Selamlaaaar!
Bu hikaye The Avengers'ı izleyip Kaptan Amerika'yı (aşırı derecede) sevmeye başlamam, yetmezmiş gibi Tony ile shiplememle ortaya çıktı.
Tek bölümlük, yazmışken yayımlamak istedim. Sevmenizi umuyorum.Ocean, senin için tearsoftheocean ❤
Özgüvenini toparlamalıydı. Hem de derhal.
Bunun için içinden tekrar etmeye başladı: Sen Kaptan Amerika'sın. Onunla birlikte defalarca savaştın, defalarca yalnız kaldın. Hatta ona karşı bile savaştın. Şimdi bu randevuda mı heyecanlanıyorsun yani? Steve, senin aşamayacağın şey yok oğlum. Sayısız kez dünyayı, milyonlarca insanı kurtardın sen. Elbette bir randevuyu da atlata-
Ancak beyni onu görür görmez arkasına bakmadan kaçmaya başladı ve Steve'yi oracıkta terk edip gitti.
Steve her ne kadar küfretmeyi sevmese de o an, kaybolup giden cesaretine sövmekten kendini alıkoyamadı.
Birkaç derin nefes almaya çalışırken kalbinin ilk kez bu kadar hızlı attığını fark etti. Bünyesi bir insanınkinden daha dayanıklı olduğu için çoğunlukla koşarken, merdiven çıkarken ve dünyayı kurtarırken asla kalbi sıkışmaz, hızlı atmazdı ama şimdi Tony Stark sanki milyonlarca kilometre koşmuş, trilyonlarca merdiven çıkmış gibi hissettiriyordu ona.
Tamam, dedi kendine. Sakin ol, sakın çok fazla heyecanlanma, yoksa saçmalarsın. Bu randevuyu mahvetmek yok, anlaştık mı Steve? Ona kusursuz bir randevu yaşatacaksın.
Evet, kaybolan cesaretini ve özgüvenini az da olsa bulmayı başarmış, onu şöyle bir süzdükten sonra gözlerine (gözlük takıyor olsa da) bakabilmişti.
Giydiği takım elbise Steve'nin yüreğini hoplattı. Aman Tanrım. Fazlasıyla şey gözüküyordu... Tony Stark? Evet, kesinlikle doğru tanım buydu. Her zamanki gibiydi: Sportif, şık, karizmatik ve eğlenceli. Bu dört unsuru yalnızca Tony Stark birlikte kullanabilir, giyebilirdi. Steve ona bir kez daha hayran kaldı.
Kusursuz gözüken siyah takım elbisesiyle şıklığı, gözlükleri ve kırmızı gömleğiyle sportifliği, desenli kıravatıyla eğlenceyi ve yeni saç kesimiyle karizmayı yakalamış olan bu muhteşem adam onunla randevuya çıkmayı kabul etmişti. Yeniden aman Tanrım. Birden kendini dünya üzerindeki (hatta ve hatta Thor'un dünyası üzerindeki) en şanslı adam gibi hissetti.
İşte o an... Tony tam olarak karşısına gelmişti ve tanıdığı o metalik ve naneli koku (biraz da viski sanki) etrafını sarmıştı. Kırk yıl düşünse aklına gelmezdi metal kokusunu özleyebileceği. Ama o Tony'di ve kendisine her şeyi yaptırabilirdi.
"Selam, Kaptan."
"Merhaba." demeyi başardı ve kara kara konuşmayı nasıl ilerleteceğini düşünmeye başlamak üzereyken Tony onu kurtarıp sarılmak için kollarını uzattı.
Tamam, belki Tony küçük, dostça bir kucaklaşma istemişti; bilemiyordu ama bir an kendini tutamıştı ve var gücüyle onu kendisine çekip göğsüne sıkı sıkı bastırarak sarılırken bulmuştu kendini.
Nasıl her attığı adımda bir belaya bulaşan bu adam ona dünyada daha önce hiç tatmadığı huzuru tattırabiliyordu?
Tatlım, diye seslendi içindeki Steve (daha doğrusu biraz Tonyleşmiş Steve). Karşındaki adam Tony Stark. İmkansız olan her şeyi yapabilecek biri o. Bunu mu yapamayacak?
Kendi kendine fazlasıyla hak verirken onu rahatsız etmemek için geri çekilmeye karar verdi.
Tony yüzüne baktığında "Üzgünüm," diye söze başladı ancak sesi onunki tarafından kesildi.