İşi İçin İşinden Olan İşsizler

3 2 0
                                    

İşsiz,yakıcı suyun altında duş alırken, çenesinden ayaklarına damlayan suya bakarak düşündü ve içinden: Yarınki iş görüşmemde insan kaynakları yetkilisine güleryüzlü bir tavır takınarak müşterilerinizi güleryüzümle tavlarım imajı mı çizmeliyim; yoksa aşırı ciddi bir ifadeyle müşterilerimize,biz ciddi bir şirketizdir, bizi ciddiye alın! imajı mı çizmeliyim? dedi. Suyun altında yaklaşık bir saattir bu iki düşünce işsizin kafasını meşgul etmekteydi. Her ne kadar bu işin çalışma koşulları biraz ağır da olsa, hayatta kalabilmesi için insan kalabalığının işsize dayattığı bir görevdi bu.
Duştan çıktı, havlusuna büründü, bir adım attı, ayağı hafif kayar gibi olduysa da kendisini toparladı ve aklına o elim soru takıldı:Ya İngilizcemi sorarlarsa?
Çünkü özgeçmişinde İngilizce düzeyini belirten kısma 'orta' yazmıştı.İşsizin aldığı eğitimde orta, sınıf geçme derecesinin bir üstüydü. Genelde bütün not dereceleri bir yorum içerir.Ama orta içermez.
Bir: Başarısızdır, ipe sapa gelmez, bağlasan durmaz, canı çıksın, haydut anlamına gelir.
İki: Geçerdir, iç güveysinden hallicedir.Geniş zamanlıdır.Hoca zoruyla geçmiştir.Ancak birisinin onun elinden tutmasıyla adam olur anlamına gelir.
Dört:İyidir, sevimlidir, ama kusursuz değildir.Kadı kızıdır.Ikınsa kusursuz olabilir mi? Bilemiyoruz...
Beş:Pekiyidir.Yani onun gibisi yoktur.Pek- burada birçok iyinin üst üste gelmesini pekiştiren bir ön ek olarak kullanılmıştır. Kısaca iki iyi derece alan öğrencinin başarılarının toplamı bir pekiyi etmez, iyinin pekiyiye çapı yetmez, şafağı çoktur.
Gelelim 'orta'ya.
Üç orta: Ortadır...! O kadar.
İşsizin bütün bunları bilmesine rağmen İngilizce seviyesine orta yazması onun ertesi günkü iş görüşmesini rezil edecekti. Acaba nasıl bir manevrayla bu durumu oldu bittiye getirebilirim diye kara kara düşüncelere gark oldu.
Kendisini bildiği kadarıyla, İngilizceyi okurken anlayabiliyor ama bir türlü konuşamıyordu.
Acaba görüşmede sevdiğim Amerikan filminlerinden bir kaç replik ezberleyip hızlı hızlı söylesem mi diye düşündü. Yo hayır, koskoca insan kaynakları uzmanı bunu yemezdi. Ne yapacağım, nasıl yaparım? diye söylene söylene ıslak fayanslı banyosunda bir ileri bir geri yürüyordu.
Orta!
Kabus gibi, keşke boş bıraksaydım bu bölümü dedi.Belki o zaman bu yanlış, iş görüşmesindeki bir doğruyu götürmezdi.
Bunu prova etmeliyim diye düşündü.
Hemen banyodan çıktı ve yarınki iş görüşmesinde giyineceği kıyafetini giydi. Yok, hayır,gri gömlek onu içine kapanık ve kararsız gösteriyordu. Eğer yarın işe bu renk gömlekle girerse, şirket onun yüzünden içine kapanık ve kararsız imajı verebilirdi müşterilerine. Hemen siyah gömleğini giyindi.Bu biraz daha kararlı bir renk diye düşündü. Fakat kendi görüntüsünü yine beğenmedi. Çünkü siyah, şirketi yeniliklere kapalı, biraz da karamsar gösteriyordu.Olmaz dedi.Bu sefer beyaz gömleğini giyindi. İşte hem masum, hem de özgüveni yüksek bir renk diye düşündü. Ama beyaz renge de ikna olamamıştı. Henüz iş görüşmesine bile gitmediği şirketi, şirket sahibinden bile daha çok düşünüyordu.
Tam aranılan eleman!
Olsun.
Eğer bu işe girse, ah bir girebilse o zaman kalabalığın yükü biraz daha azalacaktı üzerinden. Çünkü bundan sonra artık nerede çalışıyorsun sorusuna verebilecek bir cevabı olacaktı işsizin. İş koşulları, ulaşım, maaş, sosyal imkanlar... bunlar sadece kafaya takılmaması gereken ufak ayrıntılardı işsiz için.Çünkü kalabalığa göre, bir işin var olması, işin maiyetinden daha mühim bir meseledir.
Aynaya bir daha baktı ve İngilizcesinin 'orta' olduğu tekrar aklına geldi. Hemen beyaz gömleğini çıkarıp tekrar gri gömleğini giydi.
Telefonundan saate baktı iş görüşmesine on saatten daha az bir zamanı kalmıştı.
Aynada kendisiyle göz göze geldi fısıltılı bir sesle -orta- dedi.
Boğazı düğümlendi.
Hemen kıyafetlerini çıkardı ve yorganın altına girdi. Uyuyakaldı.Rüyasında bir tahterevallinin ortasında duruyor, tahterevallinin bir tarafında beyaz gömlekli kendisi, diğer tarafında da siyah gömlekli kendisi duruyordu. Karşıdan kendisini gördü bütün vücudu griydi. Üzerinde kostümü bile yoktu. Çıplak ve griydi sadece.Bütün dünya griye boyanıyordu.
Kan ter içinde uyandı. Bir daha uyumak istemedi. Sabah dokuzdaki iş görüşmesine hiç uyumadan gitmeyi planladı. O gece dört kere dişlerini fırçalayıp, iki kere de sakal tıraşı oldu.Büyük bir eksiklik vardı. Neydi o büyük eksiklik? İki kere dikkatlice bakınca farketti; favorilerinden birisi diğerinden yaklaşık iki sakal sırası kadar daha uzundu. Kısayı uzatamayacağına göre, uzunu kısaltmak en mantıklısıydı. Bir sağdan bir soldan kısalta kısalta en son favori namına hiçbir şey kalmayana kadar favorilerini kesti. Önce üzüldü. Daha sonra aklına, okulda ve askerde gördüğü kısa favori ile sağlanan disiplin geldi. Çünkü o lisedeyken okulun müdürü onun uzun favorilerinden tutmuş,bunları kes yoksa okula almam demişti. Askerde de kulak ortası hizasının biraz aşağısına inen favorileri yüzünden fazladan nöbet tutmuş, iyice disipline olmuştu.Bütün bunlardan kısa favori iyidir, şirketin disiplinini gösterir anlamını çıkarttı.
Saat dördü gösteriyordu. Görüşmeye beş saat kalmıştı. Hemen bir daha dişlerini fırçaladı ve ağzı kokmasın diye sigara içmeyeceğine dair kendisine söz verdi. Hatta o an sigarayı bıraktı.
Hemen gri gömleğini ve takım elbisesini giyindi,ağzına naneli sakız attı.Cam kenarında göğün aydınlanmasını bekledi. Saat yediye kadar düşündü, taşındı, kafasında binlerce kez iş görüşmesi provası yaptı. Yüzlerce kez işe alınmadı, yüzlerce kez görüşmeden güvenlik görevlileri tarafından dövülerek dışarı çıkartıldı.
-Ne demek İngilizcem orta? Sen bizle dalga mı geçiyorsun hıaa?!
Ya da:
Merhaba hoş geldiniz çok gülüyorsunuz, pişmiş kelle gibi, burası ciddi bir kurum, sıradaki!

Gözleri kurşun gibi ağırlaşmış ama bilinci sonuna kadar açıktı. Sürekli kendi kendine sessiz sessiz bir şeyler söylüyor. Daha sonra da ezberci en ön sıra ineği kız öğrenciler gibi duvara bakarak konuştuklarını tekrar ediyordu.
Ve saat, sekiz on sekiz ve on dokuz ve yirmi...
Saat,zamandan hızlı ilerliyordu.
Derken vakit geldi çattı iş görüşmesi için bekleme odasına geçti,odanın amacına uygun olsun diye tam da prosedürlere uygun bir şekilde bekledi.
İşsizden önce odaya giren topsakallı, zayıf esmer başka bir işsiz odadan çıktı ve yetkili bizim işsizi odaya çağırdı.
Adı söylendiği an bacaklarında bir titreme hissetti ve mesanesinde de ince batma...
Ayağa kalktı.Odaya girdi.Gülmeyi unuttu.Ama aşırı ciddi de duramadı..
Sahne, provalarındaki kadar başarılı değildi işsiz.
Alnından gözlerine ter akıyor, o ise koluyla terini silmeye çalışıyordu. Yetkili işsize kağıt mendil uzattı. İşsiz terini sildi.
İnsan kaynakları uzmanı fazla hoşbeşe girmeden ilk olarak: Hoş geldiniz, İngilizceniz nasıl? diye sordu işsize.
Hiç düşünmeden 'orta' dedi işsiz.
Bunu duyan uzmanın yüzü güldü, gözleri parladı, bir plastik bardaktan su içti ve heyecanlı bir şekilde: Ne diyeceğimi bilemiyorum, çok şaşkınım, galiba yıllardır aradığımız kişiyi bulduk.
İşsiz, korkulu bir şekilde kekeleyerek- Nasıl yani? dedi.Basbaya siz osunuz dedi yetkili uzman. Yıllardır arayıp da bir türlü bulamadığımız orta seviyeli İngilizce bilen sizsiniz. Hemen yarın işe başlayın lütfen, size yalvarıyorum.Şartları siz belirleyin, çalışma günlerini siz belirleyin, size maaş olarak makul bir yüzdeyle kar payı da verelim nolur!
Bir an başı öne düştü işsizin. İrkilerek uyandı, saat 12.36'yı gösteriyordu.Gece mi, gündüz mü anlayamadı.Aynada kendisini gördü üzerinde takım elbiseyle sandalyenin üzerinde oturuyordu. Neden takım elbise giymişimki ben diye düşünürken iş görüşmesi aklına geldi.Geç kalmışım bile diyemedi.
Geç!
Sıfır favorileri, gri gömleğiyle iş görüşmesine dahi gidemediği o mükemmel şirkete layık birisi olmadığını düşünerek, aşırı ciddi ve güleryüzlü bir şekilde ağladı...

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jan 20, 2018 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

İŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin