📻 1

244 29 14
                                    

KyungSoo, yan dairelerine bir süre önce taşınmış olan üniversiteli gençlerden annesinin yakındığını duyuyordu sık sık şu günlerde.
On altı yaşı yeterince zordu. Sanki her yerde polen varmış gibi hapşıracak olur, gözleri kızarır, burnu sızlar gibi karmaşık ve önlenemez bir ruh halinde iyice içine kapanmıştı.
Tanımadığı büyük çocuklar hakkında annesinin yakınmalarını dinleyecek durumda değildi. Zaten kendisini kim dinliyordu ki! Dinleyenler de anlamıyorlardı ya..

Okuldaki çocuklardan aldığı bir dal sigarayı yakmak için balkonuna çıktığında onu gördü. Annesinin bir seferde çok gürültücüler dediğini işittiği şu üniversiteli çocuklardan birini.

İçeri geçmekle yerinde kalmak arasında bocalıyordu ki bakışları buluşunca bunun bir ilkokul bebesi gibi büyük abilerinden utanıp odasına kaçmak olarak görüneceğini düşününce olduğu yerde kaldı. Rahatsızlık her yerinden iğneleniyormuş gibi vücudunu karıncalandırıyordu. Neyse ki oğlan, bakışlarını uzun tutmadı kendisinde. Bir yabancıya verilebilecek ilgi kadar bakışmışlardı sadece. Ama sol kaşının üzerinde bir kesik olduğu ayrıntısını yakalamıştı çoktan. Kendisine nazaran iri olduğu mavi tırabzanlara eğilip yaslanmış görüntüsünden bile belliydi. Bu onda üniversiteli olunca kendisinin de biraz daha iri olacağı hayallerini uyandırdı. Elindeki kırmızı çakmağı daha bir güvenle sıktı.

Gecenin ayazında ürpertilerle titreyen bedenine bir parça sıcaklık katmak üzere sigarasını dudaklarının arasına yerleştirdi. Geçen günkü kavgadan kalma yarası hala geçmemişti dudağının sağ tarafinda. Eleman fena kondurmuştu. Kendisi de karşılıksız bırakmamıştı ya.

"İçme!!" 

Yan taraftan aniden yükselen sese döndü şaşkınlıkla. Şu oğlan kurşuni metal çakmağını mavi boyalı tırabzanlara sabırsızlıkla vuruyor, çıkan seslerle sabırsızlığı daha da çoğalıyor gibiydi. Kendisinden tarafa baktığı yoktu. Bir an için lafı üzerine alındığına pişman, utanmış, kızgın başını hızla çevirdi. Elini sigarasına perde yaptı ve çakmağını beceriksiz bir deneme ile ateşledi.

"İçme Çocuk!!"  dedi.

KyungSoo'nun bu ikaza gözleri öfke ile kısıldı. Onun balkonundaki izmaritler durduğu yerden bile görünürken, üstelik de onu hiç tanımazken bu ikaz fazla küstahçaydı. Çakmağına sarıldı. Akşam esintisi ile alevi bir türlü sigaraya hedefleyemezken parmağı yanınca gerginlikle kısık bir küfür savruldu dudaklarından ve sigarası yere düştü. Elemanın içten içe güldüğüne emindi. Ama dönüp de ondan yana bakamıyordu.

Eğilip sigarasını aldı. Parmaklarına bulaşan ıslaklık kesin annesinin işiydi. O evde yokken yine balkonu yıkama bahanesi ile odasına girmiş her yeri elden geçirmiş olmalıydı. Gizlediği her şeyin bir bir ortaya çıktığından artık emindi. Akşam yemeğinde dokundurup durduğu dolaylı anlatımlı, bol mecazlı lafların nedeni şimdi daha iyi anlam bulmuştu. Odanı karıştırdım demeye de yürek yemiyordu ama ana oğul yek diğerinin tüm kriptosunu çözmüştü.

"Seni ırgalamaz!"  lafı diline geldi gitti ve erilliğin gizli yasaları gereğince kendinden üstün olana dilini biraz biledi. " Bana mı dedin?" dedi dişlerinin arasından.

Kavgaya yer aranıyor gibi olmuştu bu kez de. Elemanın bakışları o denli sertti. Zaten çağdaş dünya tarihi dersinden çakmıştı. Kağıdı yeterince dolu verdiğine emindi. Siyaset en iyi olduğu şeylerdendi. İkinci dünya dünya savaşının canına okumuş, Japon istilasını da bellemişti. Buna rağmen aldığı tavuk sıçmığı gibi bir nottu. Bunun acısını çıkaracak yer arıyordu. Doğru.

"Evet. Sana dedim. İçme!"

KyungSoo, başını hafifçe eğdi. Ellerini belinin iki yanına yaslayarak derin bir soluk aldı. Ve sonra kısık bakışlarını diğerine kaldırdı.

Bir Polen Gibisin Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin