14-5-1940
onu tanımamın 22. günü"Danimarka ve Norveç'in Alman askerleri tarafından işgali resmen tamamlandı. Alman orduları Belçika'yı düşürmek üzere. Fransa ve İngiltere'ye de hava akınları oldu. 130 Alman savaş uçağı düşürüldü. Paris dışında 6 Fransız şehri daha bombalandı. Sivil halktan ölenler çok fazla. Hava akınına uğrayan İsviçre de seferberliğe başladı. Naziler neredeyse bütün Avrupa'yı kontrol altına aldı. Savaşın en yıkıcı olduğu dönemde-"
"YETER!"
Kız kardeşim, karnının üzerine uzandığı yatağımda bacaklarını donmuş gibi sallamayı bıraktı ve elindeki gazeteden kafasını kaldırdı. İstemsizce yükselttiğim sesimden ürkmüş, gözleri korkuyla açılmıştı. Pişmanlık anında bütün bedenimi ele geçirdi; çünkü hayatında görüp görebileceği ve ona en kötü hasarı bırakacak bu dönemi daha on beşindeyken yaşıyordu, heyecanını mazur görmek zorundaydım. Onu korkutan bu kadar çok şeye sahipken, bunlardan biri de ben olamazdım.
Tanrım, peki neden yapamıyordum?
Neden artık sevdiğim birine zarar gelmesinden korkmadan tek bir saniye bile geçiremiyordum?Savaş kanlı nefesini üzerimize üflemeye başlayalı çok olmuştu ama kapımızı daha çalmamıştı. Ailemin evimizin güvenli duvarlarından içeride olduğundan emin olabilirdim. Onlarla içeride kalabilirdim. Zaten başından beri korkusuz kalmamı sağlayan buydu. Sorun artık şuydu ki: Harry'i içeriye alamayacağımı bilerek gözlerimi kapatamıyordum.
"Özür dilerim." dedim. Dakikalardır aynadaki yansımamı izlemeyi bırakıp makyaj masamdan kalktım. Yatakta yanına oturup güzel yüzünü avuçlarımın içine aldım. "Özür dilerim canım. Sana bağırmayı istemedim."
Kız kardeşim dolu dolu gözlerini kaçırıp başını iki yana salladı. "Sana bugünlerde ne oluyor anlamıyorum Mabelle, çok değiştin. Annem senin için endişeleniyor. Ben de öyle..."
"Lütfen beni bağışla. Bu haberleri duymayı artık kaldıramıyorum. Bu kadar uzatmaları saçma; Almanlar orayı işgal etti, Almanlar şurayı işgal etti, Almanlar Paris'i bombaladı, Almanlar yakında hepinizi öldürecek... saçmalık saçmalık saçmalık. Bir de şu şehrin kuzeyindeki saldırıya uğrayan yer var tabii."
Yeşil gözlerinin üzerinde, sarı, silik birer gölge gibi duran kaşları kuşkuyla çatıldı. "Daha fazlası var."
Nadine'in kırgınlığının yerini merakının ele geçirdiğini anladığımda gözlerimi devirip yataktan kalktım. Arkamdan hızla kalktığında gülümsedim. Öğrenmeden pes etmezdi. O kadar meraklıydı ki babam bazen onun sonunun merakı yüzünden olacağıyla dalga geçerdi.
"Anneme söylemeyeceğimi biliyorsun. Ne olduğunu bana söylemek zorundasın Mabelle. Geceleri gittiğini duyuyorum. Yüzündeki o sersem gülümseme ile geri geldiğini de... İki gece önce gittiğinde annem odamıza geldi, o kadar dikkatsizsin ki kendi yatağıma yastık koyup senin yatağına yatmasaydım yakalanacaktın. Bunu bana borçlusun!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
yellow grass
Fanfictionseni sevmek savaşa gitmek gibiydi, asla aynı geri dönmedim. - warsan shire *Gerçekler ile birebir ilgiler aramayın.