1.Bölüm
Britney kendisine seslenen adamı dikkatle süzdü. Daha önce görmemişti, görsede kesinlikle unutmazdı. İnsanın kanına işleyen bir soğukluğu, ürkütücü gri gözleri vardı.
"benimle geliyorsun," Britney itiraz etmek için ağzını açtığında, adam onu susturdu ve yanındakileri gösterdi. "Eğer gelmezsen onları öldürürüm," Evet, öldürürdü. Daha önce yapmadığı bir şey değildi. Ama bunu.. Britney bilmiyordu.
"Sizi tanımıyorum," dedi, kararlılıkla. Bu adam kim oluyordu da karşısına geçip, tehdit edebiliyordu? Adam omuz silkerek belinde ki silahı çıkardı ve Britney'in yanındaki adamın bacağına ateş etti, "Son kararın mı?" Britney gözlerini dehşetle ayırarak, yanında acıyla kıvranan adama döndü. Gerçekten vurmuştu, hiç bir tereddütte bulunmadan. Britney, içini kaplayan korkuya engel olamadı. Çığlık çığlığa ağlamak istiyordu. "Tamam," dedi, fısıltıyla. "Geleceğim ama ilk önce onu hastaneye götürmeliyiz," Tam adama doğru eğilmişti ki, siyah saçlı onu durdurarak hafiften geriye doğru ittirdi. "Biz ilgileniriz," Adam bu manzarayı keyifle izlerken, Britney üzüntüsünden kahrolabilirdi. Bu adamlar ona yardım edecekti. Fakat Britney.. onlara zarar vermişti. İsteyerek olmasada Britney suçluydu. Bir şey diyemeden, arkasını döndü ve kendisini çağıran adama yöneldi.
Konuşmadan yürümeye başladıklarında, Britney içinde ki öfkeyi dizginleyemiyordu. Cesaret kırıntılarını birleştirerek adama döndü. Elini kaldıracağı sırada, adam bileğinden yakaladı, "Sakın," diye tısladı, "eğer bana vurmak gibi bir hataya düşersen, parmaklarını kırarım," Tuttuğu bileği hızla ittirdi. Britney afalladı. Adam ona bakmadan, vuracağını nasıl anlamıştı? Korku ateşinin yükseldiğini, ve daha fazla zarar verdiğini hissetti. Nasıl birinin eline düşmüştü? Ya da bu adam ondan ne istiyordu? Soracaktı.. ama korkuyordu. Gri gözleri, keskin ve her an avının üzerine atlayacakmış gibi sert bakıyordu. Boğazında ki yumruğu yutkunarak ittirmeye çalıştı. Kaçsa? Yapamazdı. Anında yakalanır ve bin bir acıya merhaba derdi. Şu an kesinlikle, ailesinin yanında olmak istiyordu.
"Nereye gidiyorsuz?" diye dayanamayarak sordu. Adam arabanın kapısını açarak, Britney'e baygın bir bakış attı. "Ebene," Şaşkınca bakakaldı. Ne kadar kabaydı! Hışımla kapıyı açıp, koltuğa yerleşti. Neden hep cehennemin için de kalmak zorundaydı ki?
"Bana ne yapacaksın?" Adam sinirle dişerini sıktı. Bu kız ne kadar da konuşuyordu böyle! "Çeneni kapat!" diye gürledi. Britney sakinliğini koruyarak, "Nereye gideceğimizi söyle," dedi. Bunu bilmeye hakkı vardı değil mi? Yani en azından Britney öyle düşünüyordu.
Adam kolundan tutup, sertçe cama doğru ittirdi, küçük bedeni. "Bak güzelim," dedi, ağzına gelen bütün küfürleri içinde zorla tutarak. "Benim sabrımı taşırmak istemezsin. Tanımadığım bir adam tarafından kaçırıldıysan, ya tecavüze uğrarsın ya da ölürsün!" dediğinde, Britney bir daha ağzını açacağını sanmıyordu. Tecavüz mü? Ölmeyi tercih ederdi. Adam Birtney'i serbest bıraktığında, acıyla inledi. Kafasını cama çok sert çarpış olmalıydı. Fakat acısını umursamadan, koltuğa yasladı ve bacaklarını bedenine doğru çekti. Koltuğu kirletmesi umrunda bile değildi, şu an sadece uyumak istiyordu. Kafasını cama yaslayıp, gözlerini kapattı. Ölecekti. Bu, kaçınılmaz bir sondu onun için.
*
"Uyan," diye başında tok sesi duyunca, yavaşça gözlerini açıp, etrafına baktı. Tanrı şahidi olsun, öldürmek için mükemmel bir yer seçmişti. Ormanın içinde bir klubenin karşısında arabayı durdurmuştu.
"İnmeyi düşünüyor musun?" Britney adama kısa bir bakış atarak, arabadan indi. Buz gibi hava, bedenini sarmalamış, iliklerine kadar dondurmuştu. Kollarını göğsünde birleştirdi ve titreyen çenesini engellemek adına, dişlerini birbirine sıkıca bastırdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlık Çağ.
Teen FictionAcının içinde doğduğunuzu düşünün. Boğulduğunuz denizin, simsiyah olduğunu farz edin. O kimsenin bulanmadığı kadar büyük bir karanlığın içinde, kendini kaybetmişti. O masum birini öldürdüğünde üzülmeyecek kadar, duygusuz. O'nun bir ışığı yok. Andrew...