Göğüs kafesime saplanmış olan ağrı kıpırdamaya çalışmamla iliklerime kadar işlemişti. Gözlerim sanki vidayla yerine sabitlenmiş gibi açılmıyordu. Her tarafım ağrıyordu. Boynuma bir şey batıyordu. Gözlerimi açmadan elimi boynuma götürdüm. Ağzımdan küçük bir inilti çıkmıştı, çünkü elimi kaldırdığım anda bir yere çarptığımda zaten ağrıyan elim daha çok ağrımıştı. Nefes alamıyordum.
Gözlerimi zor zar aralayabilmiştim. Yıkık dökük, toz içinde bir yerde, tanıdık gelen kırılmak üzere bir masanın altında sıkışmıştım. Sağ tarafımdan küçük bir inilti duyduğumda o tarafa doğru döndüm. Dönmemle okul müdürümüzü görmem bir oldu. Neler olduğunu hatırlayınca yüzümü buruşturup müdüre baktım. Bir bacağı masanın altına sıkışmıştı. Ona yardım etmek istedim ama ben kıpırdarsam, zaten çatlamış olan masa kırılabilirdi. Hem kendimi hem de müdürü tehlikeye atmak istemedim. Zorlanarak açtığım ağzımdan " i-İyi misiniz? " sözcükleri çıktı. "H-hayır b-bacağım çok acıyor!"
Sonlara doğru sesi yükselmiş ve acı dolu çıkmıştı. Git gide nefes almakta zorlanıyordum. Avuç içlerimi yukarıya doğru çevirdim. Yavaş yavaş yüzüme yaklaştırmaya çalıştım. Ama daha yüzüme yaklaşamadan bir hava dalgası üstümüzde daireler çizerek üstümüzdekileri bir kenara attı. Masa gidince yıkık taşlar üstümüze doğru düşmeye başladı. Yine hava dalgası onları yukarda tutmayı başardı. Bunları ben yapıyordum ama çok yabancı geliyordu. Sanki ben değilde başkası yapıyordu. Gücüm ise git gide azalıyordu. Müdürün ne yaptığına bakamıyordum bile. Yine o alıştığım his... Bilincimin kapanması. Ve karanlık....****
Uyandığımda gözlerimi aralayıp bir süre ışığa alışmasını bekledim. Kaç saattir uyuduğum ya da nasıl kurtulduğum hakkında hiçbir fikrim yok.
Gözüm açınca etrafı inceledim. Kolumda yarısı bitmiş bir serum, pek hoş görünmeyen beyaz duvarlar, yanımda ki boş yatak...
Hastanedeydim.
Büyük, tahta kapı açılınca içeriye beyaz önlüklü, yuvarlak gri gözlük takmış, orta boylu bir hemşire girdi.
Kolumdaki seruma baktı.
Bana dönüp konuşmaya başlayacaktı, ama vazgeçti. Biraz duraksadıktan sonra "Sizin yanınızda gelen kişi şuanda yan odada. Serumunuz bittiği zaman onu görmeye gidebilirsiniz. 15 dakika sonra gelip serumunuzu çıkaracağım. " dedikten sonra kapıdan çıktı ve gitti.En son hava elementini bilinçsiz bir şekilde kullandığım için masayı üstümüzden atmayı başarmıştım. Ama yıkık duvar parçaları üstümüze düşmek üzereydi. Bilincimin kapanmasıyla neler olduğunu görememiştim. Oradan nasıl kurtulduğumuz hakkında hiçbir fikrim olmasa bile, zarar görmeden kurtulmuş olmamız iyiye işaretti.
**15 dakika sonra **
Hemşire tekrar kapıdan içeri girdiğinde gözüm serumuma kaymıştı. Serumun bittiğini yeni fark etmiştim. Serumdan kurtulduğımda müdüre bakmak için aceleyle ayağa kalkmıştım ama başmın dönmesiyle kalktığım gibi tekrar düştüm. Bunu gören hemşire " Birazcık dinlenin isterseniz. " dedikten sonra gitti.
Bir kaç dakika yatakta oturduktan sonra, tekrar ayaklandım. Kapıyı açtığım zaman küçük çaplı bir şok geçirmiştim. Sinirli olduğu ayaklarını yere vuruşundan belli olan değişik adam... Afallamıştım.Sabahın köründe annemle konuşmaları kulağımda çınlamaya başladı.
Worst... Büyücü...
****
Adamı umursamamaya çalışarak, hemşirenin dediği yan odanın kapısına kadar gittim. Değişik adam gireceğim odanın kapısının önündeydi.Kulpu çevirip açacağım sırada, beklemediğim bir şekilde biri bileğimi tuttu. Kim olduğunu tahmin etmek zor değildi. Hızlı bir şekilde yüzümü ona doğru çevirdim.
Siyah pelerininin şapkası kapalıydı. Sadece ağzı görünüyordu, boynundaki dövmeyi daha iyi incelemek için önüme doğru eğildim. Dövmenin tılsımımdaki ejderha resmiyle aynı olduğuna artık emindim.
Adam ne yaptığımı anlamamış olmalı ki hiçbir şey dememişti. Sessizliği bozarak konuşmaya başladı.
" Seninle karşılaşmak ne güzel Leroy."
dedikten sonra gözleri boynuma doğru kaydı. Aklıma onunda baş büyücüye yardım eden bir adam olabileceği geldiğinde telaşla arkamı döndüm. Tılsımımı boğazı dar olan
Tişörtümün içine koydum. Karşımda lavaboyu gördüğümde ismini bilmediğim adama hızlıca " Tuvalete gidip geliyorum. " dedikten sonra koşar adımlarla oraya doğru gittim.Arkamdan "Niye gidiyorsun " diye bağırdığında alayla " çişimi üstüne yapmamı ister misin?" deyip lavaboya girdim.
Geleceği görebiliyor muşum gibi hissetmem ne kadar doğru bilmiyorum, ama aklıma aniden gelen soru sayesinde hayatım kurtulmuş olabilirdi.
O adam boynumdaki tılsımı görseydi benim güçlerimin olduğunu anlayabilirdi. Tılsımı boynumdan çıkarmadan önce tuvaletlerden birine girip kapıyı kilitledim. Elime aldığım tılsımı incelemeye başladım. Bu şeyde her ne varsa içimde bilmediğim bir enerji patlaması yaşamama neden oluyordu.
İnsanüstü güçlerim olduğunu düşünmek garip geliyordu. Hiç alışmadığım bir hayat ve tahmin edemeyecek kadar uzakta olan geleceğim.
Hayatın çözemediğim eski düğümleri, ve ileride kopacak olan bu ipler onları çözmemi sağlayacak.
Worst'un neresi olduğunu, güçlerimi nasıl kullanacağımı, ejderhanın ne anlama geldiğini, sözcüklerin ardındaki şifreyi ve daha bir çok şeyi eninde sonunda çözecektim. Geleceğime ya da geçmişime odaklanmak yerine şuan yaşadığım ve geri alamayacağım zamana odaklanacaktım. Tılsımı boynuma takmak yerine üstümdeki hastane pijamasının cebine koymayı tercih ettim.
Artık tuvaletten çıkmazsam adam benden şüphelenecekti.
Mavi tuvalet kapısının kilidini açıp dışarıya çıktım. Ellerimi yıkamak için soğuk suyu açtım. Bu sırada gıcırdayan kapı yavaşça açıldı. Ellerimi kurulamak için peçete aldıktan sonra halâ içeride olan adamın kim olduğuna bakmak için arkamı döndüm.
Bu o adamdı.
"Biraz miğdem bozulmuş. "
"Bak Leroy beni iyi dinle! Annenle konuştuklarımızı duyduğunu biliyorum. Ben annenin sana bahsettiği büyücü denemeyecek kadar güçlü olan o gruptayım. Annenin Baş Ejderiçeden neden kaçtığını biliyorsun. Benden başka kimse annenin yerini bilmiyor. Her yerde onu arıyorlar. Ben annenin yanındayım. Ama Worst ile ilgili ne duyduysan kimseye söylememen gerekli. 6. Hissim herkesten daha gelişmiş olduğu için ne yapacağını ya da yaptığını kolaylıkla tahmin edebiliyorum. Daha sonra seninle daha ayrıntılı konuşacağız." dediklerinin her bir kelimesi beynimde yankılanıyordu.
"A-adın ne? " kelimeleri ağzımdan zor zar çıkmıştı.
"Bana şimdilik Derius de. " demişti. Benim aksime çok rahat konuşuyordu. Annemin baş büyücü olarak bahsettiği o kadına Baş Ejderiçe demişti.
Okuduğum fantastik kitaplarından bildiğim kadarıyla büyücüler ve element kullanıcıları aynı olmuyordu. Ama değişik bir şekilde annem ve Ejderiçenin adamları hem büyücü hem de element kullanıcısıydı.
Başımı sallayıp kendime geldim.
Derius 'a "Tamam " deyip lavabodan dışarıya çıktım. Müdürün yattığı odaya doğru gidip yavaşça kapıyı açtım. Bakışlarını tavana sabitlemiş olan müdür, kapının açıldığını anlayınca bakışlarını bana çevirdi.
"Leroy, iyi misin?" dedi.
"İyiyim, siz nasılsınız? " dedikten sonra kısa çaplı bir sessizlik oldu.
O sırada kapının sesi duyuldu.
Kapıyı tutan görevli ve içeriye bir şey sokmaya çalışan hemşireye daha iyi bakmak için onlara yanaştım. Elinde tekerlekli sandalye taşıyordu.
Olanlara halâ anlam veremezken hemşire çoktan içeriye girmişti.
Ağzımı açıp konuşacağım sırada hemşire benden önce davrandı "Artık bu tekerlekli sandalyeyle biraz gezebilirsiniz... "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KEHANET -Sır-
FantasySırlar, bir şelale misali akıp giderken, gerçeklerle yüzleşmek rüyalar gibi değildi.. ~Leroy olmak kolay değildi! Her şey normalmiş gibi yaşamak, ölmüş birine mektup yollamak gibiydi. Babam... Kafamın içindeki bulanık resimde sadece sesi netti...