1. Bölüm

7 0 0
                                    

Hikayeme başlamadan önce "ya kendi hikayemi yazarım ya da tekrardan prenses olurum." Demiştim. Kendi hikayemi yazıp kraliçe olmaya karar verdim...
Mezuniyet balosundayım, etraf kalabalık. Gözüm tek onu arıyor. O tek beni arıyor. Etrafımda dönüyorum, elbisemin etekleri uçuşuyor. Uçuşsun, uçuşsun, uçuşsuz. Bir anda duruyorum. Başım dönüyor. Çığlık sesleri, korkmuş suratlar, her şey net sadece biraz sallanıyor. Kirpiklerim kalın, rimel sürmedim. Ağlarsam göz kalemi akar. Neyseki onu da sürmedim. Kısa eteğimi tutuyorum, çok kalabalık, koşmaya başlıyorum aniden, aniden, aniden. Bir köşeye çöküyorum ve ağlamaya başlıyorum. Kimse bana bakmıyor. Ya öpüşüyorlar ya da sohbet ediyorlar, ben ağlıyorum. Kesinlikle başım dönüyor diye değil, Emre'yi istiyorum. Yanımda olsun. Beni tutsun istiyorum. Ayağa kalkıyorum. Kendime geldim sanırım biraz. Tam ilerleyecekken kafama silahın soğuk ucu dokunuyor. Çığlık atmıyorum. Silahın sahibi konuşuyor:
"İşte böyle benim küçük kediciğim, işte böyle..." kahretsin, bu Ömer'di. "Bırak beni takıntılı piç!" Kocaman, pis eliyle ağzımı kapatıyor. Ve beni taklit ediyor: "Börök bönö tököntölö pöç! Hahahahahaa!" Arkasını bana sürtmeye başlıyor. Bacak arasına tekme atıyorum. Elini çekip bağırmaya başlıyor. Ben Emre'nin gelmesini bekliyorum. Bekliyorum, bekliyorum. Beklemekten yoruluyorum. Ömer yerde yatarken yürümeye başlıyorum, koşmuyorum. Ve bir anda acıyla yere yığılıyorum. Ömer... piç kurusu...
🌈🌈🌈
"Benimle dans eder misiniz leydim?"
Arkamı dönüyorum, yakışıklı bir çocuk var karşımda, kahverengi hafif uzun saçlar, ela gözler. Uzattığı eli tutuyorum. Sanırım Emre Emre diye tutturmamalıyım. Pistin ortasında dans ediyoruz, şatodaki pistin ortasında. Şatodaki. "Adın ne?" Çocuk şaşırıyor: "Ege." Ege ne güzel bir isim. "Bende Melis. Tanıştığıma memnun oldum." Gülümsedim. O da bana gülümsedi. Etrafıma bakındım. Garip bir şey vardı. Tek Ege'nin yüzünü görebiliyordum. Diğer herkesin yüzü dağınıktı. Gözlerimi kapatıp açtım, hiçbir şey değişmedi. Rüya olduğunu ve geçeceğini düşündüm. Ege, gözlerini kaçırdı: "Leydim, bir süredir size söylemeye çalışıyordum, ben, ben sanırım size tutuldum. Aşık oldum. Yani farklı bir deyişle." Derin bir nefes aldı: " Benimle evlenir misiniz?" Ege, Ege, Ege, Ege, Ege......
Yine düşüyorum.....
Bippp bippp biiip.....
Hastane odası.....
Ege.......
Emre........
Hayır Ege..........
Belki Buğra....
Hayır Emre.....
Ya da Berat.......
Ya da her neyse......
Ege.....
Bana tutulan......
Sanırım değerli bir şey......
Birinin sana tutulması....
Sanırım Ege değerli......
Emre değersiz......
Çünkü o bana tutulmadı......
Ben ona tutuldum......
Ama rüzgar nereye giderse oraya gidiyorum......
Rüzgara bir son vermeliyim.......
Ege'yi bulacağım........
Ege'ye tutulacağım........
Bana değer veren birisini Emre'nin yaptığı gibi ihanete uğratmamalıyım.....
Ah Ege.... bir gün rüzgarıma kapılırsan eğer, kapılma, kapılma,kapılma. Benim rüzgarım sana yaramaz. Sen bana tutul, ben seni bulursam eğer, mutlu ederim seni, mutlu olursun, mutlu olacağız....
Biiiiip biiiiiip biiiiiiiippp.....
"Melis, iyi misin?"
Emre miydi bu? Canı cehenneme.
Gözlerimi açtım ve ona dik dik baktım. Ama gördüğüm rüya gibiydi, onu tanıyamıyordum. Yüzü... yüzü... garipti.
"Sen kimsin?"
İnce parmaklarını siyah saçlarına daldırdı. "Lanet olsun beni hatırlamıyor musun!" Odanın içinde tur atmaya başladı.
"Emre, sen misin?" Durdu bana baktı. "Evet benim, canım. Hep yanında olmalıydım lanet olsun! Hep yanında olmalıydım! O adam sana bunları yapmamalıydı!" Emre neler geveliyordu böyle? Beni bunca zaman parmağında oynatan çocuk şimdi sinir krizlerine giriyordu. "Ben su almaya gideceğim. Sende ister misin?"
Paltosunu koltuğa fırlattı: "halletmem gereken bir şey var kendine dikkat et yeter." Beni alnımdan öpüp çıktı. Öpmek mi? Vay canına.
🌈🌈🌈🌈
Herkesin yüzü bulanıktı. Hemşireleri ayırt edebiliyordum. Birisinden bana morfin vermesini isteyebilirdim. Ama bu yüz tanımama veya hatırlamama olayını kimseyle paylaşmayacaktım. Bir bardak aldım ve soğuk su koydum. Daha sonra üzerine biraz sıcak su ekleyip onu ılıklaştırdım. Çömeldiğim yerden kalktım ve onu gördüm. Ege'yi. Yüzü netti. Onu tanıyabiliyordum. İki üç dakika olduğumuz yerde durup birbirimize baktık. Ona doğru yürümeye başladım. Burunlarımız birbirine değdi. "Beni tanıyorsun." Gülümsedim: "Rüyalarımı ele geçirmeseydin daha iyi tanışabilirdik belki." Aramızdaki o küçücük mesafeyi kapattı ve bana sarıldı. Nefesini omzumda hissettim. Ardından ekledi: "teklifim hala geçerli." Şok içerisinde ona baktım. "Acilen konuşmamız lazım." İkimizde kahkaha attık ve odama doğru koştuk. Biz ergeniz, genciz, karşımdaki bana aşık, ben ise olmaya çalışıyorum.

Kısa bir başlangıçla uzun bir sona doğru yola çıkıyorum. Okuduğunuz için teşekkürler :))))

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Mar 27, 2018 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

ProsopagnoziHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin