eight

26 8 2
                                        

Hanbin, ellerine nefesini üfleyerek bir nebze olsun ısıtmaya çalışıyordu ve bu sırada da merdivenlerden çıkıyordu. Mutluydu. Kapıya vardığı zaman kendini toparladı ve zile bastı. Biraz bekledikten sonra Jiwon kapıyı açmış aynı zamanda söylenerek Hanbin'i içeri çekiştiriyordu.

"Sana boşuna gerizekalı demiyorum değil mi?"

"Bir kez daha beni haklı çıkardın."

Ellerini Hanbin'in yüzüne koydu.

"Sen cidden delirmişsin."

"Buz kesmişsin."

"Duş almak ister misin?"

"Ya da sıcak bir şeyler?"

Jiwon, ardı arkası kesilmeyen sorular soruyordu. Bir nebze değişmemiş diye düşündü Hanbin. Hala çok konuşuyordu. Ve buna emindi, onu hala seviyordu.
Hanbin, elini Jiwon'un elinin üstüne koydu ve yüzünden çekti. Diğer elini de onun eline kenetlemişti.

"Sadece seni istiyorum."

"Beni ısıtabilecek tek şey sensin bebeğim."

Jiwon, içindeki kırgınlığı bir kenara bırakmak istedi. Ama ona engel olan şey düşünceleriydi. Sürekli eskisi gibi olursa diye düşünüyordu. Bu sefer kaldıramazdı. Hanbin her kavga ettiğinde, eve yüzü gözü morluklar veya kanlar içinde geldiğinde kendisi acı çekiyordu. Her bir darbe ona vurulmuş gibi, daha da kötüsü. Hanbin onu hiç dinlemiyordu. Yaptığı her işte "seni seviyorum bebeğim" diyor ve devam ediyordu.
Jiwon kenetli olan ellerini ayırdı. Ve boynunu tutarak konuşmaya başladı.

"Ben sana sıcak bir şeyler getireyim. Sen otur, her şeyin yerini biliyorsun."

Son cümlesi ikisinin de canını acıtmıştı.
Jiwon gittiği zaman Hanbin arkasından bakıyordu. Gece üç sularıydı ve Jiwon yeni uyanmış sayılırdı. Tam ayılmamıştı. Uyku ve olayın sersemliği üzerindeydi ve bu haliyle çok tatlı görünüyordu Hanbin'in gözüne.





text benim işim ama reel life değil by


















beautiful sky || double b Where stories live. Discover now