Lanet

458 32 8
                                    

Gözlerim kapalı, Safiye Teyze'nin uyanık olduğumu anlamaması için yorganı daha doğrusu kendimi kıpırdatmamaya çalışıyordum.

İşittiğim sesler şuan onun odamdaki siyah perdeyi -siyaha bayılırım- yukarı kaldırdığı ve aynı zamanda "Üf, püf" çekişiydi. Ayak seslerinin bana doğru yaklaştığını hissedince içimden küçük bir "siktir" geçti.

Umarım beni uyandırmazdı yoksa bugün ki kahvaltıda beni baş göz etmeye çalıştıkları çocuğu görmek zorunda kalmazdım. Ama nedense hiçbir şey istediğim gibi olmamakta ısrarcıydı. "Kızım kalkmalısın. Misafirlerin gelmesine neredeyse yarım saat var. Hadi kalkta hazırlan." Daha fazla direnmeyi gereksiz bularak pes ettim ve sadece bir gözümü açarak " Kim olduğunu bile görmedim. Sadece zengin biri olduğunu biliyorum. Neden bunu bana yapmak zorundasınız?""Kalkman için son 10 saniye. Yoksa halanı çağırmak zorunda kalırım. On, dokuz, sekiz, yed-" "Tamam, tamam kalktım. Şimdi sabah sabah bir de halamı çekemem."

Safiye Teyze'ye teslim olmuştum. Yorganı üstümden ittim. Yataktan indim ve kollarımı kaldırarak güzelce bir gerindim. Safiye Teyze hâlâ başımda bekliyordu.

"Pekâlâ Safiye Sultan, hadi bana güzel şeyler çıkar. Sence ne giymeliyim de çocuğun ağzı açıkta kalsın?" "Bilmem ki kızım. Sen bir banyoya git elini yüzünü yıka da gel birlikte bakalım çabucak." Yine yüzüne o güzel tebessümünü koymuştu.

Safiye Teyze'yi halamdan, eniştem ve o gıcık, 10 yaşındaki bücür kuzenimden daha çok sevdiğim kesindi. Onu kırmaya dayanamıyordum. "Pekâlâ Sultan ben gidip geliyorum hemen." 

***

25 dakikada Safiye Teyze sayesinde hazırlanıp hemen aşağı inmiştim. Saçlarımı düzleştirip açık bıraktım. Maskara dışında hemen hemen makyaj yapmayıp pembe günlük ama bir o kadar da şık çiçekli elbisemle aşağı indim.

Kahvaltı masasına oturmuş olan eniştem, halam ve kuzenim merdivenlerden inen bana bakıyorlardı. Pek izlenmeyi sevmediğimi bildikleri halde böyle davranmaları canımı sıkıyordu. Halam tekrar masaya dönüp son bir gözden geçirirken ben de sandalyeye oturdum.

"Hala çok açım." Halam gözlerini masadan ayırıp bana döndü.Kaşlarını çatıp aynı anda da gülümseyerek -bunu nasıl yapıyorsa- "Artık 19 yaşına geldin ve çocuklar gibi davranıyorsun." Dudaklarımı yalayıp kahvaltı masasına baktım. Sonra halama doğru uzanarak ben de onun gibi kaşlarımı çatmaya çalışarak "Benden 2 yaş büyükmüş."

Soru sorar gibi bir tonda söylemiştim. Hâlâ halamdan bir cevap beklerken eniştem araya girdi. Alay edermişçesine "N'oldu yoksa beğenmedin mi?" dedi gülerek.

Mızmızlanıp şirin görünmeye çalışarak" Yaa daha neye benzediğini bile görmedim enişte." dudadığımı büktüm.

Böylece onları bu kararlarından vazgeçirmeye çalışıyordum ama boşuna çabaladığımın farkına vardım. Yaklaşık 5 dakika sonra geleceklerdi ve bu neyin çabasıydı ki.. En iyisi yemekte bir olay çıkarmaktı. Gözlerim masaya kaymış dalmıştım. Düşünceler içinde boğuluyordum. Her ne kadar dışarı hissettiklerimi vuramasam da beynimin içinde kendi kendine büyüyüp artan düşünceler patlayacakmış hissi veriyordu.

Halam yine daldığımı farkedecek olacak ki abartıcı ses tonuyla " Canım olur mu? Çok yakışıklı, zengin ve terbiyeli. Ayrıc-" dedi ama daha sözünü bitiremeden kapı zili çaldı. "Bak işte geldiler." Gözlerimi masadan ayırıp sesin sahibi kuzenime baktım. Bana göz kırptı. Ardından annesiyle neredeyse koşarak -sanki o ikisin görmeye geleceklermiş gibi- kapıda bittiler.

MANYAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin