Tüm karizmam yerlerdeydi. Bu çocuk neden bana böyle yapmıştı ki? Sinirli bir biçimde masaya oturdum. Kızlar gülüyordu.
" Ne var? Niye gülüyorsunuz? Ilk defa mı reddedilen bir kız gördünüz?"
Diye bağırmıştım. Tüm masadaki herşeyi yıktım ve gayette sakin hiç birşey olmamış gibi yürüdüm. Herkes arkamdan baktı. Kızlar peşimden geldi.
" Özür dileriz Jess öyle demek istemedik. " Deselerde ikisinide ittim ve yürümeye devam ettim. Müdürün yanına gittim.
"Bayan Louis. Okula yeni bir çocuk gelmiş. Bana o çocuğun adını söyleyin. Hemen!"
Kadını baya terslemiştim. Suratında enteresan bi ifade vardı. Korku ve heyecan birbirine karışmıştı. Hemen okula yeni gelen öğrencilerin listesini ve fotoğraflarını gösterdi.
"İşte bu orospu çocuğu!"
Diye bağırdım ve hemen odadan çıktım. Adı Christopher Brown. Pislik. Kimse beni reddedemezdi. O hangi hakla beni reddedebildi? Hemen sınıfına gittim. Dersteydi. Sırasına gittim. Hocayı tınlamadan önünde durdum.
"Benimle geliyosun piç kurusu!"
Diye bağırdım. Sadece güldü. Bu tavrı beni çileden çıkarmaya yetti.
"Hemen!" diye bağırdım. Yine alaycı bir tavırla güldü. Sırasındaki tüm eşyalarını yere fırlattım. Sırayıda kenara ittim. Sol elimle kapıyı gösterdim. En sonunda çıktı dışarı. Abim boksör olduğu için küçüklüğümden beri boks eğitimi görüyorum ve babamı bile dövebilecek kapasiteye sahibim. Onu tam duvara iticekken kollarımdan tutup duvara yapıştırdı beni.
"Reddedilmeye alışamalısın cici kız. "
Ukala bir sesle söylemişti bunu. Çatladım resmen.
"Seni annen doğurmamış resmen sıçmış. Köpek!"
Diye bağırdım ve suratına tükürdüm. Baya iğrençti ama değmişti. Sonra hızla onun yanından uzaklaştım. Arkamdan baktığına emindim. Topuklu ayakkabı giydiğim için tüm koridorda benim sesim yankılanıyordu. Tenefüs zili çaldı ve herkes dağıldı. Şoför beni almaya gelmişti.
"Biraz bekler misin?"
Dedim. Oda çıktı. Ve bir arabaya bindi. Şoföre arabayı takip etmesini söyledim. Baya uzun bir yoldan sonra evine geldik. Resmen saray gibi bir evde oturuyordu. Şoför; "Efendim buraya neden geldik?"
Diye sordu.
"Sanane? Sen işini yap. "
Diye sert bir biçimde cevap verdim. Evi bizim eve yakındı. Zengin olduğu her yerden belliydi. Adresi aldım ve eve doğru yol aldık. Okadar çok yorulmuştum ki ılık bir duş alıp uyumak istiyordum. Eve geldim. Annem, babam ve küçük kardeşim salonda oturuyorlardı. Annem "Hoşgeldin meleğim. Karnın aç mı?" Diye sordu.
"Yok annecim bir duş alıp yatıcam. " Dedim
Peki dedi bende odaya geçtim. Kendimi hemen yatağa fırlattım. Üstündekileri çıkartıp duşa giricekken 10 yaşındayken babamdan yediğim dayağın izleri vardı belimde. Babam resmen melek yüzlü şeytan gibi birisiydi. Hem sevimli hemde korkunç bir insandı. Zenginiz, bok gibi paramız var ama asla mutlu olduğumuzu görmedim. Sadece bir gün ailecek yemek yemiştik. Onun sonuda hüsranla bitmişti. O yaraya baktıkça yaşadığım onca acı, gözümden dökülen onca yaş aklıma geliyor. Yine ağlayarak duşa girdim. Erkek arkadaş istemememin sebebide bu. Okadar acı çektim. Daha fazla çekmek istemiyorum. Duşumu aldım, üstümü giydim. Saçlarımı kurutmadan yatağa attım kendimi. Telefonuma okadar çok mesaj gelmişti ki. Hepside Marry ve Emily'dendi. Ama başka bir mesaj dikkatimi çekmişti. Tanımadığım bir numaraydı.
"Ben Chris. Bugün olanlar için özür dilerim. Galiba kalbini kırdım. Numaranıda Marry'den aldım. Haberin olsun. Iyi geceler :)"
Nasıl yani??? Numaramı nasıl Marryden alır?? Nasıl samimi oldular bukadar?? Saçlarımı kuruttum ve hemen Marry'nin evine gittim. Kapıyı sert bir biçimde çaldım. Onu öldürecektim neredeyse. Ama bir saniye? Ne oluyor bana? Yoksa ben Chris'i kıskanıyormuydum? Yok imkansız ya.
