Hekatonkheir
İlk devlerin bir öbeğini oluşturan Hekatonkheirler, 100 kollu, 50 başlı dev yaratıklardır ve Hekatonkheir, "100 kollu" anlamına gelir. Gök tanrısı Uranos'un oğulları olup yeryüzü tanrıçası Gaia'dan doğma 3 Hekatonkheir'in isimleri şunlardır: "Güçlü" Briareos, "Öfkeli" Kottos, "Dev kollu" Gyges. Briareos'un Roma mitolojisindeki adı Aegaeon'dur ("deniz keçisi"). Denizlerde gemileri yutan devasa dalgalar, tsunamiler ya da zelzeleler gibi, büyük ve tehlikeli doğa güçlerini sembolize ettiği sanılan Hekatonkheirler (Hekatonkheires), Yunan mitolojisinde pek bir varlık göstermezler.
Kikloplar
Kikloplar (Kyklop veya cyclops diye yazılır) alınlarının ortasında tek bir gözleri olan, kaba saba devlerdir. İnatçıdırlar; kaba kuvvetlerinden ötürü, demircilik, taş ustalığı vb. ağır işlerle uğraştıkları düşünülür ve çoğunlukla bu tür zanaat işleriyle meşgul bir haldeyken, mesela demirci tanrı Hephaistos'a ocağın başında yardım ederken tasvir edilirler. Volkanik kraterlerin derinliklerinden yükselen korkutucu sesler, Kiklopların çalışıyor olmasına yorulur. Kikloplar sadece demircilik zanaatinde değil, taş işçiliğinde de ustaydı. Miken, Larnaka ve Argolis'teki bazı arkeolojik sit alanlarında bugün de görülebilen dev taşlı duvarlara bakan Helenler, bu anıtsal yapıların ancak Kikloplar tarafından örülmüş olabileceğini düşünmüşlerdir. "Şimşek" Steropes, "esip gürleyen" Brontes ve "parlak" Arges - Uranos'tan olma ilk üç Kiklop bunlardır. Korkunç derecede çirkin ve tedirginlik verici ölçüde güçlü ve tehlikeli oldukları için, Kikloplar da Hekatonkheirlerle birlikte Uranos tarafından Tartaros'a hapsedilmişlerdi. Titanlar Savaşı sonrasında Zeus tarafından özgürlüklerine kavuşturulan bu yaratıklar arasında Kikloplar, savaşta aktif bir rol oynamışlardır. Steropes şimşeği ham haliyle üretmiş, Brontes buna şimşeğin gürültüsünü, Arges ise parlaklığını katmıştır. Kikloplar, ürettikleri bu savaş silahını Zeus'a vermişlerdir. Zeus'un savaştan galip çıkmasında bu silahın büyük etkisi olmuş ve şimşek, o günden sonra Zeus'un temel silahı, hatta sembolü haline gelmiştir.
Zanaatkar Kiklopların, deniz tanrısı Poseidon'un üç dişli yabası, yeraltı tanrısı Hades'in görünmezlik miğferi gibi, mitoloji açısından son derece önemli, olağanüstü özelliklere sahip bazı özel silah veya gereçleri de tanrılar için üretmiş olduklarına inanılır. Efsanelere göre Kikloplar, tanrıça Artemis'in ok ve yayını ay ışığından, tanrı Apollon'unkileri ise güneş ışınlarından yontmuşlardır. Bu meşhur ilk veya "yaşlı" Kikloplardan başka, bir de "genç" Kikloplar denen, ikinci bir Kiklop kuşağı vardır. Mitolojiye göre genç Kikloplar, Yunanlıların geç Antik dönemde Sicilya ile bir tuttukları Hypereia adasında yaşayan, yamyam özellikleri gösteren bir Kiklop kabilesiydi. Fakat bu kabilenin üyeleri, yaşlı Kikloplarınkinden tamamen farklı bir soya mensuptu, çünkü bu Kiklopların soyları, Gigantes diye tabir edilen mitolojik yaratıklara, yani Uranos'un erkeklik organından toprağa damlayan kana dayanıyordu. Hypereia Kikloplarının en ünlüsü, hiç kuşkusuz, Odysseia'nın en iyi bilinen bölümlerinden birinin kahramanı olan Polyphemos'tur. Latince versiyonda Polyphemus diye de bilinen bu Kiklop, deniz tanrısı Poseidon'un oğlu olan yegane Kiklop'tur. Homeros'un Odysseia'sında, Odysseus'u ve onun tayfasının bir kısmını mağarasına kapatan Polyphemos, mağaradaki tayfayı her gün iki iki tüketmeye (beyinlerini çıkarıp yemeye) başlar. Nihayet Odysseus, Polyphemos'un gözünü kör ettikten sonra yaptığı kurnaz bir plan sayesinde kendisiyle birlikte altı adamını bu acımasız devin mağarasından kurtarmayı başarır. Fakat Odysseus bu kaçışı elbette ancak deniz tanrısı Poseidon'un gazabını üzerine çekme pahasına gerçekleştirebilmiştir.
Gigantes
Yunan mitolojisinde, hadım edilmiş Uranos'un kanından türeyen veya Gaia-Tartaros birleşmesinden meydana gelen yüz kadar dev (Gigantes) vardır. Bu devlerin, eski Yunanlılar için büyük tehdit oluşturan çeşitli Trakya kavimlerini sembolize ettiği düşünülebilir. Çünkü mitolojide, Helenlere "ilkel" görünen bu kuzeyli kavimlerin, yok edilmiş devlerin kanından veya küllerinden türedikleri, volkanik faaliyete sebep oldukları söylenir; ayrıca devler de çoğunlukla panter postuna sarınmış vaziyette, ellerinde kaya parçaları ve yanan meşaleler tutan "barbarlar" olarak tasvir edilirler. Heykel ve mozaik sanatındaki betimlemelerde devlerin bacakları, ayaklarına doğru, yılan biçiminde son bulur. Bazı tasvirlerde ise devleri, zırhlı, mızraklı, klasik savaşçı piyadeleri kılığında görürüz. İster barbar isterse medeni kılıkta tasvir edilmiş olsunlar, her durum