzündeki kederli ifadeyi gördüğünde boğazına takılan suçluluk duygusunu görmezden gelemeyerek döndü. Bağırmak istememişti, bütün gün olanlardan sonra tek istediği uyumak ve Chanyeol'ün ertesi sabah gitmiş olduğunu görmekti. Etrafta o varken eskiden olduğu gibi arkadaşlarını eve davet edemiyor ya da okuldan sonra saatlerce top oynayamıyordu çünkü onun görevi Chanyeol'e hizmet etmekti.

Baekhyun iç çekti ve üzerini değiştirmek için odasına yöneldi. "Hadi dışarı çıkalım."   

Dışarı çıkmak iki anlama gelebilirdi; dondurma yemek için dışarı çıkmak ya da ailenin çiçekçisini ziyaret etmek. Çiçekçi aslında büyükannelerine aitti ancak o öldükten birkaç ay sonra bu küçük yer Baekhyun'un ailesine kalmıştı. İlk başta burayı satmayı ya da kiraya vermeyi düşünmüşlerdi ancak ailenin geleceği için kendilerine saklamaya karar vermişlerdi. Üstelik Chanyeol burayı seviyordu. Çiçeklere bakmak için burada saatlerini geçiriyordu çünkü en az zarar verebileceği şeyler bitkilerdi ve o burada orada birkaç saksı kıracak kadar beceriksizdi. Okuldan sonra Baekhyun dükkanı açıp işle ilgilenirken Chanyeol arkada kalıp çiçekleri sular onlarla ilgilenirdi.

Güzel çiçek buketleri de yapıyordu, ki bu Baekhyun için fazlasıyla şaşırtıcıydı çünkü ona göre Chanyeol düşünmeyi gerektiren hiçbir şeyi yapamazdı. Çiçekleri düzenlemek yerine kendi adını yazabilse bir başka şeyi yapamazdı. 

O akşam ikisi sokakta yan yana yürümüyordu çünkü Baekhyun birinin Chanyeol ile bir ilişkisini anlamasından korkuyordu. Ama, ne zaman Baekhyun cıklasa, Chanyeol birkaç adım gerisinde, kafasını sağa, sola ver her yöne çevirerek, görüntüler ve sesler ile büyülenmiş halde belirirdi.

Önce metal kapağı açtı ve birkaç şeyi düzenledi. İş önlüğünü giyinen Chanyeol'e baktı ve bir insanın iki farklı yerde nasıl bu kadar farklı olabileceğini merak etti. İş önlüğü, tepeden küçük bir kuyruk oluşturacak şekilde bağlanmış saç ve burunun üzerindeki kalın çerçeveli gözlükler, Chanyeol tıpkı shoujo manganın birinden fırlamış bir karakter gibi görünüyordu, çiçekçide çalışan bir çeşit çiçek çocuk gibi. Hele Chanyeol elinde sprey şişesiyle dizili çiçeklerin üzerine eğildiğinde benzerlik daha da belirginleşiyordu.  

Baekhyun, diğer bir taraftan, çiçeklere ilgi duymazdı ve kasada dururdu. Yanında Naruto mangaları bulundurmasının sebebi buydu, olurda sıkılırsa diye ki bu genelde olurdu.   

İş her zaman hafta içleri daha sakin olurdu. İnsanlar ölür, her gün bir şeyleri kutlarlardı ve bu yüzden cenaze çelenkleri için bir sürü sipariş olurdu, bebek buketleri, ya da cesur bir adamın şanslı bir kadına edeceği evlenme teklifi için buketler. Baekhyun çiçeklerin isimlerini zor bilirdi bu yüzden onları düzenleme işini Chanyeol'a bırakırdı. Bu o aptalı oyalardı.   

Gelip alınacak olanlar ya da servisle gönderilecek buketleri yarım saatte hazırlarken Chanyeol Baekhyun okurdu. Çoğu zaman siparişler gülleri, karanfilleri ya da değişik türlerde zambakları içerirdi.  

Tüm çiçeklerin içinde Chanyeol Baby's Breath çiçeğini severdi. İnce, beyaz kümelenmiş çiçekler... Genelde güllerin görüntüsüne estetik katmak için onlarla birlikte düzenlenen çiçekler. Baekhyun diğer adamın bu çiçeği neden bu kadar çok sevdiğini bilmiyordu ancak seviyordu, ve her zaman normal bir bukette bulunması gerekenden daha fazla Baby's Breath koyuyordu bukete.  

"Altın bir kurdele ile sarılı, on altı gül. Güzel yap Chanyeol, müşteri bir saat içinde kız arkadaşına evlenme teklif edecek. "

Chanyeol yarım saat içerisinde buketi hazırlamıştı bile, kalp şeklinde merkezde duran güllerle birlikte etrafı süsleyen Baby's Breath'ler. Yaptığı şeye memnuniyetle bakarak onu yazabildiği en mükemmel el yazısıyla notu yazmaya girişen Baekhyun'a uzattı.  

Arama zamanı geldiğinde Baekhyun omzu ve yanağı arasında telefonu tutarken Chanyeol çiçekleri sulamak için arka tarafa gitti.

"Bilgisayar odası? Şu anda biraz meşgul gibiyim..". Baekhyun'un sesi azalarak yok oldu. "Hey, bilirsin, bir kez daha düşündüm de on dakikaya oradayım. Sakın bensiz bir tur oynamayın!" Çiçekçiden yalnızca birkaç blok ötede olan yerde olan arkadaşlarıyla Starcraft oynama düşüncesiyle hemen kapattı telefonunu. Eğer Chanyeol dükkanda durursa ve o bir saat içinde buraya geri dönerse hiçbir şey olmazdı. Olur muydu? Üstelik akşamın bu saatinde çiçek almaya müşteri de gelmezdi.

"Hey, Chanyeol, gidip bize biraz dondurma alacağım burada kal tamam mı?"

Chanyeol kafasını salladı ve Baekhyun'un aceleyle ayrılışını izledi.

Baby's Breath (Türkçe Çeviri)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin