üçüncü bölüm

82 8 0
                                    

(Garret'ın -Michael'ın babası- ağzından)

"Bunu hak etmediler. Hak etmediler!" tüm gücümle bağırdım.

"Kesinlikle, hak etmediler. Ama Garret, hatırla. İlk sen aşık oldun, ilk sen." işaret parmağıyla beni gösterdi.

"En azından engel olabilirdin Dek!" onu ittim.

"Ah, kardeşim. Denemedim mi sanıyorsun? Denedim. Fakat öyle aşık olmuştun ki, gözün hiçbir şeyi görmüyor, kulağın hiçbir şeyi duymuyordu." Kahkaha attı.

"Tamam, suçlu benim kabul ediyorum. Ama artık şuna son versek?" yalvarır gibi bir bakış attım. Ellerimi istemsizce açmıştım.

"Neye son versek?" şaşırdı.

"Şu kovalamacaya. Ben seni öldürmek istemiyorum, bunu biliyorsun. Sen de beni öldürmek istemiyorsun, bunu biliyorum. Lütfen, sen de pes et. Çocuklarımıza kavuşalım." ben bunları söylerken, enerjisi çok yüksek olan geçit, yavaş yavaş kapanıyordu.

Kahkaha attı. "Bunun sonunda, ben zaten kızıma kavuşacağım Garret. Senin oğlun, güçsüz, asosyal, cesaretsiz ve körkütük Em'e aşık. Sence Em'in ölmesine izin verir mi?" derken geçidi kapadı.

Oğluma her şeyi anlatmak zorundaydım, her şeyi.

(Emilia'nın ağzından)

"Ben dışarıda bekliyorum." dedim korkmuş Michael'a bakarken. "Çabuk giyin." derken çantamı aldım.

"Tamam." Söylerken titredi.

Michael'ın psikolojik sorunları vardı. Daha doğrusu, herkes öyle düşünüyordu.

"Hazırım." dedi ve yanıma geldi. "Nasıl olmuşum?" gülümsedi, çok güzel gülümsedi.

"Her zamanki gibi iğrençsin." dil çıkardım. "Hadi gidelim."

Yürürken Michael'a bakış attım. Korkuyor gibiydi. Her zaman bilmediği şeyler hakkında korkardı. Korkaklık onun göbek adıydı. Ama daha korkunun ne olduğunu görmedi.

"Im, pekii nereye gidiyoruz?"

"Eski günleri özlemiştin."

"Evet?"

"Eskiden gittiğimiz yere gidiyoruz."

Sokağın başına geldiğimizde karnıma bir ağrı girdi. Çok feci ağrıyordu. "Michael, dur." Elimi koluna koyarak kendime destek sağladım. "Ne oldu?" diyerek beni tuttu. "Karnım.."

Birden kendimi kapkaranlık bir yerde buldum. Daha önce buraya gelmiştim. Bu yüzden neler olacağını biliyordum.

"Hoşgeldin."

"Baba!!" dedim ve koşarak sarıldım. En son 12 yaşımda görmüştüm babamı. Anneme anlattığımda, muhtemelen rüyadır, demişti ama ben rüya olmadığını gayet iyi biliyordum. "Seni çok özledim canım kızım." Eliyle kafamı okşadı.

"Baba" dedim ve onu ittim. "Drake bana her şeyi anlattı."

"Ne? Ne zaman?" şaşkınlıkla bana bakıyordu.

"Merak etme, korkmuyorum. Korkacak bir şey yok zaten. Ölmeyi hak ediyorum."

"Saçmalama! Sen ölmeyeceksin! Michael ölecek!" Kızgın bir şekilde bağırdı.

"Hayır! Asla ölmesine izin vermem! Drake bu gece bize yardım edecekti! Beni dünyaya geri götür!" ağlamaya başladım.

"Biliyorsun, buraya geldiğinde 2 gün boyunca çıkamazsın. Hatırla, 12 yaşındayken seni buraya getirmiştim."

"O bir rüyaydı."

"Rüya olmadığını ikimiz de iyi biliyoruz."

"Baba, lütfen!" ağlıyordum.

"Neden Michael'ı bu kadar önemsiyorsun? Drake varken.."

"Drake senin gibi baba. Ben senin gibi birinden asla hoşlanmam! Ben Michael'ı seviyorum çünkü onun GERÇEK duyguları var!"

"Ne yazık. Hayatının geri kalanında onu ..." Birden gözden kayboldu.
Neler oluyordu? "Baba!!" Bağırabildiğim kadar bağırdım. Burası kapkaranlıktı, herhangi bir kız burada olsaydı muhtemelen korkardı. Ama ben korkmuyordum. Zaten korkunun ecele ne faydası var, 2-3 saate ölecektim ve burası benim mezarım olacaktı. Drake ile anlaşmıştık; benim canıma karşılık Mike'ın canını bağışlayacaktı, ben öldükten sonra da ona bulaşmayacaktı ve onun da kendisine bulaşmamasını sağlayacaktı. Söz vermişti. Ve Drake söz verip sözünü tutmayanlardan değildi, en azından şimdiye kadar. Mike'ın şuan iyi olması için dua ettim. Beni merak etmemesi için. Hayatının geri kalanında bu saçmalıklarla uğraşmaması için. Aklıma gelen her şey için dua ediyordum.

-Aylar sonra paylaştığım için özür dilerim, düzeltmem gereken birtakım işlerim vardı vaktim falan yoktu yazamadım. Bundan sonra düzenli olarak yayınlayacağım. İyi okumalar.

following the demons | michael clifford fanficHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin