Kapının sesini duymamla koşarak kimin geldiğine baktım. Kimseyi beklemediğim için biraz keyfim kaçmıştı açıkçası. Sonuçta Muratı buraya gelmesi için zor ikna etmiştim ve birisinin evde olduğunu görürse hayatta konuşmak için burada kalmayacağını biliyordum.
"Vay be, kapıda karşılanıyoruz artık."
Poyrazı görmemle suratım iyice düşmüştü. Başkası olsaydı evden rahatlıkla postalayabilirdim ama Poyrazı göndermek imkansız gibi bir şeydi.
Benim hemen arkamdan salona geldiğinde onu takmadan kanepeye attım kendimi.
"Birini mi bekliyordun?"
Bakışlarımı telefondan kaldırdığımda Poyraz kaşlarını havalandırmış bir şekilde bana bakıyordu.
"Ya da Murat mı demeliydim?"
Ciddi ifadesini görmezden gelerek omuzlarımı oynatarak tekrar dikkatimi telefonuma odakladım ama Poyraz pes edeceğe benzemiyordu. Yanıma oturarak telefonu elimden alarak dikkatimi kendine çekmeye çalıştı.
"Telefonumu versene sen."
Üzerine atıldığımda telefonu hemen cebine tıkıştırarak beni üzerinden attı.
"Önce neler olduğunu anlat."
Olanları ona nasıl anlatacağım diye kara kara düşünmeye başladığım sırada kendimi anlatmak zorunda olmadığıma ikna ettim.
"Bir şey olduğu yok."
Boş boş ellerimle oynamaya başladığımda Poyraz hafif bir şekilde omuzunu omuzuma dokundurarak güldü.
"Biz kardeşiz oğlum. Bana her şeyi anlatabilirsin. Seni bu hayatta yargılayacak en son insan bile değilimdir."
Kafamı olumlu anlamda sallayarak gülümsedim. İşte bu yüzden Poyraz benim için fazla değerliydi. Bu yüzden onu kaybetmemek için bu kadar çabalıyordum. Poyraz bu hayatın bana sunduğu en güzel hediyeydi. Beni olduğum gibi seven, kabullenen az insanlardan en birincisiydi.
"Muratla aramız pek iyi değil."
"Onu biliyorum zaten. Son zamanlar ikinizde bunu fazlasıyla belli ediyorsunuz."
Gerçekten son zamanlar ikimizde dalgınlığımız, keyifsizliğimizle her şeyi fazlasıyla belli ediyorduk ama yapabileceğimiz pek bir şey yoktu. Bir birimize bağlı olduğumuz için aramızın kötü olması bizi etkiliyordu.
"Peki problem ne?"
Bakışlarımı ellerimden kaldırarak yüzüne sabitledim ve içten bir şekilde dayanağıma gülümsedim.
"Bunu sana anlatamam ama hatalı olan tarafın ben olduğunu söyleyebilirim galiba."
"Kimin hatalı olduğuyla ilgilenmiyorum. İkinizde benim kardeşimsiniz ve ikinizinde yaptığınız hatada yanında olacak ilk kişiyim. Sadece sizi üzgün görmek istemiyorum. Bir probleminizin olduğu kesin ama halledebileceğinize eminim."
Ayaklandı ve telefonu cebinden çıkararak bana uzattı.
"Ben gidiyorum. Murat geldiğinde her şeyi konuşarak halletmeye çalışın. Sonuçta konuşarak anlaşabilecek insanlarsınız. Senin insan olduğun konusunda şüphelerim var ama bunu bir seferlik göz ardı edebilirim galiba."
Göz kırparak kapıya gittiğinde bir şey söylemeden odadan çıkışını izledim. Poyraz gerçekten mükemmel bir abi, mükemmel bi arkadaştı. Aslında en önemlisi mükemmel bir insandı.
"Beklenen adamda geldi."
Poyrazın sesini duymamla yine koşarak kapıya gitmiştim ve Muratı görmemle kendimi toplamak adına gözlerimi kapatarak derin bir nefes almıştım.
"Bende çıkıyordum zaten. Sen geç Murat."
Poyrazın evden çıkmasıyla etrafımızı sesizlik sarmıştı. Kapının önünde öylece dikilip yere bakıyorduk. Onunla böyle mesafeli ve soğuk olmaya dayanamıyordum artık. Her şeyi bir an önce halletmek ve onun huzuruyla kaplanmak istiyordum.
Murat gözlerini yerden kaldırıp bana diktiğinde heyecanla gülümsedim ve bu halim onun hoşuna gidecekki oda gülümsedi. Onun bu ılımlı tavrından cesaret alarak hızlı adımlarla aramızdaki mesafeyi yok ettim ve kollarımı boynuna dolayarak bedeninin sıcaklığını hissettim.
"Seni çok seviyorum Murat."
Fısıltıyla karışık bir şekilde kulağına doğru konuşmamla vücudunun kasıldığını hissetmiştim.
"Konuşmamız gerekiyor."
Yorgun çıkan sesiyle söylediği beni hayal kırıklığına uğratmıştı. Ona sarılmama, sevdiğimi söylememe rağmen hala konuşalım diyordu. Konuşacak bir şey bile yoktu ortalıkta. Ama bunu kabul etmekten başka şansım yoktu. Eğer Muratı yeniden istiyorsam onu ikna etmek zorundaydım.
Kafamı olumlu anlamda sallayarak elimle salona geçmesini işare ettiğimde hemen karşımdan geçmişti. Kokusuyla mayışmanın sırasının olmadığı için kafamı hızla sallayarak peşinden gittim ve hemen yanına, koltuğa oturdum.
"Aykutla hala buluşman beni rahatsız ediyor."
Söylediğinde ona hak vermiştim. Geçmişte baya bir şey yaşadığım birisiyle buluşmamın onu rahatsız etmesi gayet normaldi.
"Anlıyorum seni. Zaten en son ona sevgilim olduğunu söyledim."
Kafasını olumlu anlamda sallayarak bana baktığında içimde bir şeylerin akıp gittiğine yemin edebilirdim.
"Rüzgar, ben böyle şeyleri takmam. Yani eski sevgilinle ve ya geçmişte bir şeyler yaşadığın birisiyle konuşmanı engellemem. Sadece benim karşıma geçip seninle nasıl birlikte olduğunu anlatması onun iyi birisi olmadığını gösterir. Aynı zamanda hala senden bir şeyler beklediğine işaret eder."
Murat yine haklıydı. Aykutun yaptığı aşkımı kaybetmeme neden oluyordu neredeyse. Beni anladığını sandığım adam aslında benim kötülüğümü istiyormuş. Bunu kabullenmek zor olsada galiba Aykut hala aramızdaki saçma ilişkiyi sürdürmek istiyordu.
"Aykutla buluşmuyorum artık. Onunla yaşadıklarım geçmişte kaldı. Murat?"
Dikkatini tamamen bana vermesi için bekledim bir kaç saniye. Anında gözlerime kenetlenen gözleri sorularla dolmuş gibi gözükmeye başlamıştı.
"Ben seni çok seviyorum. İnanmıyorsun ama ben seni harbiden çok seviyorum. Seni alıp böyle içime sokasım var. Öyle böyle değil lan. Vallah çok aşığım."
Söylediklerime güldüğünde sesinde huzurumu bulduğumu anladım. Onun sadece gülüşünün sesiyle bile bir ömür geçirebilirdim.
"İnanıyor musun bana? Murat artık inan be."
Kafasını olumlu anlamda sallayarak elini yanağıma yerleştirdi ve parmaklarının temas ettiği yeri okşamaya başladı. Dokunuşuyla gözlerim anında kapanmıştı. Bana yaklaştığını yüzüme çarpan nefesinden anlıyordum sadece. Kalbim yerinden çıkacakmış gibi atmayı sürdürdüğü sırada o kulağıma doğru fısıldadı.
"Sana inanıyorum."
Kulağıma çarpan nefesi içimde tepinen filleri bile sikip atmıştı.
"Murat, böyle devam edersen üzerine atlayacağım."
Belli belirsiz çıkan bir "hı" sesiyle elimi ensesine atarak dudaklarımızı birleştirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rüzgarına Kapıldım | Texting | BxB
Historia CortaMurat: Sen istediğin kadar inkar et ama ben anlarım Murat: Çünkü çok belli ediyorsun Rüzgar: Siktir git