GİRİŞ - Gerçek Olan
Bugün, başlamak için iyi bir gün olmayabilirdi. Tüm kötü şeyler bugün olabilir, evrenin dengesi bozulabilir, milyonlarca insan oldürülebilir ve bir kez daha gözlerimizi açamayabilirdik.
Fakat iyi şeyler de olabilirdi. Yeni doğmuş bir bebeğin tüm tehlikelere göğüs germesini izleyebilir ve onun her kalp atışında mutluluğun çeşmesinden bizi ferahlatacak bir kaç yudum su içebilirdik. Güneş bir kez daha ışık saçabilirdi; karanlıkta kalmışlara. Tüm yalnızlar birleşerek yalnız olurlardı. Ve biz kahvemizi koklayabilirdik, huzur içinde, gülümseyerek...
Bir eksik, bir fazla; ne fark ederdik ki? Kimin umrunda olurdu?
Olmuştu işte. Bir şekilde o müthiş denge yerle bir olmuştu, yıkılmıştı her şey. Tarih tekrar etmeye devam ediyordu ve bizde onun cazibesine kapılıp daha da geriliyorduk. Barbar, acımasız, kumarbaz, umursamaz, davetkâr oluyorduk.
Tekrar Şeytan'ın oyununu oynamak istiyorduk çünkü biz insanoğluyduk. Biz Havva'nın ve Adem'in evlatlarıydık. Bunu yapmamız sıradışı bir mesele değildi çünkü onlarda aynısını yapmıştı. Tanrı bunu yapmamızı istemiyordu. Belki de istiyordu; daha ilerisi için.
İbret için.
Peki, neden biz seçilmiştik? Neden yasak olduğunu bile bile o elmayı tatmak istiyorduk? Olabilecekleri göremeyecek kadar kör müydük?
Biz mükemmel yaratılmış varlıklardık. Düşünebiliyor, düşündüklerimizi geliştirebiliyor, geliştirdiklerimizi üretebiliyorduk. Tanrı bunu iyiye kullanmamızı istiyordu çünkü yaratılış amacımız buydu. Fakat biz hiçbir zaman kolay ve doğru olanı seçmedik. Kısa, fani yaşamımızda olabilecek her şeyi deniyor, her şeyi yaşamak istiyorduk. Arzuluyorduk. Biz her zaman en iyi olmayı istiyorduk; en çok bilen, en iyisini bilen, her şeyi bilen.
Tanrı her şeyi yazmıştı, vakti gelince ona itaat ederek yazdıklarını yapacağımızı biliyordu. Peki bildikleri doğru muydu? Bazıları için.
Biz hiçbir zaman 'bazıları' başlığı altına girmemiştik.
Bizim bildiğimiz tek şey sonsuzluktu. Her şeyi sonsuza kadar ilerletecebileceğimizi, Güçlendirebileceğimizi soylu kanlarımızın kudretinden hissedebiliyorduk.
Yolunda gitmeyen şeyler her zaman olurdu ve biz de o yolunda gitmeyen şeyler grubundaydık. Tehlikeli, aç, arzu dolu, yenilemez, sonsuz.
Doğru olan neydi? Doğru olan var mıydı? Tanrı doğru muydu? Tanrı gerçek miydi?
İnanç her zaman vardı ama bizim inancımız Tanrı'dan yana değildi. Bizim inancımız sonsuzluğun kudretinden yanaydı. Biz doğru olan olmayı reddetmiştik. Biz gerçek olanı istiyorduk.
Gerçek olan, doğru veya yanlış olabilrdi fakat gerçekti.
Gerçeği aramayı bırakmamıştık ve gerçek bize acıyı tattırmıştı. Acı ise bizi güçlendirmiş bize sonsuz olanı vermişti.
Ve biz, artık insan olmaktan çıkmıştık.
Bugün kesinlikle başlamak için iyi bir gün değildi ve bundan sonra ki günlerde farklı olmayacaktı.