9. Bölüm

666 56 27
                                    


Kurtuluş yolu düşünüyordum günlerdir. Ben düşünürken Maud da beni izliyordu. Kendi kendime konuşurcasına:

"Geminin direkleri kırılmamış olsaydı, işimize yarardı." dedim. "Ah şu direkleri Hayalet'e tekrar takabilseydik!"

"Tabi ya!" diye sevinçle bağırdı. "İnanıyorum ki, bu işi yapabilirsin sen."

Gururla gülümsedim.

"Ama Kaptan Larsen orda..." diye mırıldandı.

"Olsun. O artık kör ve yardıma muhtaç. Sen orasını bana bırak!"

O koca direkleri yerine takabilmek için kaldıracak ve gemicilerin makas dedikleri aleti kullanmalıydım. Ama onu kullanmak için çok sayıda gemici olmalıydı. Yine de umudumu kesmedim. Maud'la birlikte Hayalet'e çıktık.

Ortalığı temizlemeye başladık. Gürültümüzü duyan Kaptan:

"Hey, ne yapıyorsunuz orada?" diye bağırdı. "Gemiyi batıracak mısınız yoksa?"

"Hayır, tam tersini yapacağız, yüzdüreceğiz." dedim.

"Bu gemi benim gemim." diye bağırdı. "Buna izin vermiyorum."

"İzin vermek zorundasınız. Yaşamak için başka yolumuz yok. Unutma, kişi yaşamak için başkalarının hakkına el uzatabilir. Sen böyle düşünüyordun."

"Ya engel olmaya kalkarsam?"

"Böyle yaparsan seni vuracağıma emin ol!"

Bir süre düşündükten sonra:

"Sizinle çoktandır konuşamamıştık Bayan Brewster." dedi.

Maud çok şaşırdı:

"Teşekkür ederim, diye kekeledi. Benim burada olduğumu nasıl anladınız?"

"Hissettim. Gemime dokunmayın. Bırakıp gidin. Sizi uyarıyorum."

"Sen kurtulmak, bizimle gelmek istemiyor musun yani?"

"Hayır... Gemimde ölmek istiyorum."

"Ama biz ölmek istemiyoruz!"

Böyle deyip yaptığım işi sürdürdüm.

***

Sabahleyin erkenden Hayalet'e çıkıp çalışmaya koyulduk. Güvertede yarım gün hazırlık yapıp ilkel bir makas kurdum, bucurgatın halatını da denizde bulunan direğe geçirdim. Uzun çalışmalardan sonra direk küpeşteye kadar yükseldi. Binbir güçlükle güverteye aldık. Akşam olmaya başlamıştı. Yorulmuştuk.

Gece olunca kulübemize döndük. Çabucak bir yemek yedik. Maud'u yatırıp nöbet beklemeye başladım. Direkleri güverteye aldıktan sonra Hayalet'i açığa götürmeyi, böylece nöbet tutma zorunluluğundan kurtulmayı düşünüyordum.

Sabahleyin kahvaltıda Maud, büyümüş gözleriyle kötü durumu haber verdi. Baktığı yöne gözlerimi çevirince makasın yerinde yeller estiğini gördüm. Halatlar kesilmiş, bucurgat işe yaramaz hale getirilmiş, makaslar kırılmıştı.

Maud hırsından ağladı. Ben de gözyaşlarımı zor tuttum.

"Ölümü haketti." diye söylendim.

Ama olmaz. Kör ve kendisini savunmaktan aciz birini öldüremem. Zaten o da bunu bildiği için yaptı bunları. Maud bana moral vermeye çalıştı.

"Üzülme... Gene yaparız. Yalnız Kaptan'ın bir daha böyle bir hainlik yapmasını engellemek gerek."

Kurt Larsen yanımıza doğru geliyordu. Onu sevindirmemek için hiçbir şey olmamış gibi çalışmamı sürdürdüm. Sonra sandalımıza binerek direkleri aramaya başladık. Rüzgar direkleri çok uzaklara götürmüştü.

Deniz KurduHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin