İşte gidiyoruz Luhan, sakin ol.
Bal rengi saçları olan çocuk bir süredir kafasında barınan planlarını gerçekleştirmek üzere samimi görünümlü kafeye girdi. Arkasından 'başarırsın' işaretleri yapan arkadaşlarına son kez baktı kapıdan geçerken, sonra önüne döndü. Düşüp rezil olmak istemezdi.
Kafeye şöyle bir göz gezdirip baristanın karşısında olan bar sandalyelerinden birine oturdu. Hedefine olabildiğince yakın olmak istiyordu.
İçinde bulunduğu kafe küçüktü fakat sıcacık hissettiriyordu. Duvarlarda, masalarda çeşit çeşit antika tarzı süs eşyaları vardı, böylece yabancılık çekmiyordunuz. Duvarlar tuğlaydı. Luhan'ın o sırada dirseğini yaslıyor olduğu masa ise odundandı, açık renkli bir ağaçtan yapılmıştı ve cilalıydı. Fakat Luhan hangi ağaç olduğunu bilemedi.
Kafasını tezgahın üzerindeki dirseğine yaslayıp tam karışında duran kara tahtaya yazılmış kahve çeşitlerine baktı. Ne almak istediğine dair bir fikri yoktu. Keşke bunu da düşünseydim, diye kızdı kendine. Kafasını tamamıyla o çocukla doldurduğu için düşünmesi gereken bazı kısımları atlamıştı.
O çocuk demişken, neredeydi o? Geleli üç-dört dakika anca olmuştu belki ama Luhan sabırsızlanıyordu.
Gelmeme olasılığını düşündü Luhan. Pekala, planın içinde bir şeyler eksik olduğunu biliyordu, planın kendisi gibi, ancak bu kadarı da fazlaydı.
Şapşal Luhan.
Birkaç dakika boyunca kendi kendine bu konuda telaşlandı, gelmemesi durumunda Baekhyun'un ve Jongdae'nin ona ne kadar güleceğini düşündü. Elbette, güldükleri kadar pataklayacaktı onları.
Birkaç dakika sonra onun geldiğini gördü. Luhan'ın depo olduğunu düşündüğü bir odadan elinde birkaç kutu süt ile çıkıyordu.
Çok güzel, diye düşündü Luhan. Ah, gerçekten Eros işini oldukça iyi yapıyordu, değil mi? Ya da rastgele mi davranıyordu? İlk görüşte aşkı hangi seçeneğe koymalıydı? Luhan bilmiyordu, bunları düşünmeyecek kadar da meşguldu. Zira karşısındaki uzun boylu oğlanı inceliyordu.
Çocuğun beyaz tenine baktı bir süre; çekik gözlerine, sevimli burnuna, alnına sürten saçlarına. Yüzüne kusursuzca uyan küçük, dolgun dudaklarında kaldı bir süre gözleri, ağzı hafif aralıktı. Luhan dudağını dişledi hafifçe. Onları öpmek için her şeyini verebilirdi.
Çocuk şimdi Luhan'ın gözlerini alamadığı ifadesiz dudaklarıyla sessizce önceden duyduğu bir şarkıyı mırıldanıyordu. O kadar sessizdi ki kendisinden başkasının duyma imkanı yoktu, dudaklarını oynattığını söylemek bile oldukça güçtü.
Mırıldandığı şarkı eşliğinde sipariş edilen kahveleri hazırlıyordu.
Çocuk ustalıkla kahve yaparken hayranlıkla seyretti onu Luhan. Ellerinin malzemeler ve mutfak araçları üzerindeki narin fakat hızlı haraketlerinden bu işte yeni olmadığını kolaylıkla anlayabilirdiniz.
Bu ellere sahip olmak isterdim, diye düşündü Luhan.
Düşüncelerini kepçe kulaklı, büyük gözlü bir çocuk böldü.
"Menüyü ister misiniz?"
Uzun boylu garson ona gülümsediğinde Luhan bir dakika kadar düşündü, ardından ona gerek olmadığını, macchiato alacağını söyledi. Hızlıca karar verebildiği için mutlu hissetti.
Garson kalın sesiyle bir şeyler söyleyip gittiği sırada Luhan tekrar çocuğa odaklandı. Ses demişken, çocuğun nasıl bir sesi vardı acaba? Duymak için sabırsızlanıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
boring man. // hunhan
FanfictionLuhan'ın gözlerini alamadığı adam acı kahve kadar sıkıcıydı. ◦☾◦ cafe au!