Büşra
Sabahın erken saatlerinde kalkmış, akşam için hazırlık yapıyordum. Balomuz, bir otelde olacaktı. Bir de bunun için 250 TL vermiştik. Benim içim acıdı vallaha.
Kalkar kalkmaz direk banyoya girmiştim. Güzelce sabunlanıp, kendimi bir güzel keselemiştim. Hâlâ da canım acıyor.
Kahvaltımı da ettikten sonra, iyice hazırlanmaya başlamıştım. Dişlerimi fırçalamış ardından da bir güzel saçlarımı taramıştım. Dalgalı oldukları için zor taranıyordu.
Akşam için çok heyecanlıydım. Benim bu heyecanımı fark eden annem de, benim heyecanımı dindirmeye çalışıyordu. Ona, kendime kavalye bulduğumu söylediğinde şaşırmıştı. Tabi sonra da en ufak detayına kadar sordu. Bu çocuk kim, kimlerden, nereli... Bu sayede de, benim onu sevdiğimi ve onun da beni sevdiğini falan öğrenmiş oldu. Biraz kızacak gibi oldu ama o da artık büyüdüğümü düşünüyordu. O yüzden birşey demedi.
En sonunda, kıyafetimi giydim ve makyaj aynasının karşısına geçtim. Saçlarımı önce düzleştirip ardından da uçlarını kıvırttım. Fazla abartmaya gerek yoktu. Saç işi bittikten sonra da makyaj yapmaya başladım.
Eyelinerı sürdükten sonra, rimelimi de sürdüm. Biraz da far sürdükten sonra rujuma geçtim. Açık bir renkte olan bordo rujumu da sürdüğümde artık tamamdım.
Ayağa kalkarak boy aynamın karşısına geçtim. Elbisem bordo rengindeydi. Kayık yakaydı ve sırtında biraz dekoltesi vardı. Yaklaşık, dizimin 5 parmak üstündeydi.
Ayaklarıma, siyah topuklularımı da giyip parfümümü de sıktım. Çantamı da hazırladım ve yatağıma oturdum. O sırada da babam seslendi.
"Büşra, hazırsan çıkalım. Geç kalmak istemezsin, değil mi?
"Tamam baba, geldim şimdi."
Üstüme bir kez daha bakıp aşağıya indim. Babam bırakacaktı beni oraya. Babam beni görür görmez şaşırdı.
"Büşra, bu sen misin? Ne kadar güzel olmuşsun."
"Teşekkür ederim baba. Çıkalım artık, hadi."
Kapıdan çıkarken babamın koluna girerek arabaya yöneldik. Babam bana kapımı açarak büyük bir nezaket gösterdi. Anneme bile yapmıyordu be!
Yaklaşık yarım saat süren bir yolculuğun ardından gelmiştik. Otel çok büyüktü ve dışı muhteşem gözüküyordu. Girişte bir sürü insan vardı. O sırada kapımın açılmasıyla irkildim.
"Hadi in, bekletme kavalyeni."
Babamın bunu demesiyle utanmıştım.
"Tamam baba. Haberleşiriz sonra."
Babama el sallayıp girişe doğru yönelmeye başladım.
Otele girer girmez lobide oturan Semih'i gördüm. Gerçekten... Gerçekten çok yakışıklı olmuştu. O da beni görünce ayağa kalktı. Gülümseyerek yanıma geldi. Önce beni bir süzdü. Ardından da sarıldı.
"Büşra." kulağıma doğru fısıldamıştı.
"Efendim?"
"Sen, çok... Çok güzel olmuşsun."
Birbirimizden ayrılıp, gözlerimizin içine bakmaya başladık. Dediği şeyle biraz utansam da belli etmemeye çalışıyordum.
"Teşekkür ederim. Sende çok yakışıklı olmuşsun."
Elini ensesine götürüp kaşıdı.
"Sağol."
Ardından koluma girdi ve yanağıma bir öpücük bıraktı.
"Hadi, gidelim."
Başımla onaylayıp asansöre yöneldik. Fazla beklemeden asansör geldi ve bindik.
Birkaç dakika sonra salona gelmiştik. İçerisi gerçekten müthişti. Altın rengi ve beyaz ağırlıktaydı. Resmen para kokuyordu.
Semih'le beraber içeriye yöneldik ve boş bir masaya geçtik. Etrafımızdaki birkaç kişi bizi gösterip dedikodu yapıyordu. Benim gibi bir kız, taş gibi bir çocuğu kapınca öyle oluyor demek ki.
Biraz bekledikten sonra, balo resmen başlamış bulunmaktaydı. Önce hareketli şarkılarla başladılar. Semih her ne kadar oynamak istemese de, onu zorla sahneye çekmiştim.
Birkaç şarkı boyunca oynadıktan sonra artık yorulduğumuzu anlayıp masaya geçtik.
"Huh, çok yoruldum be! Apandisim ağrıyor." dedim şikayetçi bir ses tonuyla.
"Benim de senden eksi kalır yanım yok vallaha. Bir de daha oynayanlar var. Nasıl yorulmuyorlar, anlamıyorum."
Başımla onaylayıp nefesimi düzene sokmaya çalıştım. Biraz zor olsa da başarmıştım. Semih'le biraz daha konuşarak yorgunluğumun geçmesini bekledim.
Hareketli şarkılar, yerini slow dans müziklerine bıraktığında erkekler kızları dansa kaldırıp dans etmeye başlamışlardı. Ben de Semih'ten bekliyordum ama tek tık yoktu. Gözlerini sahneye çevirmişti. Oflayarak telefonumu elime aldım. Canım sıkılmıştı.
"Buraya telefonla oynamaya mı geldin?"
Başımı Semih'e doğru çevirip bakmaya başladım. Bana, bunu beni dansa kaldırmayan biri mi söylüyordu?
"Asıl, sen buraya dans edenleri izlemek için mi geldin?"
Başını onaylamazca salladı ve elini bana uzattı.
"Benimle dans eder misin?"
İlk başta trip atmak istesem de, sonunda bu dansa kalkacağımı biliyordum. Elimi, eline koyup beni sahneye götürmesine izin verdim.
Ellerini, belime yerleştirince bende ellerimi boynunda birleştirdim. Sadece birbirimize odaklanıp hafifçe sallanmaya başladık. Aslında şuan ana odaklanmak istiyordum. Belki de şuan onunla ilk ve son dansımdı. Kim bilir?
Müziğin sonlarına yaklaştığımızda, ellerimi Semih'in boynundan çektim. Masaya ilerleyeceğim sırada belimdeki elleri gitmeme izin vermedi.
"Semih, bırakır mısın? Zaten müzik bitti."
Semih, dediklerimi umursamayarak daha da sıkı tutmaya başladı. İçimden "Ya Sabır." çekerken bir an önce bırakmasını istiyordum.
Müzik bittiğinde, herkes yerine geçmişti. Sadece biz ayaktaydık.
"Semih, ne yapıyorsun?"
Bana daha da yaklaştı ve dudaklarıma baktı.
"Bunu."
Son hissettiğim şey ise, dudaklarımda olan dudaklarıydı...
Huh! İlk defa bir kitabımı final yapmış bulunmaktayım... Üzgünüm desem yalan olur. Çünkü kitabımın okunmadığını biliyorum ve final yapsam bile birşey olmayacağının farkındayım. Kim bilir, belki birgün buralarda binleri görürüm?
Finali beğendiniz mi? Yani, aklınızda var mıydı böyle bir şey? Aslında kitabı daha da uzatabilirdim fakat ben uzadıkça uzayan textingleri sevmiyorum. Sevmediğim bir şeyi, neden kitabıma yapayım ki?
Eğer bana ulaşmak isterseniz, özelden mesaj atabilirsiniz. Her daim sizlere açığım.
OKUDUĞUNUZ İÇİN TEŞEKKÜRLER🙏
SAĞLICAKLA KALIN💕
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I Need A Miracle«Texting» [Tamamlandı.]
Short Story"O gün oraya gelmeden önce, yeni bulduğum bir faleze gitmiştim. Rüzgar esiyordu ve o an bir bağırma isteğiyle dolup taştım. Bilirsin, filmlerde öyle olur." dedi ve hafif gülümsedi. "Bir mucizeye ihtiyacım var, diye bağırdım o an. Allah'ta beni duymu...