Jungkook'un yokluğunda kolları onun yastığını sarmalamış, kırmızı saç telleri beyaz nevresimin üzerine dağılmıştı Taehyung'un. Uykusunda tekmeleyerek açtığı yorgan çıplak vücudunun anca yarısını örtüyordu; ve bu dağılmış haliyle Jungkook'a hayatında görüp görebileceği en güzel manzarayı sunuyordu. Öyle ki genç idol elinde kahvaltı tepsisiyle öylece onu izlemeye dalmıştı.
Kendine gelip tepsiyi yatağın yanındaki komodine bıraktı ve yatağa çöküp Taehyung'un sarıldığı yastığın üzerine kıvrıldı, dudaklarını altın tenli genç adamın yanağına sürttü. "Hyung."
Taehyung mızmızlanarak onu itti ama Jungkook pes etmeyecekti, gülerek pozisyonuna geri döndü ve dudaklarını Taehyung'un yanağında biraz daha oyaladı. "Hyung." dedi heceyi uzatarak. "Hadi uyan."
"Gece neredeydin?" diye sordu Taehyung uykulu sesiyle ve Jungkook'un gülüşü suratında donup kaldı. "Yokluğunu fark edince uykum kaçtı, yeniden dalana kadar dönüp durdum..."
"Hava almaya çıkmıştım." diye mırıldandı Jungkook Taehyung'un yastığı saran kollarından birini çekip kendi boynuna dolarken. "Üzgünüm."
Kırmızı saçlı genç gözlerini yavaşça aralayıp şişmiş suratıyla sevgilisine baktı, bu haliyle bile Jungkook'un hayatında gördüğü en güzel şeydi. "İyi misin?"
Jungkook onun alnına düşen saçları yavaşça geriye itti. "İyiyim. Hadi kahvaltı yapalım."
Duyduğu cümleyle Taehyung dudaklarını büzerek suratını yatağa gömmüştü. "Aşağıya inmek istemiyorum."
"Odaya söyledim, hyung." Kenara çekilerek komodini Taehyung'un görüş alanına soktu. "Hadi kalk."
Genç adam gözlerini ovuşturarak yattığı yerde doğruldu, uykusunu alamamış olduğu gerçeği günün bok gibi geçeceğine dair bir işaretti. Jungkook dışarıya çıktığına pişman oldu, Taehyung onun yüzünden uykusuz kalmıştı.
Sessizlik içinde kahvaltılarını yapıyorlardı, Jungkook reçel sürdüğü ekmeği Taehyung'un ağzına götürüp onu arada güldürüyordu ama hepsi buydu. Taehyung uzun zamandır farkında olduğu şeyden bahsedip bahsetmeme konusunda kararsızdı; Jungkook'sa Taehyung o şeyin farkındadır diye diken üzerindeydi. Bakışlarını portakal suyu dolu bardağı dudaklarına dayamış kırmızı saçlı genç adamdan alamıyordu.
"Jungkook." diyerek söze başladı en sonunda Taehyung. Sonum geldi, diye düşündü Jungkook. Bittim ben.
"Taehyung?"
"Geceleri nereye gidiyorsun?" Bakışlarını kendinden iki yaş küçük olan gencin suratında gezdirip bir cevap aradı. Jungkook onunlayken çok mutluydu ama Taehyung ilgisini onun üzerinden çektiği an dikkati dağılıyordu; ve Kim Taehyung bu gerçeğin farkındaydı, aylardır.
Yalanlamanın alemi yoktu, Taehyung daha birkaç saat önce Jungkook'un yokluğuna uyanmıştı. Peki ya geceleri diyerek neyi kastediyordu? Taehyung'u uykusunda terk edip gitmek Jungkook'un alışkanlıklarından biri sayılmazdı. En azından, her gece yapmıyordu. "Hava almaya çıkıyorum."
Devam etmeden önce birkaç saniye bekledi Taehyung. "Jungkook, sen iyi misin?"
Genç adam ne diyeceğini bilemedi.
"Fazla mı geliyor? Henüz kariyerinin başındasın ve evden uzaktasın, ilişkimizi de gizlemek zorundayız ve-"
"Tae..."
"Eğer benim yüzünden üzerinde bir baskı hissediyorsan, şimdi söyle." Jungkook şok içinde ona bakıyordu. "Çünkü şimdi bana içindeki her şeyi dökmezsen, sana zarar verdiğimi düşündüğüm ilk an bunu bitiririm."