never dont cry pt.1

20 4 32
                                    

"Dudakların diyorum, küçük parmakların diyorum. Beni öldürüyor."

*

28 Ekim 2016

"Bizimle asla konuşmayacağını biliyoruz ama bari bir kelime etsen ya oğlum!" diyerek sitemle kaşlarını çattı Jimin'in annesi.

Jimin annesinin dediklerini her ne kadar çok net duysa da cevap vermedi, bir haraket göstermedi.

Annesi ona bakıp derin bir nefes aldığında o da reflex olarak derin bir nefes aldı.

Önünde ki yemeğe daha dikkatli baktı ve gözlerini kapatıp et parçacıklarını ağzına attı. Onlar et değil seni aptal, çikolata onlar diye içinden geçirdi.

Gözleri kapalı ağzına teker teker lokmaları atarken annesi cırladı. "Jimin! Seni aptal boğulacaksın!" Jimin kafasını iki yana salladı ve çatalla tabağı bir daha yokladı.

Etler bitmişti.

Ağzında olan etleri sindirmek için bardağına uzandı ve derin bir su yudumu aldı ağzına. Bir çırpıda suyla birlikte etleri yuttuğunda içinden sevinç çığlığı attı.

Yanında oturan erkek kardeşi ona ters ters baktı. "İçinden çığlık atmaya çalışırken sıçamamış domuza benziyorsun."

"Jihoon!" Annesi kardeşine bağırdığı zaman Jimin kardeşine orta parmağını gösterdi. Girsin dercesine de diğerini de gösterdi. Ben konuşamıyorum parmaklarım konuşsun dercesine.

"Abi... Parmakların çok küçük ayırt edemiyorum, hangi parmak o?" Jimin yanaklarının yanmaya başladığını hissedince parmaklarını geri çekti ve masadan hızlıca kalktı.

Bir insanın parmağının kısa oluşu ile dalga geçmekte neydi tanrı aşkına?!

Merdivenlerden hızlıca çıktı ve sağ tarafta olan odasına girip kapıyı kilitledi. "Jimin ne yapıyorsunda odanın kapısını kitliyorsun annecim?!"

Sinirden yanmış yanaklarına iki üç kez vurdu. Ailesi cidden en saçma hücrelerden oluşmuş insanlardı. Katlanamıyordu.
Odasında etrafına bakındı ve kamera olup olamayacağını anlamaya çalıştı. Saksının arkasında yanan kırmızı bir ışık gördüğü zaman gözlerini devirdi. Gerçekten Jihoon çok akıllıydı.

Kamerayı görmesi saatlerini (?) almıştı.

Kamerayı aldı ve kapatıp penceresinden aşağı fırlattı. Nasılsa kimse yok diye fısıldadı. "Jihoon senden nefret ediyorum bok parçası."

Pencereyi kapattı ve çalışma masasına oturup bilgisayarının arkasında duran günlüğünü aldı. Cebinden küçük anahtarı çıkartıp günlüğün yanında ki yere götürüp yavaşça açtı.

Günlüğün kapakları açılıp sayfalar rahatlamış gibi sıralanırken derin bir nefes aldım.

Bugün tam 1 yıl olmuştu, 1 yıl.

Günlüğün 14 Haziran 2015 yerini bulduğu zaman burukça gülümsedi ve okumaya başladı.

14 Haziran 2015, 'Jimin Etkilendi'

Selam nefret nefret nefret ettiğim defter olan günlüğüm. Senden nefret ediyorum ama şu an konumuz bu değil kafamı karıştırma.

Bugün son günlerinden birindeydik, neden okula gittim bilmiyordum ama sanırım... Ah, bunu söylemek zor ama sanırım iyiki gittim.

Lise sonu ikinci kez okumam olağan, sözlülerime düşük veriyor bok parçaları. Konuşmuyorsam sanane götüne rulo soktuğumun maymun görünümlü inek genleri ile tavuk olmuş aptal?! Benim yaşadığımı yaşasaydınız, yaşıyor olabileceğinizden bile şüpheleniyorum.

Never Don't CryHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin