bölüm 2: gözlerinden koku sızıyor
diğer elimi kaldırıp tam parmaklarının üzerine koyacakken bir anda ellerini çekti. karamsar birini en son hayatımdan def edeli yıllar olmuştu, şimdi ise hiç tanımadığım karmakarışık bir kadınla sınanıyordum.
güzelliği beni etkilese de bu durum sinirimi çoktan bozmuştu. ilk görüşte aşka inanmazdım fakat bu adını bilmediğim garip kadına karşı duyduğum hoşnutluk indirgenemez seviyedeydi. emindim; bir daha onu görsem kendimi buna kapılmaktan karşı konulamaz bir halde bulacaktım.
beni benimle bir savaş alanında terk etmeye hazırlık yapan ona baktım, benden iki üç adım çoktan uzaklaşmıştı. durdurmak gibi bir niyetim yoktu, kafamın içindeki ses beni buradan uzaklaşmaya itiyordu. garip ve belirsiz şeyler oldum olalı beni uzaklaştırırdı her şeyden çünkü haz etmezdim.
gözlerimi ona dikip bakarken, benden epey uzaklaşmıştı. hiç arkasına bakmadan gidiyordu ta ki bir yere kadar. omzunun üzerinden bana baktı. öyle bir baktı ki, aklımla yeni bir savaşın içine sürüklenmiştim. içimde derin dalgaların deniz kenarına vurduğu his oluşmuştu. tepeden tırnağa bataklığa gömülen, avcıyken avlanan insana dönmüştüm.
gözleri saniyelik sarıya dönerken kafayı yediğimi sanıyordum. ardı ardına gözlerimi kırpıştırıp, hızla ovalamıştım hayal gördüğüme kendimi inandırmaya çalışarak. çünkü hiçbir insanın gözleri öylesine sarı olamazdı, anlık olmasını siktir ediyordum. lens bile olamazdı, o kadar gerçekçi ve ben buradayım diyordu ki bugünün bir rüya olduğuna emin olmuştum.
tekrar ona baktığımda ise gülümseyip önüne dönüp hızlı adımlarla gözden kaybolmuştu. arkasından bakakaldım sanki hala oradaymış gibi onu arıyordum karanlığın içinde. evet, hayatımda eksik olan tek şeyi de tamamlamış bulunuyordum. kafayı yiyordum.
parmaklarıma sıkıştırdığım sigarayı nefesimi kesebilirmiş gibi ciğerlerime çekiyordum. rüyadan uyanmayı diliyordum yoksa gerçekten akıl savaşını kaybetmiş olacaktım.
***
saatler ardından nihayet evime gelebilmiştim. birçok kez kendimi delicesine sarhoş halde yolumu kaybetmişken bulmuştum ama bu kez bambaşka bir ruh hali içerisindeydim. evimin yolunu kaybettiğim zamanlarda sarhoş olurdum, bu kez sarhoş değildim. bilincim yerindeydi ama kendimi kaybetmiştim, gerçekliği ayırt edemez halde yolumu unutmuştum.
odaya geçtiğimde karanlık ilk defa ürkütmüştü beni, bunun üzerine hemen cılız mumu yakıp odayı aydınlatmıştım. sarı ışık bile gecenin karanlığında gördüğüm sarı gözler gibi aydınlık değildi. koltuğun bir köşesine kıvrıldığımda hala aklımda o ve garip gözleri vardı.
düşünmekten usanmıştım ve bazı şeyleri netleştirebilmek adına bir şeyler yapmak zorundaydım. elime not kağıdı ve kalem alıp, bugünün tarihini atıp gördüğüm her şeyi bir bir yazdım.
ezberlemek istercesine yazdığım her notu tekrar tekrar okudum. anlamam gerekiyordu eğer ki bugünü anlamlandıramazsam delirecektim.
yarın için ise kendime bir plan yaptım, sabah olur olmaz derin bir araştırmaya girip altın gözlü kızı araştıracaktım. ah tabii ya, bir anda sarıya dönen gözleri demek daha doğru olurdu. tekrar koltuğa kendimi attığımda omuzlarımdaki ağırlık katlanılmaz bir hal almıştı, beni uykunun çekilmez kollarına atıyordu. daha fazla dayanamadım, özellikle de bu gece yaşanılan olaylara. bugünün hiç yaşanmamış olmasını dileyerek gözlerimi kapattım.
uyandığımda rüyadan ibaret olacağından emin bir şekilde.
...
degısık