Uzun soluklu bir uykudan sonra sabah beş gibi uyandım.Başım çatlayacak gibi ağrıyordu.Yavaşça odamın tam karşısında duran banyoya girdim. Bir yandan küveti doldurmaya başlayıp diğer yandan aynaya bakıyordum. Şişmiş gözlerim dağılmış saçlarımla zaten ihanete uğramış birinin hissettiğinin üstüne daha bir çirkin hissediyordum kendimi.Dikkatlice izledim kendimi. Uzun uzun baktım aynadaki halime.170 boyum benim için yeterliydi. Mavi, her girdiğim ortamda mutlaka dikkat çeken gözlerim,beyaz tenim,koyu kahve saclarımla arkadaşlarımın fikrince güzeldim.Ama şuan o kadar yetersiz hissediyorumki kendimi... Ölmüş bitmiş mahvolmuş birine bakıyordum.Gözümden yaş akmıyordu artık.Sağlıklı düşünmeye ihtiyacım vardı.Onu düşünmemeye ihtiyacım vardı.
Taşan küvetin sesiyle irkildim.Musluğu kapatıp yavaşça kendimi suya bıraktım.Banyodan çıktığımda hala bitkindim.
Hep böyle olurdu İşte.Etraftaki insanlara karşı en güçlü yanımı takınır herşeye içten içe üzülürdüm.Herkes beni çok güçlü sanardı ama birçok insandan daha güçsüzdüm.Güçlü olduğum tek nokta duygularımı belli etmemekti. Dünyada ağlayabildiğim tek yer kendi odamdı.Birşeye üzüldüğümde her şeyden çekilir odamda sadece ağlar ve uyurdum.
Şimdi o güvenli sığınağımda tekrar ağlıyordum. Bir süre sonra derin bir uykuya daldım.
Arkadaşlar merhaba. Kitabımı okuduğunuz için çok teşekkür ederim. Bu kısma kadar canınız biraz sıkılmış olabilir ama asıl olaylar burdan sonra başlıyor.Okuyan arkadaşlar lütfen votelerinize ve yorumlarınıza çok ihtiyacım var. Şimdiden beğenen beğenmeyen herkese teşekkür ederim.
YAZARKIZZEZE..