AKŞAM GÜNEŞİ 1

80 9 2
                                    

"Zırrrrrrrrrrrrrrr."

Çalan alarmla birlikte kafamı yastığın altına sokup her gün yaptığım gibi hayatı sorgulamaya başladım. Neden he neden...
Neden erken kalkmak zorundaydık ki.
Yani anlamıyorum ben 11 de kalkınca da her şeyi yetiştirebilirim 6 da kalkmak neden.
Derken alarmın susmaya niyeti yoktu benimde kalkmamak gibi bir lüksüm.
Zorla da olsa kalkmayı başarınca kendimle tam gurur duyuyordumki gece yere atıp yerleştirmeye üşendiğim kıyafetler yüzünden yere yapıştım. Tam o sırada annem içeri girip beni yerde görünce sen hala kalkmadın mı diye bağırmaya başladı. Kalksam yerdeki kıyafetleri görüp daha çok çıldırıcak kalkmasam neden hala yerdesin diyecek diye düşünürken odadan abim bağırdı. Ben de kendi kendime adamsın be abi diye söylenip hemen yerdeki kıyafetleri dolaba sokuşturup giyinmeye başladım. Sağolsun ki annelerimiz toplantıda serbest kıyafeti seçmediği için her gün bu şekilsiz tişörtü giymek zorunda kalıyorduk.
"Derinnn hadi geç kalıcaksın sofraya gel çabuk." Babamın bağırmasıyla çantamı hazırlarken daldığım rüyadan hızla uyanıp çantamı kapattım. Odadan çıkarken yanlışlıkla aynada birini gördüm. Az daha çığlık atıyordumki o kişinin kendim olduğunu farkettim. Sap geldin sap gidecen be Derin diye söylenirken tarağı alıp saçlarımı taramaya başladım. Saçlarımı topladıktan sonra kapıyı kapatıp odadan çıktım. Mutfağa gidip kahvaltıya oturdum.

"Bal böceğim"arıyor.

Kimim aradığına bakınca lokma boğazımda kaldı. Çünkü saatin 7.48 olduğunu farkettim. Ve Asya beni 7 kere aramıştı. Hızla mutfaktan çıkıp fortmanto'dan ayakkabılarımı alıp kendimi dışarı attım. Yine yeniden her zaman olduğu gibi geç kalmıştım. Ayakkabılarımı tam bağlamadan durağa koşmaya başladım. Asya'yı gördüğümde bana kızmaması için neden geç kaldığıma dair bahane bulmaya çalışıyordum. Ama bütün bahaneleri kullanmıştım ve Asya'nın yüzündeki sinire bakılırsa beni affedeceğe benzemiyordu. Ama o an bineceğimiz otobüsün geldiğini farkettim ve daha da hızlandım bir yandan da inşallah düşmem diye dua ediyordum. Çünkü durakta 3 tane taş gibi çocuk vardı. Durağa varınca Asya'yı çekip otobüsün geldiği tarafa çevirdim ki beni o taş çocukların yanında azarlamasın.
Otobüs yaklaşınca biraz geri çekildik. Ve otobüse bindik. Ama hayat bana yine kıçıyla gülmüştü ve o çocuklarda kalkıp bizle aynı otobüse bindiler. Asya'nın beni azarlamaması için bir şey bulmam lazımdı çünkü rezil olmak istemiyordum. Tabi yaa.
"Kanka Aras da seni sordu işte dün, Asya napıyo dedi."
"Ya bi git."
Asya'nın yüzüne Aras'ın adını duyar duymaz bir gülümseme yerleşmişti. Bende bir zafer edasıyla saçımı sallayıp çocuklara döndüm.
Ancak çocukların etrafındaki kızları görünce düşen yüzümle önüme döndüm. Görmüş olacakki Asya pis pis gülüyordu. Neyse ki ineceğimiz durak gelmişti.Kendimi fırlatırcasına otobüsten indim çünkü o taşları o yelloz kızlarla görmeye kalbim daha fazla dayanamazdı. Otobüsten indikten sonra okula yürüdük. Yürüme mesafesi okulla durağın arasında 5 dakka vardı.

Geç kaldığımız için ilk derse girmedik. Zaten yok yazılmıştık bi kere bide derse girip boş yere dersin yarısını dinleyip kendimize eziyet etmek istemiyorduk. Çünkü ilk ders dinlemeye asla zahmet etmeyeceğimiz 60 yaşına gelmiş ve ders anlatamayan ama hala emekli olmamak için direnen Zülal hoca'nın yani kimya dersiydi. Bu yüzden kantine gittik. Zaten kahvaltıda yapamamıştım gidip kendime poğaça ve meyve suyu aldım. Masaya gelince Asya'nın her şeyi unuttuğunu sanıyordum ama o söylenmeye başlamıştı bile.
"Bir daha geç kalırsan seni beklemeyeceğim."
"Bak fena mı oldu kimyadan yırttık."
"Devamsızlıktan okuldan atılcaz senin dediğin şeye bak."
"Tamam bee iyiki bi geç kaldık."
"Bir mi..."
Asya'nın sözünü bitirmesine izin vermeden söze atladım.
"Kanka haftasonu Araslar bize geliyo sende gelsene."
"Yoo kanka istersen biz direk kendimiz buluşalım."
Aras benim kuzenimdi ve onu Asyaya ayarlamaya çalışıyordum. Arasında maşallahı vardı. Kuzenim olmasa kendime ayarlayacaktım. En başta 185 boy, kumral ve yeşil göz, kaslı vücut.
Bir kız başka ne isterdiki. Asyada ela gözlü kumral güzel bir kızdı. Ve bence birbirlerine çok yakışıyorlardı. Ancak Aras'a daha Asya'dan bahsetmemiştim. Şu anlık biz kendi aramızda dalgasına konuşacak konu olsun diye konuşuyorduk.

Zil çalınca sınıfa gittik. Zülal hocayla karşılaşmamak için dua ediyordum. Sınıfa gelince yerimize geçip oturduk. Ama kimyadan kurtulmuş değildik. İkinci ders de kimyaydı. Arkamı dönüp Mertten derste yazdıklarını istedim. Mert benim Asyadan sonra en yakın arkadaşımdı. Onunla 9uncu sınıftan beri aynı sınıftaydık ve daha ilk gün kanka olmuştuk.
Ben hoca gelmeden yazdırdığı şeyleri defterime geçirdim ve defteri merte geri verdim.
Hoca sınıfa gelince ayağa kalktım ve oturun dedikten sonra Asyayla aynı anda kafamızı masaya koyup uyku moduna geçtik. Sağolsun mert uyumayıp o eziyete katlanıyordu ve notları ondan alıyorduk. Sınıfın yarısıda bizim gibi kafasını masaya koyup uyuyordu zaten.

"Hep seni seveceğim canım benim."
"Bende bir ömür boyu seni sev..."

Bir kerede bölünmesin rüyam ya tam da en güzel yerinde. Uyanmamın sebebi hoca kendisini kimsenin dinlemediğini fark edip elini öğretmen masasına öyle bir vurmuştuki ilk baş deprem oluyo zannetmiştim. Ve mecburen kafamı masadan kaldırmak zorunda kaldım. Zaten rüyamda bölünmüştü.
Kalkınca dersi dinleyen 5 kişi olduğunu farkettim ve hocanın neden sinirlendiğini de anlamış oldum. Ters tarafından kalkmıştı galiba çünkü eline listeyi aldı ve , "Sıradaki soruyu da siz çözün"dedi. Böyle şeylerde hiç şansım yok kesin beni seçicek derken hoca Asya gelsin diye bağırdı. Gülsem mi üzülsem mi diye düşünürken kendimi tutamayıp güldüm. Asya da bana sinirle bakıp tahtaya gitti. Soruyu çözemeyeceğinden o kadar emindim ki bi ara bize dönüp yardım bile istemişti. Mert bir iki şey söylemeye çalıştı ama Asya anlamadı. Tabi hoca durur mu ,
"Bir de utanmadan kopya çekiyor geç yerine terbiyesiz, siz devam edin böyle bakalım yarın ki quizdede böyle bakabilecekmisiniz sorulara."
Hoca sözünü bitirmeden zil çaldı ama o bir iki şey daha zırvalayıp öyle çıktı sınıftan. Hoca çıkıncada herkes quiz Asya'nın yüzünden olacakmış gibi bize bakarak söylenmeye başladı. Bende sinirden
"Çok biliyosanız kalkıp çözseydiniz ya dönün önünüze yolmiyim o sabah bir iki erkek bakar diye 3 saat uğraşıp hazırladığınız saçınızı."
Hızımı almadan gidiyordumki Asya beni durdurdu.
Neyse ki bir sonraki ders müzikti ve rahat bir uyku çekebilecektik.

Son ders fizikti. Dersin bitmesine 10 dakka vardı ama zaman geçmek bilmiyordu. Zaman geçsin diye Asyayla her yolu denemiştik. O sırada kapı çaldı. Gelen kişi her kim olursa olsun lütfen şu kalan 10 dakkayı kaynatacak biri olsun diye dua ettim. Ve içeri giren Aras'tı. Asyayla şok olmuş bir vaziyette birbirimize bakıyorduk gerçi o beni öldürcekmiş gibi bakıyordu çünkü o halde Aras'ın onu görmesini istemiyordu.
"Derin mal mısın kanka niye çağırdın çocuğu buraya."
"Lan ben çağırmadım niye geldi bilmiyorum."
Biz sessizce fısıldarken Aras söze girdi.
"Hocam ben Derinin abisiyim onu almaya geldim müdür beyin haberi var" dedi. O an gidip onu alnından öpmek istiyordum.
Tam kalkıyordumki arkadaşımı bu zulmün içinde bırakıp gitmeye kalbim dayanmadı ve hemen kalkmasını söyledim. Hocanın yanına gidip hocam kitap almaya gidicektik Asyada bizimle gelicekti falan filan büssürü şey söyledim ve onuda dersten kurtarmayı başardım. Bakışlarından dersten çıktığı için sevinsemi yoksa o tiple Arasın onu gördüğüne üzülsemi bilemediği anlaşılıyordu. Dersten çıkınca Aras'a neden geldiğini sordum. O da
"Size söylemem gereken önemli bir şey var" dedi. Asyayla şok olmuş bir vaziyette birbirimize bakakaldık.

AKŞAM GÜNEŞİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin