göz pınarlarım

399 44 30
                                    


kenan doğulu - tutamıyorum zamanı  


BÖLÜM ÜÇ - KISIM BİR - MEZUNİYET GÜNÜ, JOOHYUN'UN EVİ 

şafağım kararır daralır geceler

Sooyoung ve arkadaşlarından yediğim dayağın ve içerisinde Joohyun'un bulunduğu aşırı erotik rüyamın üzerinden iki hafta geçti. Joohyun'un kucağında otururken uyuyakalmışım yani ne öpüşme ne de gereksiz derecede saçma aşk itirafım yaşanmadı sadece öpüşme konusunda biraz üzgünüm çünkü Joohyun'u bir kerecik o dudaklarından şap diye öpmek isterdim. Rüyam aşırı gereksiz bir şekilde çok gerçekçiydi sanki Joohyun ben uyurken eğilip şap diye dudacıklarımdan öpmüş gibi. 

Malum günden sonraki dört gün boyunca Joohyun'un gözlerinin içine bakmaktan yana yana kaçındığım gibi bir de ona aşık olup olmadığım konusunda kafalarımı yemek üzereydim. Evet, ona karşı duygulara sahip olduğumu biliyordum ama bunun aşk mı yoksa nefret mi olduğunu idrak edemiyordum. Gözgöze gelmeye cesaret edemeyen tek tarafın ben olmayışı beni bir hayli şaşırtıyordu. Benim Joohyun'a bakamamak için bir nedenim vardı ama onun bana bakamaması için bir nedeni olduğunu sanmıyordum. 

"Joohyun?"

"Ne var?" Joohyun'un bana bakmadan cevap vermesi yüreğimi dağlıyordu ama tabii ki bunu ona belli edecek değildim.

"Niye yüzüme bakmıyordun?"

"Ne diye bakayım yüzüne? İyi böyle." 

"Bir sebebin var. O yüzden yüzüme bakamıyorsun. Yanlış mıyım?"

"Evet, yanlışsın. Yüzüne bakmak istemiyorum sadece. Hepsi bu." Joohyun'un verdiği cevapla kalbimden gelen çatırtı sesleri beynimin içinde yankılandı.

"Neden? O kadar mı nefret ediyorsun benden?"

"Hayır. Nedeni falan yok, kurcalama. Şimdi çık dışarı üzerimi değiştireceğim. Sen de yan odada giyinsen iyi olur. Geç kalacağız." Joohyun hâlâ yüzüme bakmıyordu. Kapıyı çarparak odadan çıkıp, yan odaya girdim.

Üzerimi değiştirip odadan çıktım ve kapıyı tıklamadan Joohyunun odasına daldım. Siyah sırt dekolteli elbisesi ve hafif dalgalı saçlarıyla Joohyun arkadan bile bir tanrıça gibi gözüküyordu. Bana dönüp gözlerimin içine baktığında hissettiğim duygunun aşk mı yoksa nefret mi olduğunu sonunda idrak ettim. Hissettiğim şey aşktı. Ben, Bae Joohyun'a henüz 18 yaşında genç bir kız iken uçurumdan düşercesine düştüm.


BÖLÜM ÜÇ - KISIM İKİ - MEZUNİYET GECESİ

senin gülen yüzüne kurban bu serseri kalbim 

Joohyun'la beraber mezuniyet balosunun yapılacağı mekana vardığımızda bütün gözlerin ikimizde değil sadece Joohyun'da olması şaşırılacak bir durum değildi, gittiğimiz her yerde başımıza geliyordu bu. *Efulim, üstünde olan bakışlardan rahatsız olarak arkama saklandığında hiç beklemeden elini tuttum ve gözlerden uzak bir masa aramaya başladım. Nihayet aradığım kriterlere uygun bir masa bulduğumda önce Joohyun'nun oturmasına izin verdim, rahat hissettiğinden emin olduktan sonra ben de oturdum. 

Zaman geçtikçe ben ve Joohyun dahil herkes sarhoş olmaya başlamıştı. Joohyun ellerimden tutup dans etmek için bedenimi çekiştirdiğinde toplam ağırlığımdan 21 gram* eksilmişti. Biz dans pistine ulaştığımız anda müzik değişti ve radiohead'in creep şarkısı çalmaya başladı. Melodiyi tanıdığım anda masamıza geri dönmek için hamle yaptım ama Joohyun bileğimden tutup beni kendine çekti. Şarkıyla beraber dans etmeye başladığımızda gözyaşlarım göz pınarlarımı zorluyordu. 

literature // seulreneHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin