"Nerdeyiz biz?!"

86 8 2
                                    

Bölüm 2:

İster istemez hepimiz birbirimize bakıp "Nerdeyiz biz?!" diyorduk. Zaten ne desek anlamıyorlardı. Bu da işimize geliyordu.

Herkes, bir biriyle tanışmaya kalkıştığında, benim yanıma da bir kız geldi. Upuzun saçları vardı. Gözlüklü, şirin bir kızdı. İsmini söyledi, ama ben anlamadım.

Sorma gereğide duymadım. Çünkü ne de olsa o kızla beraber aynı eve gidecektik.

Arkamı döndüğümde Ayşe ve adını bilmediğim bir kızın çok yakın olduklarını gördüm. Bilmiyorum, belki cana yakındırlar diye düşünmeden geçemedim. Farklı ülkede olmak ister istemez seni olgun yapıyordu çünkü yanıda ailen yoktu. 

Görkem,Görkem'in evinde kalacağı kız, ben ve ev arkadaşım, aynı Miley Cyrus gibi saçları olan bir kadının arkasından ilerledik. İlk fark ettiğim şey, buranın Türkiye'ye göre temiz ve düzzenli olmasıydı.

Belki, ufak bir kasaba olduğundandır diye düşündüm. 

Otopark gibi bir yere geldik, ama glene kadar bavulumla kafayı bozdum. Her kaldırımda, tekerleğini düzelt ve yola devam et. Hoş değil.

Bavulları arabaya koymamıza yardım ettiler. Özellikle Miley Cyrus saçlı kadın, çok yardımcı oldu. Ben, benim ev arkadaşım, Görkem arkaya oturduk. Görkem'in evinde kalacağı kız ve Miley Cyrus saçlı kadın, -daha kimin annesi olduğunu da bilmiyoruz- öne oturdular.

Çok uzun sürmeyen bir araba yolculuğu sırasında konuşan tek kişi, Görkem ve Görkem'in ev arkadaşıydı. Utandığım bariz bir şekilde ortadaydı. 

Aşağıya indik ve çantaları aldık. Kendi aralarında bir şeyler konuştular ve biz farklı, Görkemler farklı ama yanyana olan apartmanlara girdik. Bizim ev, yaklaşık 4 ya da 5. kattaydı. O bavulu çıkarana kadar neler yaşadım, bir ben bir de adını sonunda öğrendiğim kız biliyordu. Bu arada kızın adı "Ola"ymış. Kolay ama anlayana kadar zaman harcadım.

Evden içeriye girdiğimde, evde kimse yok gibiydi, çünkü kimse karşılamaya gelmemişti. Şaşırdım tabii ki de. Ama çaktırmamaya çalıştım.

Edit: Eve ayakkabıyla giriyorlar, çok kuğul.

Edit 2: Evet cool değil kuğul pls.

İçeri, bana verdiklerini düşündüğüm odaya girdim. Lanet olasıca bavululmu (evde olsam fırlatırım ama evde değilim) usulca yere bıraktım. 

İçinden annemin koyduğu lokumu çıkardım. (Türk heryerde Türk'tür.) İçeriye geçtim ve beni bekleyen anne-babasına lokumu verdim. Sanırım sevdiler beni yaa. 

Annesi, teşekkür edercesine kafasını salladı ve evin kapısından dışarıya çıktık, yan apartmana girdik. Rekor, hiç konuşmadım. Yani sadece tek dediğim cümle "It's for you (bu sizin için)" bu kadar. Arkaasdaşlarım görse dalga geçerler. Acaba onlar ne yapıyorlar?

Kafamdaki deli sorularla, adını az sonra öğreneceğim kızın evine geldik. Demek ki,Miley Cyrus saçlı kadın onun annesiymmiş vaay annasını.

Pek beklemedik ve kendimizi Poloya sokaklarına attık. (Her yerde yaşlı kadınlar ve köpekleri vardı.) Bir bina tarzı bir yere geldik. Sadece Görkem arkadaşıma espri yapıyordum. Bu kadar utanacağımı söyleseler inanmazdım yeminlen.

Oradan, Esra ile göz göze geldik. Ay Türk özlemişim, gidip boynuna sarıldım. 

Allahım başladı yakınmaya, kız onla konuşmuyormuş filan diye, (zaten Görkem'de arkadaşları da vardı bir tane, böyle sarı saçlı bir şey ama bizden değil hemen ona o**** damgası koydu. Ama kız harbi öyle gözüküyor, biz önyargılı değiliz.) sanki benle çok konuşuyorlar.

Neyse sordular bize basketbol oynayalım mı diye. (herkes kaş göz yapıyor bana) Tabi basketbolu duyunca, bende ipler koptu. Hemen "yes" dedim. 

Takımlar kuruldu. Türklere yabancılar. Vay bee. Yenildik tabii ne olacak. Olsun ama eğlenceliydi. Şu damgasını çoktan koyduğumuz kız oynamadı, zaten tanıştırmadılar ki onu bizimle. 

Biz oynarken o kızın yanında başka biri geldi. Erkek. Tabii onunla da tanışmadık. Garip..

Sonra, adını daha anca öğrendiğim (kız Görkem'in ev arkadaşı) Juliet, Ben, Ola eve doğru yol aldık. Esra'lar ayrılmadan, çikolatada aldık. Frog (kurbağa -nasıl isim bu lan-) diye bir yerden. Sonra Esra'lar ayrıldı biz de eve gittik. 

Bunların burda Bez diye bir çiçek var. Onlardan verdiler bana. Tabii bende şakalarımı eksik etmedim.

Akşam yemeğinde Juliet ve Miley Cyrus saçlı kadının evindeydik. Önce götürdüler bizi mutfağa oturttular.

Ayakkabıları çıkarttık ama. Zaten evde halı yok. Halısız ev mi olur lan?!

Sonra bunlar önümüze yemek koydular. Iyy insan bir makarna yapar lan bu ne? Hiçbirini yemek istemiyordum şahsen. Ama yedim. Ispanaklı bir şey yedim. Börek sanırım.

Görkem'de çiğ karides denedi. Iyy!!!!!!!! Ben yeme dedim ama ona.

Sonra, Görkem buradan aldığı tesbihi getirdi. Juliet'in kardeşine almış. Kıro gibi oldu çocukçağız. Elinde tesbih filan, aynı mahalle kırosu gibi.  

Oradan buradan konuşuyoruz (çaktırmayın alıştım artık konuşuyorum) konu Bandırma'ya geldi. Dedik hadi bizim şu meşhur videomuzu izletelim. 

Tamam dediler. Kalkıcaz, bir baktık Juliet'in babası bilgisayarda. Ben korktum o adamdan. Töbestağfurullah. 

Zaten evde yılan besliyorlar. Pekte samimi olmaya gelmez. Adam kalktı da biz gittik oturduk. Hala korkuyorum adamdan.

Tam bir dinazor. Bir ejderha.

Gittik hemen, oturduk bilgisayara. Açtık bizim videoyu bu arada da Facebook'tan ekledik arkadaş. Videoyu çok beğendiler.

Sonrada zaten kalkıp diğer eve geçtik. İlk işim unuttuğum bilekliği alıp Ola'ya vermemdi. Diğer odada kalıyor kızcağız. 

Bilekliği açamadık gitti. Zaten bir farklı rengi bende vardı. Aldım benimkini ona verdim. (iyi arkadaş mod: on) 

Kendimi bir yatağa atmışım, tam uyuyacağım, aklıma bir sürü soru.

"Yarın kaçta kalkcam?"

"Eğer bunlar gece beni bıçaklarsalar?"

"Acaba annemler ne yapıyordur?"

"Yarın erken kalkarsam ne yaparım?"

"Ya geç kalkarsam?" 

Derken, saati kurdum 8:00'a uyudum. Benden günah gitti. Eğer geç kalırsam uyandırıversin. Annemi istirorum. Anne nerdesin? Anneeeeeeeeeeeeeeeeeeeeğğğğğ. 

Poland CampHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin