part 1:"life is sometimes... "

183 66 60
                                    

14.11.2018
Alnus

"Ben seni bir gün beni yakacağını bilerek sevdim Alnus..Hatırlamadın mı?Söz vermiştim.Sözümü tuttum."

Zamanı geri almak istediğiniz oldu mu hiç? "Şöyle yapmasaydım herşey daha güzel olurdu" dediğiniz bir an.. İki gün öncesine kadar böyle bir soru hiç kafama takılmamıştı aslında. İki gündür düşünüp duruyordum bu soruyu. Yanıtını şimdi buldum sanırım... Sadece o anı değiştirmek isterdim. Bertus'la tanıştığım o geceyi...Belki yapabilseydim,iki çocuk babası ve hayatının düzenini yerli yerine oturtmuş biri olarak, güzeller güzeli bir eşe sahipken hâlâ düşünmezdim onu.Belki de rüyalarıma girip bugünkü gibi bir kabusa çevirmezdi...Bugün yine girmişti rüyama,unuttum sandığım anılarımı birer birer fısıldıyordu kulağıma. Her gün birini açığa çıkarıyordu. Birlikte çiçek toplayıp kırlarda koşturmamızı,fındık toplayışımızı,gül toplarken elime batan dikeni,bahçesi rengarenk çiçeklerle dolu beyaz tripleksi... Her anımızı gecelere bölüp tekrar yaşatıyordu bana. Her seferinde sanki ilk defa yaşıyormuş gibi heyecanlanıyor,korkuyor,seviniyordum.Bir kere daha yaşamama rağmen aynı duyguları hissediyordum. Bu yaptığı canımı yakmıyor değildi. Ama en azından rüyalarımda bile olsa onunla çocukluğumu tekrardan yaşamak beni mutlu bir adam yapıyordu. Ama aksine..Bugünkü rüyam birlikte geçirdiğimiz çocukluğumuzu değil,kendime ayrı bir yol seçip o yoldan yürüdüğüm güne götürmüştü beni... Ona son vedamı.

☄☄☄☄☄☄☄☄☄☄☄☄☄☄☄
3 yıl önce... (14.11.2015)
"Vay canına" dedi gülümseyerek "takım elbisenin sana hiç bu kadar yakışacağını düşünmemiştim. Belki de seni daha önce bu halde görmediğim içindir." Gülümsedi. Gülerken gözlerinin içi de ayrı bir gülüyordu.

Düğünümden bir gün önceydi. Davet listelerini hazırlamış,davetiyeleri dağıtmış ve daha sonra kimlerin gelip kimlerin gelemeyeceğini birlikte tahmini bir şekilde hesaplamaya koyulmuştuk. Son gün dağıttığımız için normalden biraz daha telaşlı geçmişti günümüz,günün temposundan dolayı anca oturabilmiştik. Ve şimdi de,karşılıklı oturup soluklanırken,davetlilerimiz hakkında münakaşa ediyorduk.

"Sence Victoria teyze gelebilir mi?"dedi canlı ve umut içeren bir ses tonuyla. Biraz sonra umudunu kırıp"Hayır,geleceğini sanmıyorum. Londra'ya gideceğini duydum. Torunlarını ziyaret edecekmiş." Dediğimde dudak bükmüştü. "İki gün daha geç gitse olmaz mıydı?" Mızmızlanmasından biraz sonra aynı ses tonuyla tekrar sordu."Peki ya,Thomson amca?O çok severdi beni. Eminim ki senin düğününe de gelecektir." Kolumu omzuna attım ve şakacı bir ses tonuyla "Ben de şuna eminim ki sadece sen gelsen bile ardında koca bir insan topluluğunu getireceksin. Milyonlarca hayranın var,bunu biliyorsun." Göz kırptım. Başını dikleştirdi, gurur duyar bir ifadeyle konuştu." İlk defa çocukluğumda bıraktığım izlenim için böylesine mutluluk duyuyorum. Önceden neden beni böylesine sevdiklerini anlayamazdım.Bir keresinde seninle yürürken manavdaki amca bizi durdurup bir poşet dolusu çilek ve erik hediye etmişti ve teşekkür edip nedenini sorduğumda "cevabı kendi içinde aramalısın"demişti. O gün yol boyunca kendimi sorgulayıp durmuştum. Sonra da uzun bir süre dışarı çıkamamıştık zaten... Hâlâ da cevabı bulamadım biliyor musun?"Duraksadı. "Cevabı her ne olursa olsun,beni sevdiren bu sihirli iksirin etkisine kapılan bütün iyi kalpli insanları ben de sevgiyle kucaklayacağım." İç çekti."Yinede.. Bazılarında ters etki yapıyor galiba." Tekrar gülümseyip saçlarını kaşıdı. "Ev hapsinden market alışverişi için çıktığım nadir günlerde annemle babam yanımda marketten eve gelirken etrafımızdan geçen insanlar bana yiyecekmiş gibi bakarlardı. O zamanlar korkuyordum,şimdiyse mutluyum. Onlara da ihtiyacımız var sonuçta.. İyiki insan çeken bir arkadaşın olarak senin yanındayım. Böylece düğün salonu iğne atsan yere düşmeyecek kadar tıklım tıklım olacak...Göreceksin." Bir süre sessizlik hakim oldu odaya...O esnada,gözüm sönmekte olan şöminenin yanında yıllardır durmaktan rengi atmış eski akçaağaç yapımı sehpaya takıldı. Üzerindeki cam saksıda duran kırmızı sardunyaların uçlarındaki beyaz hemen dikkat çekiyordu. Dakikalarca izlenilebilecek bir güzelliğe sahipti. Gözüm,çiçeğin önünde duran tek davetiye zarfına kaymasaydı eğer,biraz daha izleyebilirdim. Hepsini dağıtmamış mıydık? Kimi unutmuştuk? Zarfı elime aldım, ince,italik ve siyah bir yazıyla yazılmış yazıyı okumamla karşımdaki davetiyenin sahibi olan adama-Bertus White'e- döndüm. Gül kurusu koltukta otururken uyuyakalmıştı. Ya da uyanıktı...Yinede sımsıkı kapattığı gözleri,ve düzene sokmaya çalıştığı nefesiyle bir kabustan uyanmak ister gibi bir hali vardı. Sehpadaki şişeden kristal işlemeli bardağa biraz şu doldurdum,diğer elimde de zarfla yanına oturdum. Bertus diye fısıldadım yavaşça, korkutmamaya elinden geldiğince özen gösteriyordum.Sesimi duymasıyla gözlerini araladı."Yine mi o kabusu gördün?"Cevap vermeden titreyen elleriyle uzattığım suya uzandı. Eğer aynı kabussa birazdan kalkacak,ve evine dönecekti. Hep öyle yapardı...Çocukluğundan beri geceleri hep kabuslar görüp terlediğinden normal karşılamam gerekse de o ayrıydı.. O kabusu her gördüğünde kan ter içinde kalması bir yana,benimle de arasına mesafe koyardı. Bir yolunu bulur,ve benden kaçmaya çalışırdı. Kaç defa sormuştum ne gördüğünü.Benden kaçmaması gerektiğini,ona zarar vermeyeceğimi defalarca anlatmaya çalışmıştım. Hatta odasına geldiğim ilk gün kendisi söylemişti;zarar vereceğimi bilirse bile yanımda olacaktı.

|12.11|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin