Herşeyin üstünden çok zaman geçmişti. Senden; benden; bizden ve hatta sizden bile. Seni en son görüşüm; türkiyede yayınlanmamış en acıtasyonlu bir filmin en ağlamaklı sahnesinde bile yoktu. Şu an bu hikayeyi yazsam; film senaristlerin bütün ilgisini üstüne çekeceğini düşünüyorum.
Hani demiştim ya; unuttum seni diye.
Biliyormusun? dün o parktaydım. Hani; seninle bir ağacın tam gölgesinin tüm serinliğini bıraktığı o bankta oturup hayallerimizi bir sigara eşliğinde yakıp düşündüğümüz yerde. Ben vardım, sigara vardı, ağaç vardı, hatta ağacın tam gölgesini bıraktığı o bank bile vardı. Ama sen yoktun.
Zaman seni benden almış; tutmuş fırlatmış ve nerelere götürmüş. Şu an nerelerdesin? Nasılsın?
En son karşılaştığımızda gördüğün manzara hoşuna gittimi? Senin bir elini karın; diğer elini oğlun tutarken; benim bir elimde (Aslında bu acıklı hikaye yeterince içimi acıtıyor) ama devamını getirmek istiyorum.
İşte o gece; yeterince fazla içtim. Seni düşündüm. Bizi düşündüm; bizim neden biz olamadığımızı düşündüm; sonra tekrar sizi düşündüm. Zor bela kalktım gittim masadan; sallana sallana.
Sende tıpkı böyle gitmiştin; benden. Oysa ki sen; alkollü bile değildin. Yıkılmadın hiç. Yıktın gittin resmen.
Ve ben bir sigara yaktım, gidişinin ardından. Fotoğraflarını yakmaya kıyamadım çünkü. Biliyormusun; ya bu geceler çok uzun; ya bu sigara çok kısa.
Bende o yüzden kısa keseceğim;
bir gece aniden; tam herşeyi unutmaya çalışırken beni tanımadığım bir numara ile aradın ve; sesimi biraz dinledikten sonra
‘nasılsın’ dedin ya; lügatımdaki tüm küfürleri boşaltmak istedim o an suratına. Ama yapamadım; ve sen nasılsın dedim.
Keşke bana o an çok mutluyum deseydin. Keşke hayat çok güzel deseydin; keşke iyiki seninle olmamışım onunla herşey daha da güzel deseydin.
Herşey için; çok pişmanım da ne demek??