Dakikalar geçtikçe, adımlarını hızlandırdı genç adam. Son görevine gidiyordu. Bir adamın daha kafasını gövdesinden ayırdıktan sonra, buradan gidecekti. Elbette burada işi bittiğinde, yeni şehrinde, yeni görevleri ile karşılaşacaktı. Hiç bir duygunun bulunmadığı bedeninde, sadece öldürmek vardı. Yıllarca bu işlenmişti üzerine. Öldürmek.. Bir çerez yemek kadar kolaydı onun için. Hiç bir zaman vicdanı sızlamazdı. Hatta adam öldürürken, kendini soğuk kahkahalarının içinde bulurdu. Aklına gelen anılarla keyifle gülümsedi genç adam. Bu meslek için doğduğuna emindi.
Üzerinde ki yağmurlar, silkelerek azalttı. Belinde duran silahıda kontrol ettikten sonra, işte hazırdı. Avına yaklaşmış ve onu öldürmek için kol geziyordu.
**
"Saklan!" diye bağırdı. "Git buradan Britney!"
Britney ne yapacağını şaşırmış, dakikalar sonra katledilecek ailesine bakakalmıştı. Hareket edemiyor, nefes alamıyordu. Algılarını yitirmiş, sadece etrafına bakınıyordu.
Abisi kollarından tutup, hızla sarstı Britney'i. "Dedemin yanına git." Yüzüne düşen saçları kulağının arkasına sıkıştırdı. "Bizde geleceğiz tamam mı?" Britney belli belirsiz kafasını salladı. Abisi son kez anlından öpüp daha fazla vakit kaybetmeden Britney'i gönderdi. O ailesinin tek umuduydu.
Britney aklı yeni yerine gelmiş ve karanlığa doğru koşmaya başladı. Yüzüne çarpan soğuk hava onu tökezletse de, durdurmuyordu. Belki bu gece ailesini kaybedecekti. Belki bir daha buraya dönemeyecekti. Kalbinin sızladığını hissetti. Burası onun yuvasıydı. 17 yılı da, hatıraları da buraya aitti. Şimdi ise arkasına bile bakmadan kaçıyordu. Çaresizliğine kahkaha attı. Her zaman ki yaptığını yapıyor, kaçıyordu. Orada kalıp, gerekirse ailesi ile birlikte ölmeliydi. Bir an duraksadı. Neden kaçtığını bile bilmiyordu. Sadece abisi ona Kaç! demişti, o da gidiyordu. Peki neden o Britney ile birlikte gelmemişti? 'Çünkü o senin gibi korkak değil!' diye iç sesi bağırdığında, afallayarak yere düştü. Belki acizdi, korkaktı ama ailseni bırakması.. Mantığına sığdıramadı. Hemen yerden kalktı ve geldiği yöne tekrar koştu. Tanrı'ya şükür çok uzaklaşmamıştı. Fakat.. Geç kaldığını bilebilir miydi? Bilemezdi, bilememişti de.
Geri geldiğinde gözlerinin önünde evi alev almış, yanıyordu. Aynı içinde ki yangın gibi. Kızgın ve acı dolu. Gücünün tükendiğini hissettiğinde, diz kapaklarının üstüne düştü. Kaçmamalıydı, abisi gibi cesur olmalıydı. Ama yapamamıştı.. Kaçmıştı ve Tanrı onu büyük bir acıyla cezalandırmıştı.
ϟϟ
"kız çok güzelmiş."
"Onu satalım."
"İlk önce bir uyansın!"
Britney başında üç farklı sesle gözlerini açtı. En son ayakta duracak takati kalmadığından dolayı yere düşmüştü. Bayıldığına göre başını zemine sert çarpmış olmalıydı. Şimdi neredeydi? Ve başında ki bu üç adamda kimdi?
Dudakalarının güçlükle ayırarak, "Kimsiniz?" diye sordu. Fakta kendisi bile sesini duyamadığı için biraz daha yüksek sesle, "Kimsiniz?" dedi.
Karşısında ki siyah saçlı adam, "Seni baygın bulduk. Ve şu an.." etrafına göz gezdirdi, bu çöplüğe evim diyemezdi herhalde. "New York'ta izbe bir sokaktasın."
Britney yutkudu, New York'ta bir sürü izbe sokak vardı. Tanrı bilir, hangi cehennemdeydi.
"Ben.." dedi ve kalkmaya çalıştı. Ama başında ki ağrı baş göstermiş ve tekrar yatmasını sağlamıştı.
"Şu an hareket etmesen iyi olur," dedi sağında ki adam. Britney adam döndü. Yeşil gözlere sahip olan adam, oldukça yakışıklı gözüküyordu. Eğer üzerinde ki kirler olmasaydı. Ama her şeyden öte, sert duruşu, Britney'i titretmişti.
"Gitmem gerekiyor."
Üç adamda aynı anda, "Gidemezsin," dediğinde Britney yeni bir bela bulduğu için kendine küfretti.
"Bakın git-"
"Kafanda kocaman bir yarık var, ismin her neyse," dedi, üçüncü kişi.
"İsmim Britney, kafamda kocaman bir yarık olabilir. Ama o yarık yatarak geçmiyor, hastaneye gitmeliyim," Yattığı yerden zorlukla kalktı. Kendisine aval aval bakan üç adamında yüzüne tükürmek istiyordu. Zorladığını gördükleri halde, yardım etme zahmetine bile girmemişlerdi. Biraz centilmen olmaları gerektiğini düşündü. Ama elbette bunu söyleyip, kendini rezil etmeyecekti.
"En yakın hastane nerde?"
Siyah saçlı olan adam, "İki sokak aşağıda," diye yanıtladı, Britney'i. Fakat bu aptal kızın, oraya kadar kendi başına gitmesi imkansızdı. Doğru düzgün yürüyemiyordu bile. Arkadaşlarına döndüğünde, yüzlerinde aynı fikirde olduklarını anlaması zor olmamıştı. En azından bu yaralı kızı, hastaneye kadar bırakabilirlerdi. Yerden kalkıp, üzerini çırptı.
"Seni oraya kadar götürelim."
Britney duymak istediği, cevap geldiğinde gözleri parladı. İçinden o kadar ayı olmadıklarını düşündü. Hatta düşünceleri yüzünden utanmıştı.
"Teşekkür ederim," dedikten sonra diğer iki adamda kalktı. Ara sokaktan çıkacakları zaman, duvara yaslanmış sigara içen adamın sözüyle durdular.
"Britney Graica.. Bu ne hoş bir karşılaşma?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlık Çağ.
Teen FictionAcının içinde doğduğunuzu düşünün. Boğulduğunuz denizin, simsiyah olduğunu farz edin. O kimsenin bulanmadığı kadar büyük bir karanlığın içinde, kendini kaybetmişti. O masum birini öldürdüğünde üzülmeyecek kadar, duygusuz. O'nun bir ışığı yok. Andrew...