2. Mehmet Tahta Çıkıyor

51 18 13
                                    

Molla, atının üstünde, Manisa'nın engin bozkırlarında kendisinden 500 metre kadar ötede hızla ilerleyen genç atlıyı gördüğünde onun şehzade olduğunu hemen anladı. İlk defa göreceği bu çocuğu içgüdüleriyle tanımasından öte, onun sırtındaki kırmızı üzerine sarı altın işlemeli elbisenin başka kimsede rastlanmayacak özel dikim bir şehzade kaftanı olduğunu fark etmişti. Dokuz yaşındaki bir çocuğun nasıl olup ta bu derece iyi at sürebildiğine ise akıl erdiremedi. Bakalım yeteneği nereye kadardı?
  Molla Gürani bir saattir at sürmekten yanlara doğru uçuşan yeşil cüppesini düzeltti, başındaki álim sarığını tekrar sabitleştirdi ve önemli işlere girişmeden önce hep yaptığı gibi sakallarını sıvazladıktan sonra atı tekrar ileri sürdü.
  Kısa bir süre içerisinde hızla ilerleyen şehzadeye yetişince, "Mehmet!" diye bağırdı.
  Atının üzerinde hızla ilerleyen şehzade arkasına baktığında yaşlı, siyah sakallı birinin ona hızla yaklaştığını gördü.
  Kızmıştı, o kendisine "Şehzade Hazretleri" denmesine alışıktı. Bu adama öfkeyle bakıp kaşlarını çattı.
  Durdu, ona baktı ve söylendi:
"Seni Sultan babama şikayet edeceğim, hem kimsin sen?"
"Ben, seni sana öğretecek olan kişiyim."
"Bunu babama da bunları anlatırsın!"
"Buyurun Şehzade Hazretleri, zaten Sultan babanız da sizi bekliyor."
Şehzade iyice şaşırarak tek kelime etmeden Molla'nın arkasında at sürmeye başladı. Saraya vardıklarında ufak çaplı bir yeniçeri ordusunun sarayı çevrelemiş olduğunu gören Mehmet adamın doğruyu söylediğini anladı.
Mehmet hazırlandıktan sonra:
  Sarayın büyük salonunda oturan Sultan Murat oğlunu görünce gülümsedi. Geniş pencerenin önünde bağdaş kurmuş bekliyordu.
  Babasının önünde diz çöktüğünde Mehmet, en son görüş günlerinden beri yüzünün epey solgunlaştığını fark etti.
  Sultan Murat, "Demek Molla Gürani ile tanıştın. Seni bulması için onu gönderdik. O diğer hocalarına benzemez". Gerçekten de Mehmet tüm hocalarını bıktırmış, 2 hafta da yanmadan görevden çekilmişlerdi. Ama Mehmet bunu yanı başında duran Molla Gürani üzerinde uygulayabiliceğinden emin değildi. Ve Sultan Murat Mehmet'i şaşkına çeviren sözü söyledi:
" Ayrıca seni saltanata hazırlayacak."
Mehmet bunları duyduğunda oldukça şaşırdı ve dedi ki:
"Saltanat abim olan Aleaddin'in hakkıdır, hem yaş olarak, hem de hayat olarak benden büyüktür. Tahtta asla ve asla gözüm yoktur."
"Oğlum, Aleaddin birkaç gün önce öldü."
"İyi ama nasıl?"
"Bilmiyoruz, suikast olabilir, Karamanlılardan şüpheleniyoruz."
  Mehmet başka hiçbir şey söylemedi. Ertesi günden itibaren Molla Gürani işe sıkı bir eğitime başladı...

3 sene sonra...
  2. Mehmet kendisine gelen habere sevindim mi, yoksa üzülsün mü bilemedi. Mektup aynen böyleydi.
  Şehzadem,
An itibariyle babanız 2. Murat inzivaya çekilmiş, tahtı size emanet etmiştir. Bir an önce saraya gelmeniz beklenir.
Çandarlı Halil Paşa kulunuz.
Mehmet mektubu alır almaz Edirne'ye, yola çıktı. Ne var ki Avrupa Devletleri bu durumu fırsat bilmiş, yaptıkları barış antlaşmalarını uçak yapıp atmıştır. Aslında Mehmet hiçbirinden korkmuyordu, hatta tahtı babasına bırakması ilk söylendiğinde şaşırmış, bir daha söyle bilmemesini rica etmiştir. Ancak başta Çandarlı Halil Paşa olmak üzere bir çok paşa onu babasını çağırması gerektiğine ikna etmişti. Bunun üzerine Mehmet tarihe geçecek şu mektubu yazmıştır
Sayın Pederim,
Eğer padişah ben isem emir ediyorum, ordunun başına geçiniz. Eğer padişah siz iseniz zaten yeriniz orduların başıdır.
  Bu mektup karşısında çaresiz kalıp tahta bir kez daha geçen 2. Murat haçlılara Varma Savaşında hiç unutamayacakları bir ders verdi.
5 sene sonra...
Kara Mustafa belindeki mühürlü mektup ile Manisa'ya doğru ilerlerken zavallı 1 köylüyü Kahraman oğullarından 6 kişinin sıkıştırdığnı gördü. Duraksama niyetinde değildi ama eşkıyalardan biri onu parmakla gösterip o tarafa bakmasını sağladığında işler değişti.
"Hey, şu yeniçeriye bakın siz. Acaba bu topraklarda ne haltlar yiyordur." dedi Çelik Tayyar. Mızrak atmadaki ustalığından ötürü bu ismi almıştı.
"Bence bu bir keşifçi, ancak arkasında yüzbinlerce kişilik  bir ordu gelen bir kişi böyle pişkin pişkin sırıtabilir." dedi Sungur. Sungur tam bir insan azmanıydı ve çok iyi balta kullanırdı.
"Bir susun be" diye bağırdı içlerindeki en tecrübeli isim olan Çaka. Görmüyor musunuz adamın siyah botları bir keşifçi olmadığını gösteriyor. Ayrıca bu bulvar atlarını nerede görsem tanırım dedi Kara Mustafa'nın atını işaret ederek. Bunlar çok hızlıdır ve genellikle mesaj taşıma işlerinde kullanılır, atın heybesinin o kadar dolu olmasının sebebi ise kervansaraylara hiç uğramadan ilerleyebilmesi. Kısaası bu bir ulak dedi, Çaka. Altısı da köylüyü bırakmış onun üstüne ilerlerken aralarında bize canlı lazım gibi fısıldamalar dolaşıyordu. Aralarında az bir mesafe kalınca Çaka yanındakilere dur işareti yaptı ve bağırdı:
"Kimsin, kimlerdensin?"
"Bana Kara Mustafa derler, Osmaoğullarındanım. Bana bulaşırsanız günah benden gitti."
Öbürleri Kara Mustafa'nın sesini taklit edip gülerken Çaka dediklerini yapacağını, bu adamların boş yere yeniçeri olmadığını biliyordu. Ama yine de bağırdı:
"Ne yapıyorsan çabuk söyle lan."
"Mektup."
"Lan mektup olduğunu ben de biliyorum, içeriğini söyle bana!?"
"Ben bilmem, içeriği gönderene sorun."
Çaka onun ağzından laf alamayacağını biliyordu. Tüm eşkıyalara saldırı emri verdi. Çok değil 15 dakika sonra altısının da cansız bedeni yerde yatıyordu. "Bunlar benim yeniçeri olduğumu anladı, ama solak-padişahın en yakın korumaları-ndan olduğumu anlayamadı dedi gülerek. Ve nihayet Manisa'ya vardı ve mektubu Mehmet'e teslim etti. Mektubu aynen böyleydi.
Sayın 2. Mehmet,
Babanız Yüce Sultan 2. Murat hakkın rahmetine kavuşmuştur. Bir an önce gelip tahta yerleşmeniz gerekmektedir. Bu arada suikast ihtimaline karşı gelirken takma ad kullanmanız iyi olabilir.
Çandarlı Halil Kulunuz.
Mehmet yanına sadece mektubu getiren solakı alıp Edirne yoluna koyuldu. Şehrin girişine geldiklerinde 5-6 kişilik bir grubun yolda oturup karşıya geçişleri engellediğini gördüler. İkisi de bunların Kon standına derki amca Orhan'ın adamları olduğunu, Mehmet tahta geçemedin diye yolu kapattıklarını anlamıştı. Aynı anda kılıçkarı çekip saldırdıklarında Mehmet kendisi bir kişiyi alana kadar Kara Mustafa'nın 4 kişiyi hallettiğini gördüğünde ona hayranlık duydu. Şehire girmeyi başaran 2. Mehmet zorlanmadan tahta oturdu ve hayali için hazırlıklara başladı...

Feth-i İstanbulHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin