Dönüşüm

1.3K 24 3
                                    

  Kaldırımda yürürken adımlarımı gitgide hızlandırıyordum. Jack'i ve söyleyebileceği alay içerikli cümleleri düşününce onunla konuşmak yapılacak en mantıksız iş gibi görünmeye başlamıştı. Eve doğru hızla ilerlerken içten içe kimseye rastlamamayı umuyordum. 

  Korna sesleri,bağıraşan insanlar, frenler hepsi sanki beynimin içinde çalıyor gibiydi. Ellerimi kulaklarıma götürmemek için zor tutarken o en son duymak istediğim sesi duydum: "Hey!Peter!"

 Arkamı döndüğümde Frank, olanca iriliği,kabalığı ve kendini beğenmişliğiyle karşımda duruyordu. 

 "Böyle hızlı hızlı nereye böyle?"

"Şimdi olmaz Frank." dedim ve yürümeye devam ettim. Hala her korna sesinde irkiliyordum. 

 "Bak bak. Yoksa benden mi kaçıyorsun?" derken o aptal sırıtışı iyice yüzüne yayılmıştı. Duymamazdan gelip yürümeye çalışıyordum ama lanet olası kulaklarıma ne olduysa bu hiç mümkün olmuyordu. Birden içimde bir öfkenin kabardığını hissettim. Eskiden de öfkelenirdim ama bu öyle farklıydı ki, öyle yersizdi ki. 

   "Hey! Seninle konuşurken yüzüme bakacaks.." derken Frank'in koluma uzanan kolunu ani bir hareketle ters çevirdim. Bir an sonra o yolda,bense üstünde ve kolunu tutuyordum. Nefes nefese kalmıştım ama bu yorgunluktan değil öfkedendi. Bunu nası lyapabilmiştim? Frank okulun en güçlü çocuğuydu. Bense.. Tamam öyle pısırık bir tip değildim ama bu benim için bile fazlaydı. İnsanlar bize bakarken aniden kalktım ve hızla yürümeye devam ettim. Frank arkadan "Seninle görüşeceğiz Peter! Beni duydun mu? Bunu ödeyeceksin!" diye bağırırken yüzümde az önce Frank'in yüzünde oluşan sırıtışın aynısı yerini almıştı. 

   

    ***

   Eve geldiğimde kimseye görünmeden direkt odama daldım ve kulaklıklarımı takıp yatağın içine girdim. Bütüngün neredeyse ilk kez bir ses duymuyordum. Ve bu.. Tanrım öyle güzeldi ki. Bana neler oluyordu böyle? Bir türlü bilmiyordum. Gözümü kapattığımda aklıma gelen sadece iki şey vardı: Biri bugunki çocuğun gözleri. İkincisi ise... Ormandaki o görüntü bir türlü aklımdan çıkmıyordu. Yıllardır ilk kez uyanıkken aklıma geliyordu ve ben bunların tesadüf olmadığını düşünmeye başlıyordum. 

   

  ***

  "Peteer!" Annemin sesi beynimin içinde yakılanırken yatağımdan kalktım. Ne? Daha sadece bir saat mi uyumuştum. Hava kararmıştı ve dolunay gökyüzünün tepesinde geceyi aydınlatıyordu. Bu ironik durumu görmezden gelerek aşığı indim. Kurt gibi açıkmıştım. 

  "Yemekte ne var anne?"

  "Tatlım,benim çıkmam gerek. Dolapta pizza olacak. Isıtırsın. Seni seviyorum. " dedi ve yanağıma bir öpücük kondurup çıktı. Dolabı açtığımda ellerim kendiliğinden hareket ediyor gibiydi. Dondurulmuş köfte dahil birçok şeyi kucakaldım ve odamın yolunu tuttum. 

  Tanrım... Hayatımda hiç böyle açıkmış hissetmemiştim. Yedikçe yiyor ve daha fazla enerjik hissediyordum. Evde de kimse olmadığına göre..

  Hemen müzikçalarıma koştum ve son ses Basically açıp kendi başıma dans etmeye başladım. Dans ettikçe daha çok yiyordum. Artık bu beni kesmemeye başlamıştı. Cumartesi gecesi olan disko gecemi biraz erkene almaya karar verdim. 

  Hemen dolabıma koştum ve siyah tişörtüm ile deri ceketimi üzerime geçirdim. Saçlarımı düzelttim ve kendimi dışarı attım. 

   Barın olduğu sokağa girdiğimde müziğin ritmini kaldırımlarda hissedebiliyordum. Yaklaştıkça sokaklar daha fazla insanla dolmaya başlıyordu. Oldukça kalabalık ateşli gençler topluluğunun arasından gizlice sıvışarak bara girdim. 

   İşte hayat.. diye geçirdim içimden. Müziğin ritmi beni çoktan esir almaya başlamıştı. Pistin ortalarından geçip bar kısmına oturdum. 

  "Bir bira lütfen."

 "iki olsun.."

  Yanıma oturan çocuğa döndüğümde önce o zannettim ve küçük çaplı bir kalp krizi geçirdim. Kısa sarı saçları,kahverengi gözleri ve atletik yapısıyla tek kelimeyle çekiciydi ama hayal kırıklığına uğramaktan kendimi alıkoyamamıştım. Heyecanlandığımda bir anlığına da olsa yine müziği beynimin içinde duymaya başlamıştım. 

  "Selam." dedi yanıma oturan çocuk gülümseyerek. " Ben Matt."

    "Peter." 

   "Seni ilk kez görüyorum." dedi. İnanamıyorum. Bu kadar çekici biri nasıl olur da bu kadar klişe bir taktik kullanabilirdi.

  "Ben buradakilerin yüzde 90 ını ilk kez görüyorum. Zamanla alışırsın." dedim gülümseyerek.

   "Dans etmek ister misin?" dedi. Bu kadar hız biraz fazlaydı. 

   "Daha biralar bitmedi." derken birden birasını kafasına dikti ve bir dikişte bitirdi. Ağzından damlayanları ceketinin koluna silerken " Artık bitti." dedi ve beni kolumdan tutup dans pistine doğru sürüklemeye başladı. 

   Etkilenmiştim. Ama onunla dans ederken gözlerimin önüne Dave'in gelmesini engelleyemiyordum. Bu neydi bilmiyordum ama daha adını düşündüğüm anda bile heyecanlanmaya başlıyordum. Matt'i belinden kavrarken kollarını omzuma dolamıştı ve burnu burnuma değiyordu. Sertleşmeye başladığımı hissediyordum. Ve onun da. 

  "Arkaya geçmek ister misin?" diye sordu kulağıma eğilerek. 

  "Ne? Burada mı?" 

   "Tam burada. " dedi nefesini kulağıma değdirerek. Lanet olsun gençlik ateşi. Birkaç dakika sonra kendimi arka taraftaki holde bulmuştum. Arka çıkış kapısının olduğu koridordaydık ve etrafta kimse yoktu. Kapıyı kapatır kapatmaz beni duvara itti ve dudakları dudaklarımı buldu. Sertleşen penisim onun bedenine değdikçe daha da heyecanlanıyordum. Bütün vucudum alev alacak gibiydi. Sanki damarlarımda kan yerine ateş vardı. Matt ellerini boynuma götürürken aniden irkildi. 

  "Noldu?" dedim sırıtarak. Ama o bana öyle korkmuş bakıyordu ki. 

  "Boynun.. boynunda.. kıllar var." 

  "Köşedeki aynaya baktığımda hiçbir şey göremedim. 

  "Yoo. " derken Matt bana daha da yaklaşmaya başladı. "Saçlarımı karıştırmış olmalısın. Burası karanlık. " dedim ve onu belinden kavrayıp kendime doğru çektim ve dudaklarını tekrar etkim altına aldım. İlerledikçe kalbim daha da hızlı atmaya başlıyordu. Birden dişlerimin karıncalanmaya başladığıını hissettim. Bunu belim ve şakaklarım izledi. Matt birden irkildi ve acıyla geri çekildi. Dudakları kanıyordu. Elleimi boynuma götürdüm de.. Tüyler vardı..

 Korkmaya başlamıştım. Aniden omurgam kırılırcasına acımaya başladı ve kendimi iki büklüm yere attım. Sesler sabahkinde bile daha yüksek çıkmaya başlamıştı.Odayı aydınlatan ay ışığının altında ellerime baktım. Tırnakların uzamış ve biçimsizleşmişti.Ne olduğunu, ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. Hızla doğruldum ve arka kapıyı açıp koşmaya başladım. Arkama bile bakmadan.. Sadece koştum  

Dolunayda Aşk (Gay)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin