son// ben yalnızca bir kuyruklu yıldıza çarptığımı sanmıştım

449 52 50
                                    

Koltuğun yanındaki yatağımın kenarına oturup birleştirdiğim ellerime diktim gözlerimi, bunları gözlerine bakarak söyleyecek cesaretim yoktu çünkü.

"Baekhyun, iyi misin sen?" endişeli gözlerini üzerimde hissediyordum belki de bugün son kez üzerimde olan gözlerini. Kafamı sallayarak onayladım onu. Sesimin normal düzeyde çıkması için bir iki kez öksürdüm.

"Sehun. Hani bugün çalıştığım kafede konuştuğun kız Heajung bana onun için seninle konuşup konuşamayacağımı sordu ve bende kabul ettim. Daha doğrusu bir şey sormamı rica etti. Şey... Heajung sana yıllardır aşık olduğunu söyledi ve sizin birlikte bir şansınız olabilir mi? Sana bunu sormamı istedi."

Sehun'a kızın neredeyse bana yalvaracak konuma geldiğini ya da o giderken bir saat boyunca peşinden gittiği yere transa girmiş gibi baktığını söylemeyecektim. Kızı küçük düşürmemin bir manası yoktu kaldı ki neredeyse aramızda hisler bakımından bir fark da yoktu.

Sehun'dan ses gelmeyince araya birkaç cümle daha sıkıştırmayı denedim. İçimden geçmeyen şeyleri neden ortaya döküyordum hiç bilmiyordum. Ondan yana bakacak halim kalmamıştı.

"Aslında o iyi birisi. Sevdiği birisini kolayca mutlu edebilecek bir tipi var. Hem senin fakültende, hatta aynı bölümdeymişsiniz. Bu iyi bir şey değil mi? Ortak noktalarınız var. Bazen kafede aşçı olmadığı zaman bir şeyler yapıyor ve herkes çok beğeniyor. Bugüne bakılırsa iyi de anlaşıyorsunuz. Mükemmel ikili olabilirsiniz gibi görünüyor."

Sözlerimi hızlıca sıralayıp bitirdim. Bitirmeseydim kendi sözlerimin altından kalkamayacaktım. Şu an da kalkabilecek bir durumda değildim açıkçası. Her an ağlayabilirdim.

Sehun'dan hala bir ses gelmeyince kafamı kaldırdım ve gözlerim kahverengi hırkasının fermuarıyla oynayan, gözleri yerde olan bir Sehun gördü.

"Bir cevap vermeyecek misin?" sorduğumda kafasını olumsuzca salladı.

"Söyleyeceklerin bittiyse, bende bir şey söyleyecektim. Aslında gösterecektim çünkü konuşmalarda iyi değilimdir ama vazgeçmek istiyorum. Ama geçemiyorum da. Tanrım! Sadece göstereceğim, tamam mı? Belli ki istediğim cevabı alamayacağım ama yine de aklımda bir kuşkuyla yaşamak istemiyorum. Keşke demek ya da ya söyleseydim ne olacaktı demek istemiyorum, bu yüzden..."

Hızlı hızlı konuşuyor sürekli gözlerini kaçırıyordu ve ben ne demek istediğini anlamakta güçlük çekiyordum. Son cümlesini söylerken ayağa kalkıp önümde durdu, geldiğinden beri kapalı olan hırkasının fermuarını yavaşça açtı ve hırkayı üstünden tamamen sıyırdı. Ben ne yaptığına anlam veremiyorken Sehun karşımda beyaz bir tişörtle duruyordu.

"Sehun ne yapıyorsun?"

"Tişörtümün üzerindeki yazıyı okusana şapşal." Gözlerim beyaz tişörtün üzerine kırmızı renkle basılmış yazılarda gezindi.

"Eğer seni eksik seviyorsam tamamlarsın değil mi?"*

""Senin beni bir miligram bile sevdiğin dünyada eksikliğin ne olduğunu sorgulamama gerek bile kalmıyor." Diyecektim sen bana başka birinin bana duyduğu aşkı anlatmamış olsaydın."

Sessiz kaldım. Bu ne demekti? Beni seviyor muydu? Böyle bir şey mümkün müydü ki? Kesinlikle değildi. Ki neden ben bir tişörtün üzerinde gördüğüm yazıyla bu kanıya varıyordum?
Sonrasında söyledikleri neydi peki? Kafam karışmıştı ve ben öylece Sehun'un suratına bakıyordum. Neden böyle dünyanın en masum insanıynış gibi görünüyordu gözüme?
Güzelliği her bir hücresine kadar yayılıyordu.

"Be-ben gitsem... İyi olur."

Kahverengi hırkasını eline alıp kapıya yönelmişti. Arkasını dönmeden önce buğulanan gözleri kalbime bir sızının yayılmasını sağlamıştı.

Bu gerçek miydi emin değildim. Hâlâ Sehun gibi birinin beni sevmesine imkân vermesem de umrumda olmaktan çıkıyordu. Onun beni sevme ihtimali benim sevgimin katlarca büyümesine sebep oluyordu. Bunu Sehun'a söylemekten çekinmeyecektim, bu kadar yaklaşmışken olmazdı. Hem ben yanılmıştım Heajung'ı seviyor gibi görünmüyordu. Sehun'a kızın sevgisini anlattığımda tepkisizliği bu yüzden olabilirdi.

Titreyerek ayağa kalltığımı hatırlıyorum. Ona yaklaştıkça kalbimin seslerinin artması beni mayıştırıyordu. Sehun'a yaklaşmadan önce yüksekte olan altında ne yazdığını ezbere bildiğim en eski bulutu elime aldım.

"Sehun!"

Açık kapıdan adımını atamadan durdu. Bir elinin gözlerine gittiğini gördüm. Önünü döndü, öylece bekliyordu. Gözleri yerdeydi.

Elimdeki bulut etiketini Sehun'a uzattım. Gözleri önce bulutta takılı kaldı. Biraz zaman sonra almaya karar verdi.

Kağıdın arkasındaki yazıyı okuduğunda sağ gözünden bir damla yaşın yüzünü sıyırıp geçtiğini gördüm. Neden Sehun'un yüzü asıldığında tüm hüznün üzerime çöreklendiğini anlıyordum. Birini sevince gülsün istiyorsunuz, tüm güzellikler onu bulsun, onu üzen her şey ortadan kalksın istiyorsunuz. Oh Sehun'un yüzündeki gülümseme eksilmesin istiyordum. Ağlamasın istiyordum, ağlasa bile göz yaşlarını öperek kurutayım istiyordum.

Ben yalnızca bir kuyruklu yıldıza çarptığımı sanmıştım.** Yanılmışım, ben adını bilmediğim bir adamın gülüşünde boğulmuşum.

23.12.2017

Sonrası mı? Sonrası yoktu. Başını boynuma gömdü, derin bir nefes aldı, gözleri son yaşlarını döktü. Dudaklarının kıvrıldığını hissettim. Ben de Sehun'a eşlik ettim; ağlarken, gülerken, güzel severken.

*ayy hatırlamıyorum

**Akgün Akova

Bitirdim, batırarak bitirdim ama bitirdim yani oh be şwösöqlsmw ama ben dedim batırırım dedim kzkalLa

Buraya kadar bu ficte yanımda olan herkese teşekkür ederim, sizi seviyorum💞💓

bir delinin gözünden; güzel sevmek あ sebaekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin