Dolunayda Aşk (Gay)

4.5K 28 4
                                    

   Ben Peter. 17 yaşında,liseye giden ve normal olmak için oldukça çaba sarfetmesi gereken biri. Her bakımdan normal olmak isteyen biri. 

   Soğuk ayaz tenimi ürpertirken kuru yapraklar ayaklarımın altında eziliyordu. Tepede bütün görkemiyle yükselmiş dolunay  ağaçların arasından yüzüme vuruyordu. Neredeydim ben? Bu saçma ormana ne zaman gelmiştim. Aslında içten içe biliyordum bütün bunların cevaplarını. Sanki bu anı daha önce yaşamış gibiydim ama bir türlü anımsayamıyordum işte. Uzaktan gelen kurt ulumasını duyduğuma korkarak etrafa baktım. Çalılıklar hışırdıyordu. Adımlarımı hızlandırdım ve panikle bir çıkış yolu aramaya başladım. İlerideki otobanı gördüğümde koşmaya başladım. Ağaçların arasındaki bir karaltı da benimle birlikte koşuyordu. Otobana birkaç metre kalmıştı ki karaltı ağaçların arasından fırladı ve kendimi yerde buldum. Görebildiğim tek şey ise üstümdeki kurtun vahşi,gri gözleriydi. 

      ***

  Nefen nefese uyandığımda saçlarım terden alnıma yapışmıştı. Bu kabuslar da şimdi nereden çıkmıştı. Ve asıl önemli soru neden ayda bir sürekli bunları görüyordum.? Psikolog aileme çocukken ormanda kaybolduğum için bilinçaltımın bundan çokça etkilendiğini,endişelenmemelerini söylemişti. Ama ben daha bu gördüklerim hayal mi gerçek mi onu bile ayırt edemiyordum. 

  Saat 7 yi gösteriyordu. Bu da bir an önce okula gitmem gerektiği anlamına geliyordu. Hemen lacivert tişörtümü üstüme geçirdim ve kumral,karışık saçlarımı elimle dizginlemeye çalıştım. Çantamı kapıp dışarı fırladım. Bugün son sınav vardı ve bu yaz geliyor demekti.  Ki bunun anlamını da zaten bilirsiniz. 

  Okulun kapısına vardığımda Jack beni bekliyordu. Küçüklükten beri yüzünde hep aynı sırıtışla,her gün kapının orada durur beni beklerdi. Ayrı geçen bir günümüz bile olmamıştır sanırım. Ama insanların en yakınlarına bile söyleyemedikleri şeyler vardır. Eşcinsellik ise bu lisetenin başında geliyordu sanırım. 

   "Günaydın Fizik kurbanı!" dedi sırıtarak. O fizik dersi almadığı için bugün onun benimle dalga geçme günüydü. 

  "Git başımdan Jack." dedim gülerek. " Ayrıca bu sefer ümitliyim." 

  "Doğru tıpkı şu diğer 14585 seferde olduğu gibi." dedi omzuma vurarak. " Bu arada sınav sınıfları belli olmuş. Zemin kat A-4 de giriyorsun." 

  "Ne? Fizik sınavı ve çömezlerin sınıfında mı? O Bataklık gibi yerde mi?" Buna inanamıyordum. Zaten yeterince dikkat dağınıklığı olan bi çocuktum. Bir de o zindan gibi sınıfı ekleyince. Bir mucize olması gerekiyordu. 

   Zrrrrrrrrzzrr! 

  Ve işte bu sefer çanlar benim için çalıyordu. İstemsizce zemin kata doğru ilerlerken Jack'in sesi koridorda yankılanıyordu: "Hadi aslanım! Git ve onların kafatasını getir!" 

   Sınıfa girdiğimde tanımadığım birçok yüz vardı. Alt dönemlerle pek tanıştığım söylenemezdi. Herkes önündeki notlara odaklanmış son çalışmalarını yaparken birden kulağıma bir ses geldi. " Ne? Sana kalem almanı söylemiştim!Uç değil. "

   Etrafıma bakındım ama kimse yoktu ve benden başka kimse de sesi duymuş gibi davranmıyordu. Gözlerim kapıya dikildiğinde birden içeri daha önce hiç görmediğim bir çocuk girdi. Bende kısa sayılırdı ve atletik bir vucudu vardı. Öyle çok yakışıklı diyeceğiniz tiplerden değildi ama öyle garip bir şey vardı ki! Birden karnıma yumruk yemiş gibi hissetmeye başladım. Çocuğun yüzünün her santımetrekaresini ezberlemeye çalışıyordum sanki. Yana attığı saçları,derin mavi gözleri,uzun kirpikleri. Öyle... güzeldi ki. Bu çocuğu anlatmaya sanırım başka bir kelime bulamam. Yavaşça bana doğru geldi ve yanımdaki  sıraya yerleşti. Nedenini bilmiyordum sanki değişmeye başlamıştım. Farklı hissediyordum. Önceki Peter değilmişim gibi, Sanki, büyümüşüm de çocuk kalmışım gibi. Nedenini bilemesem de o sesin bu çocuğa ait olduğundan emindim. Birden hoca içeri girdi ve bütün dikkatler ona doğru çevrildi. 

  Sınav kağıtları dağıtıldığında herkes çoktan harıl harıl isim yazmaya başlamıştı. O ise çaresizce etrafa bakınıyordu. Birden elimdeki kalemi uzattım. Şaşkın şaşkın bana bakarken bir taraftan da kalemi aldı ve gülümsedi. O an içimde bir şeyler kopmuş gibi hissediyordum. Diğer kalemimi çıkarıp anlamadığım sorularla boğuşurken onun da benden pek farklı bir durumda olmadığını gördüm.Bunu neden veya nasıl yağtığımı bilmiyorum ama hoca arkasını döndüğü anda kağıtlarımızı değiştirdim. Biyoloji yazdığını görünce rahatlamadan edemedim. Şu hayatta yapabildiğim bir ders varsa o da kesinlikle biyolojiydi. Soruları çabucak hallederken bir taraftan da onu izliyordum. Umutsuzca fizik sorularımla cebelleşiyordu ki ben kağıdı tamamlayıp yine aynı hızda yerlerini değiştirdim. Ama vermeden aklıma takılan son bir şey vardı. Hemen sayfanın sol üst köşesine baktım. Dave Kyle Peterson. 

   Kağıdımı verip dışarı çıktım ve karanlık koridorun sonundaki kalorifere oturdum. Ardımdan kapı açıldı ve karanlık bir süliet bana doğru yaklasmaya başladı. Yaklaştıkça bunun Kyle olduğunu anladım. Yanıma oturdu ve boşluğa bakarak konuşmaya başladı.

   "Teşekkürler."

  "Sadece 75 centlik bir kalem." dedim gülümseyerek. 

  "Hayır, sınav için." dedi ciddi bir şekilde. " Eğer bu kez de kalsaydım.. " 

  "Önemli değil nasılsa her türlü fiziği yapamayacaktım. " 

  "Ben Dave." 

  Elini sıktım. "Ben de.." 

  "Peter." dedi gülümseyerek. " Şeyy.. alt dönem kızlarını bilirsin. Ben gitmeliyim. Tekrar teşekkürler. "

   "Önemli değil.. Kyle. " dediğimde ikinci ismini bilmeme şaşırmış olacak ki bakakaldı. 

  "Şey.. üst dönem kızlarını bilirsin.."  

      Kyle uzaklaşırken birden beynimin titrediğini hissettim. Bir zzzzzz sesi sanki beynimin içindeydi ve her yerini kapsıyordu. Birden elimdeki kitapları düşürdüm ve çömelerek kulaklarımı tıkadım. Neydi lan bu böyle?! Etrafıma baktığımda bana bakan birçok meraklı gözle karşılaştım. Ses hafiflediğinde bunun zil sesi olduğunu anladım. Hemen toparlandım,kitaplarımı yerden aldım ve aceleyle Jack'in yanına doğru yürümeye başladım. Tam merdivenlerin yarısındaydım ki ellerimde ve ensemde bir karıncalanma hissettim. Tırnaklarıma baktığımda... Olamaz! Uzuyorlardı. Korkmaya başlamıştım. Nabzım boynumu delip çıkacak gibi atıyordu. Hemen kendimi korıdorun sonundaki tuvalete attım. Burası genellikle boş olurdu yüzümü sertçe yıkadım ve ellerimi lavabonun kenarlarına dayayıp aynaya baktım. Gördüğüm şey karşısında az kalsın altıma işiyordum. Hatta daha ileri gidebilirdim bile. Ensemden ve çenemden yukarı doğru kıllar vardı. Saçlarımla aynı renktiler ve sakal olmadıklarından emindim. Gözlerimi avusturdum,kendimi tokatladım. Hala oradalardı. Yüzümü tekrar yıkadım ve nabzımı normale döndürmeye başladım. Aynaya baktığımda...Gitmişlerdi! Nasıl olur?!Ulan daha az önce oradaydılar. Yüzümü son kez kontrol edip normal olduğumdan emin olduktan sonra Jack'i bulmak için dışarı doğru yürümeye başladım. Tuvaletin kapısından çıktığımda hayatımın bir bilimkurgu filmine döneceğinden haberim bile yoktu. 

Dolunayda Aşk (Gay)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin