Uykusuzluğumda Susuz Kaldığım Gecelere..

137 21 9
                                    

Gözlerin kirpiklerinden sızlaması,
Boğazın her nefeste yakısı..
Büyük Babil'in susuzluğu..

~•~

Bir dolup bir boşalan kadehlerime rağmen bir türlü sarhoş olamayan ben, günler günler sonra başım bir hoş, evimin yolunu ezber eden bir taksici ile bulduğumda apartmanın mermer merdivenlerinde oturdum
soğuk soğuk..
İçimin yangını geçecek gibi değil..
Dudaklarımı yaladıkça o güzelin şarabının tadını alıyorum ve gönlüm daha bir yanıyor, yer ayaklarımın altından kayıyor, başım dönüyor, görüşüm bulanıyor, kafamın içinde bir uğultu. Sanki çöl rüzgarları içimde esiyor ve her yanım kavruluyor.
Daha bir uykusuzum bu gece.
Daha bir huzursuz ve susuzum.

Günler günler sonra ben gülüyorum, sesim yankılanıyor içimdeki boşluklarda.
Dışımdaki yankıdan rahatsız komşular istemiyorum ve eve çıkıyorum devrile devrile dik merdivenlerden, biraz da karanlık.

Hayır sarhoş değilim..
Sadece başım biraz hoş.
Aksi halde nasıl hatırlarım şarabı gibi kızıl gözlerini, alev alevdi.
Beni yakmaya yeminli gibi.
Yangınına razıydım.
Lakin işte yanamayacak kadar yorgunum.

Susuzluğumu dindirecek bir kadeh daha ne güzel olurdu.
Ya da o güzel beni bir kez daha öpse.
Beni, olmayacak düşlere salıp kayboldu.
Ya nerdedir, kiminledir?
Belki bir başkasının koynunda...

Boğazıma bir ağırlık çöküyor.
Boğuluyorum.
Duvarlar sanki üzerime eğiliyor.
Ya da herifin teki onun üzerine-

Kalbim o kadar sert atıyor ki!
Damarlarım patlayacak sanıyorum.
Sonra bütün perdeleri bir hışımla aralıyorum ve bir pencereyi..
Seul'ün gece soğuğu onun başlattığı yangına kadar sokuluyor, üşüyorum.

Evet Kim Jongin.
İnsanlar böyledir.
Güzeller hep böyledir.
Ansızın kalbine girerler hiçbir söz hakkı gözetmeden, sahibiymiş gibi.
Ve yine ansızın çekip giderler hiçbir veda hakkı tanımadan onca şey yaşanmamış gibi.

Yaşanmamıştı ya yaşanmamıştı.
Bu kez...
En azından bu kez..
Sadece bir öpücük..
Dudakların birbirine uyumunu yoklaması gibi bir şeydi.
Rüzgarın, bir dalı biraz sarsması çiçeklerini uçurması gibi bir şey..
Bir yaprak düşürmüştü evet ama dalı kırmamıştı nihayetinde..
Öylesine esip geçen bir rüzgardı..

Rüzgar gömleğimin kollarından ve yakasından sokulup tenimde eserken ürperdim.

"Sadece bir esinti miydin?!"

Dudaklarımı bir kez daha yaladığımda tadı hala yerindeydi.
Yerindeydi?!
Ya bu tat buraya mı aitti ki?!
Dudakların dudaklarıma?

Açık pencerenin pervazına oturdum. Bulutların arasından şehri, gökteki tahtına kurulmuş seyreden mehtabı kendi küçük hanemden seyre dalmışım.
Soğuk artık etkimiyor.

Bir öpüş! Sadece bir öpüş!

Bundan çok daha fazlasını almıştım.
Çok daha fazlasını tatmıştım da.
Ama bu seferki neydi?
Ya bu güzelin sırrı neydi?

Bulutlar toplaştı..
Yağmur, öncü damlalarla camları yokladı. Şehrin çoğusu derin uykuda.
Bir damla camın dış pervazında mermere yaslı elime düştü. Bir tane daha.. ve bir tane daha..

Büyük Babil'in Kalbinde Ağladım Bu Gece Bize Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin