07.30. Alarm huzursuz edici bir yükseklikle çaldığı an S gözlerini açtı. Bir uyku problemi yoktu çünkü erken uyuyan biriydi. Alarmı kapatıp telefonu kurcaladı biraz, sonra yeni uyanmış arkadaşlarıyla konuştu. O sırada annesi odaya girmiş ışığı açmış ve hemen yan yatakta olan kardeşini kaldırmaya çalışıyordu. S'ye nazaran fazla derin uykuları vardı kardeşlerinin; her zaman en geç uyanan onlar olurdu. İki kardeşinin de tuvalete girmesini bekledi ve onlar çıkınca S girdi. Aynaya dahi bakmadan yüzünü yıkayıp diğer işlerini de halledince çıktı. O süre içinde kardeşleri giyinmiş çıkmak için hazırdılar. Her sabah yapılan şeylerdi bunlar. Her sabah aynı, bir gün bile farklı olmazdı. Annesi çocukları servise kadar götürüp eve geri gelir gelmez yatağa geçti ve uyudu.
Saat 08.35 olduğunda kulaklığını takıp evden çıktı. Soğuk hava yüzünü tırmalarken neden üstüne sadece bir kot ceket giydiğini düşünüyor kendine lanet ediyordu. Hep böyleydi işte; çok basit hatalar yapar sonrasında kendini cezalandırırdı bazen de sadece lanet ederdi. Hafif yokuşlu yoldan çıkınca sitenin güvenliklerine "günaydın" dedikten sonra hemen ileride gelecek olan servisi beklemeye başladı. Okulu eve çok uzak değildi ama yürüme mesafesine göre uzak kalıyordu. Otobüsler tıka basa dolu olunca ailesi ona servis tutmayı düşünmüştü. S'ye kalsa yürüyerek hatta bisikletle gidebilirdi çünkü servis demek fazladan insan demekti; S insanları sevmezdi. Gereksiz edilen sohbetler, kafalarına taktıkları saçma şeyler onun canını sıkardı. Yaşıtındaki herkesten nefret ederdi çünkü onlar ciddi anlamda zihin yaşı 1 olan kişiler gibiydi. En azından tanıdığı herkes böyleydi. Edindiği arkadaşları ondan yaşça büyük insanlardı meselâ.
Boş olan anayolda siyah bir araba geldi ve hemen önünde durdu. S bir-iki adım kadar geriledi çünkü biraz korkmuştu; arabada çok fazla gürültü vardı. Camları siyah olduğu için içeridekileri göremiyordu ama kavga eden iki erkek olduğunu anlayabilmişti. Mümkün olduğunca çabuk servise binmek istedi o an.
Kapı hızla açılınca içeriden mavi saçlı bir genç çıktı ve bilmediği bir dilden bir şeyler geveleyerek kapıyı sertçe kapattı. Siyah arabada hiç zaman kaybetmeden uzaklaştı buradan. Adamla göz göze gelince tanıdı onu. O dünyaca ünlü M.Y'di! Neden buradaydı? Ve arabada tartıştığı kimdi? S terlediğini hissettiğinde saatine baktı. 47 geçtiği halde neden servis hâlâ görünürde yoktu?
Korece bir soru sorunca S sadece ona baktı. Adam anlaşılmadığını anlayınca saçlarını sinirle kaşıdı ve ingilizce bir şeyler geveledi."Nerede olduğumu biliyor musun?"
S, "İstanbul."diye cevap verdi. Sonra sordu, "Neden buradasın? Seni tanıyabilirler. Hayranlar fazla tehlikelidirler."
"Beni tanıyorsun."
"Seni tüm dünya tanıyor."
M.Y kıza yaklaştı ve çaresiz bir şekilde ona bakmaya devam etti.
"Ne yapacağım?"
S başındaki şapkayı çıkartıp ona uzattı, "Bunu al."derken. M.Y olayı anlamış ve hızla tüm saçı kapanacak şekilde takmıştı onu. Sonra S düşünmeye başladı. Başka ne yapabilirdi? Dudakları eleveriyordu her şeyi. O sırada korna sesi duyuldu arkadan.
"M.Y-Ah. Benimle servise gel, okulum buradan daha güvenli olacak."
"Sana nasıl güvenebilirim?"
"Başka şansın var mı?"
Aslında bir sürü vardı ama Y.düşünmek istemeden kızın elini tuttu ve servise doğru yürüdüler. S servise binmeden önce şoförden izin aldı. Onu kuzeni olarak tanıtmıştı. M.Y servise binerken başını eğmek zorunda kalmıştı. Servis gereğinden fazla küçüktü ve çok fazla sarsılıyordu ayrıca herkes ona ve yanındaki kıza bakıyordu. Kıza atılan bakışlardan anlamıştı M.Y, kimse kızı sevmiyordu.
"Masken var mı?"
M.Y elini cebine attı ve siyah olan maskeyi çıkarttı.
"Burnuna kadar tak onu."
Sonra servis durunca biri daha girdi ve onlar geriye doğru çekilmek zorunda kaldılar ama servis fazla küçük olduğundan bu mümkün olmuyordu bu yüzden Y, S'yi kendi önüne aldı ve koltuğun iki kenarından tuttu. Böylelikle tek kişilik yer gitmiş oluyordu. S hissettiği aşırı temastan terlemeye başlatınca başını eğdi ve derin bir nefes almaya çalıştı. M.Y ona nazaran fazla uzundu bu yüzden göğsüne kadar geliyordu. Hemen boynuna doğru sıktığı parfümünün kokusu buram buram geliyordu ona. Tanıdık bir kokuydu çünkü abisinde de aynı parfüm vardı. Sonra bir anda gerçeklerin farkına vardı ve kendine gelmesi gerektiğini düşündü. O bir ünlüydü ve onu çoktan tanımış olabilirler. Eğer iş çığırından çıkarsa ona karşı mahçup olacaktı.
Servis okulun içine girip durduğunda herkes ayaklandı ve servisten çıktılar. Hava soğuk olduğu için bahçede kimse yoktu, bundan yararlanarak spor salonuna doğru yürüdüler. S derslere girmemeye karar verdi çünkü sadece 4 gün devamsızlığı vardı ayrıca bu gün neredeyse boş günü sayılabilirdi.
Y küflü duvarlara bakındı ve "İnsanlar burada mı ders görüyor?"diye sordu yarı İngilizce yarı Korece. S anlamıştı çünkü çok fazla Kore yapımı dizi-film seyrediyordu."Ah, hayır. Burası erkek soyunma odası."
Sonra anlamsız bakışlar attılar birbirlerine. S onunla böyle tanışmayı dilemezdi hatta hiç tanımak istemezdi çünkü birlikte attıkları her adım paparazzilerden tarafından yakalanma olasılıklarını arttırıyordu. Şimdi kendine sorması gereken tek bir soru vardı; oda bundan sonra ne olacağıydı.