ikinci bölüm

180 23 1
                                    

:yıl 2004:

Michael ve Emilia, 6 yıl önce Mittinga hastanesinde aynı ameliyat odasında doğdular. Kaderleri zaten yazılmıştı, babaları tarafından. Michael ve Emilia 6 yaşındayken, babaları ilginç bir şekilde ortadan kaybolmuşlardı.

"Hadi Emilia! Eve dönelim artık, iyi hissetmiyorum.." dedi Michael. Başı dönüyordu ve çığlıklar duyuyordu. "Çığlıklar duyuyorum.."

Emilia başıyla onayladı. "Ben de iyi hissetmiyorum, hadi gidelim."

Eve vardıklarında Bayan Clifford ve Bayan Gray ağlıyordu. Michael annesinin yanına ağlayarak koştu.

"Anne! Anne! Anneciğim! Ağlama! Ağlama! Ben de ağlıyorum yapma! Seni çok seviyorum! Ağlama!" diye ciyakladı.

"Gel buraya tatlım." dedi Emilia'nın annesi, kollarını açarak.

Emilia koşarak annesinin kucağına yapıştı "Ne oldu anne? Neden ağlıyorsunuz?" dedi sakin bir şekilde.

"Yok bir şey tatlım, yok bir şey." dedi Bayan Gray fakat Bayan Clifford hiçbir şey diyemedi. Michael'ı sıkı sıkı sardı kendine, alnını öptü, yanaklarından öptü, sarı saçlarını öptü, "Canım oğlum benim, canım." diye tekrarladı.

"Anne, neden burada yalnız ağlıyorsun? Babam nerede? Seni neden sakinleştirmiyor?" diye şaşkın bir ifadeyle sordu Michael, hala ağlıyordu.

Bayan Clifford ve Bayan Gray birbirlerine baktılar. "Baban.. b-bir iş gezisi için.. gitti. Merak etme, dönecek." dedi öksürerek, Bayan Clifford.

"Yani benim babamda mı iş gezisine gitti? Aynı işte çalıştıklarını bilmiyordum." dedi Emilia şaşırmış bir şekilde.

Bayan Clifford ve Bayan Gray, çocuklarına gerçeği söyleyemezlerdi. Çocukları bunu kaldıracak olgunlukta değillerdi. Eninde sonunda böyle bir şeyin olacağını biliyorlardı, bu onların kaderiydi. Ama bu kaderi bilen 2 kişi gittiğine göre, diğer 2 kişi bunun hakkında konuşmazsa, kimseye zarar gelmezdi. En azından, Michael ve Emilia başlarına gelecek o kötü şeylerden önceden haberleri olmazdı. Belki babaları onları kurtarmak için geri dönerdi, tabii önce birbirlerini öldürmezlerse.

~~~~~~~~

(Michael'ın ağzından)

Uzun zamandır Em ile takılmıyorduk. 5-6 ay oldu diyebilirim. Em, benim tek arkadaşımdı. Psikolojik rahatsızlıklarım yüzünden kimseyle arkadaş da olamıyordum. Emilia gerçekten iyi bir dost, her ne kadar onu dost olarak görmek istemesem de o beni dost olarak görüyor. Uzun simsiyah dalgalı saçları, mükemmel bir şekle sahip simsiyah kaşları, koyu kahverengi badem gözleri ve bu kadar koyu genlere rağmen ilginç bir şekilde bembeyaz olan teni.. Sakin ol Michael, onu ilk defa görmüyorsun ya.

"Em, seninle film izleyerek dondurma yemeyeli uzun zaman olmuştu. Demek istediğim seni çok özledim. Şu senin sevgilin, adı neyd-" derken sözümü kesti, her zaman sözümü keserdi.

"Drake, çok tatl-."

Ben de sözünü kestim. "Drake, her ne ise, onun yüzünden seni sadece okulda teneffüslerde görebiliyorum. Kimse benimle takılmak istermiyor, biliyorsun okul ve ev hariç başka bir ortamda bulunamıyorum-"

"Hala korkuyor musun? Yapma Mike." diye dalga geçti, her zamanki gibi.

"Korkmuyorum, ben sadece Tanrı'dan korkarım!" diye üsteledim.

Ağzında bir şeyler geveledi, fakat anlamadım.

"Efendim?"

"Ha hiç, bir şey demedim."

"Neyse işte ben de kendimi derslere verdim-"

"Hahah belli oluyor 3 puanın bile lafını yapıyors-"

"Emm!! Sözümü kesme lütfen. Dinle biraz."

"Tamam tamam." güldü.

"Tam bir asosyal oldum işte. Seni bile doğum günümüze kadar görebileceğimi düşünmüyordum, tanrıya şükürler olsun ki 2 ay kala tekrar konuşmaya başladık."

"2 ay kaldı değil mi? Unutmuşum ya."

"Em, benim doğum günümü unutmuş olman normal ama kendi doğum gününü unutman anormal. Hoş, aynı gün sonuçta ama" dedim gözlerimi devirerek.

"Aklımda o kadar şey var ki Mike. Bilemiyorum.." Başını dizlerimin üzerine koydu. O ipek saçlarını okşamamak için kendimi zor tutuyorum. "Seninle konuşmayı ben de özlemişim." dedi iç çekerek.

"Eski günlere dönmek güzel." dedim, neşeli bir şekilde.

Telefonun çalmasıyla uyandım. Boynum tutulmuştu, Em dizimde yatıyordu hala. Ah olamaz, uyuyakalmışız. Telefona baktım, arayan Drake'di. Lanet girsin sana.

"Em. Em! Uyan, telefonun çalıyor." diye dürtükledim.

"Ya.." dedi uykulu bir şekilde.

"Drake arıyor." dedim ve aniden kalkarak telefonu elimden aldı.

"Ne oldu?" diyerek koltuktan kalktı ve oturma odasına gitti. Sanırım onunla her ne konuşuyorsa, benim duymamı istemiyor. "Hayır, bu gece olmaz!" diye bağırdığını duydum. Ne bu gece olmaz? Tabi ki de bu gece olmaz! Bu yıl bile olmaz! Kahretsin Em daha 16 yaşındasın! "Peki Mike? Ona ne yapacaklar?" Ne? Bana ne yapacaklar? Noluyor?

Emilia yanıma oturdu. "Bugün dışarı çıkmaya ne dersin?"

"Biliyorsun, ben. Ben yapamam."

Elini elimin üzerine koydu. "Dene. Benim için dene. Lütfen." dedi, asla ruj kullanmasına gerek olmayan kıpkırmızı dolgun dudaklarını büzerek.

"Peki, denerim. Nereye gideceğiz?"

"Görürsün."

following the demons | michael clifford fanficHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin