İdil için yeni bir gün başlamıştı tembelliğini bi kenarı atıp kalkmayı başarmıştı bu sabah okul için hazırlanmıştı bile. Canla randevulaşmışlardı, bugün için can onu alıcak okula beraber gideceklerdi idil her seferinde heyecanına yenik düşüyordu Can'a karşı bir şeylermi hissetmeye başlamıştı yoksa hayır bunu kabul edemezdi hayla Can'a güvenmek için çok erkendi. Ama can için bu durum böyle değildi daha ilk görüşte idilin nekadar temiz yürekli bir kız olduğunu anlamıştı ona herseferinde sevgi dolu bakıyordu idil bu durumu nekadar farketsede umursamıyormuş gibi davranıyordu bu durum İdil'in hoşuna gidiyordu. İdil hazırdı ama can gelmeden aşağıya inmemekte kararlıydı çok istekliymiş gibi gözükmemeliydi yoksa can giderdi zaten tam anlamıylada gelmiş sayılmazdı. Telefonuna gelen mesajla evden çıktı idil.
-Geldim seni bekliyorum.
Daha tam anlamıyla okumamıştı bile idil böyleydi işte heycanla doyuyordu sanki. Can, idil için ilk kişiydi. İdil nasıl davranacağını bile bilmiyordu çünkü hiç daha önce kimse onu korumamış ve idil kimseye bu gözle bakmamıştı. Çok garipti Can, İdil' huzur veriyordu.
-Sonunda teşrif ettiniz hanımefendi.
İdilin heycanı daha çok artmıştı bu sözlerle. Apartmanda oyalanmıştı idil, çok istekli gözükmemek için sanki can bu durumu anlamayacak kadar kördü.
-Beklettim kusura bakma can, kız olmanın güzel yanları.
-Neresi güzel anlıyamadım iki saattir bekliyorum.
Can abartmayı çok severdi iki dakika olmuştu tamam belkide 5 dakika.
-Tamda bu yanı bekliyen değil bekleten taraf oluyoruz.
-Fazla konuştun hanımefendi derse geç kalmayalım, tempo lütfen.
Bu canda nasıl bi çocuktu böyle hem ders meraklısı hemde idilin meraklısı.
-Sustum..
İdilin bu cümlesiyle sessizlik bürümüştü etrafı.. İdil derin düşüncelere dalmıştı yine nasıl biriydi bu can bi türlü çözemiyordu kişiliğini güvenebilir miydi acaba? Canda içinden susuyor sayılmazdı idil ne garip kızdı onun için hem cana karşı soğuk hemde hep onun yanında olmak istiyor gibiydi.
Neyseki kafalarındaki sorular çoğalmadan okula gelmeyi başarmışlardı. Edebiyat dersine aşıktılar ikiside. Yine yanyana mı oturucaklardı? İkiside kafalarında aynı soruyla durup kaldılar. Neyseki hocanın gelmesiyle yine yanyana oturmak zorunda kalmışlardı. Dersin sonuna geldiklerinde birbirlerine şimdi ayrılıcak mıyız sorularıyla bakakaldılar taki can lafa girene kadar.
-Çay içelim mi ne dersin?
İdil heycanlanmıştı bu çocukta bir şey vardı farklı bir şey, sürekli idili heycanlandırmayı başarıyordu.
-Hiç fena olmaz.
Can sevinmişti idilin bu sözüne. Vakit kaybetmeden okulun karşısındaki küçük çok şirin cafeye geçtiler burası onlara huzur veriyordu zaten geçen yılda canın çok sık geldiği bir yerdi yaşlı karı-koca çalıştırıyordu burayı çocukları onlara yardım ediyor garsonluk yapıyorlardı. Köy ortamını anımsatıyordu bu mekan onlara.
-Tevfik amcacım nasılsın nasıl gidiyor işler sana misafir getirdim.
Canın bu sözlerine şaşırıyordu idil sanki kaç yıllık geçmişleri varmış gibi içten ve sıcak gelmişti bu konuşma ona.
-İyiyim Cancım sen nasılsın. İşler çok şükür yolunda sende olmasan bizi soran eden yok buralarda. Hoşgeldiniz buyrun herzamanki yerine oturun.
Tevfik amcanın çevresi çoktu ama canı bi ayrı severdi. Can her boş vaktinde buraya gelir Tevfik amcaya yardım ederdi hiç karşılık beklemeden. Canın yeri ayrıydı burda cam kenarı sadece yeşillikleri gören taraftı.
-Herzaman Tevfik amca sen başkasın benim için biliyorsun. Ahmet bize iki çay.
Ahmet Tevfik amcanın canla yaşıt olan arkadaşıydı canla çok iyi anlaşırlardı.
-Hemen geliyor kardeşim.
İdilin bu samimiyet çok hoşuna gitmişti sanki yavaş yavaş çözmeye başlamıştı canı.
-Nasıl idil beğendinmi mekanımı?
-Tam bana göre bir yer zaten senden öncede gelmiştim az çok biliyorum senin kadar olmasada.
-Artık yalnız gelmezsin heralde idil ben varken..
İdilin bu cevap çok hoşuna gitmişti heycandan kasmıştı her yerini. Yanakları kızarmıştı çoktan. Can bu fırsatı kaçırır mıydı. İdili utandırmak hoşuna gidiyordu. Aradan 3 saat geçmişti, çoğu şey konuşulmuş kahkahalar atılmıştı. Arada Tevfik amcada katılıp gelinim diye idili utandırmaktan geri kalmamıştı.
-İdil kalkalım mı artık? Ne dersin seni eve bırakayım.
Bu fırsat kaçarmıydı idil için. Ama yinede çok istekli gibi gözükmemeliydi.
-Olur yani fark etmez eve kadar yorulma istersen..
Can ısrarcıydı herzaman geç olmuştu ona göre genç kız bu saatte dışarda tek başına dolaşamazdı.
-Yorulucak bir şey yok eve girdiğini göreyim içim rahat etsin.
İdilin iyice hoşuna gitmişti utanmasa canın boynuna atlayacaktı.
-Kalkalım ozaman.
Can hesabı öderken idil araya girmeden duramadı cana göre hesabı erkek öderdi o erkek cansa. İdil bunu kabul edemezdi o hep kendi ödemişti hesabını. Neyseki sonunda canın dediği oldu hesabı ödedi ve yola koyuldular. İdil üşümüştü dayanamıyordu artık belli etmemeye çalışıyordu ama beceremicekti artık. Can idilin üşüdüğünü fark edince ceketini çıkarıp idile giydirdi hemen idil nekadar itiraz etsede çok geçti artık çoktan giymişti bile. İdil hayla üşüyordu ve canın iyice içi sıkılmıştı idil üşüyor can bişey yapamıyordu.
- Güzel olayım diye ince giyilmez bunu öğrenmelisin bence idil.
Can sinirlenmişti sanki ne yapsaydı sevdiği kadın üşüyor o ise bir şey yapamıyordu idil zaten hastaydı nasıl böyle ince giyinirdi daha tam yazda girmemişti halbuki.
-Ceketini geri verebilirim..
İdil böyleydi işte hep dümdüz anlardı altındaki anlam umrunda bile olmazdı.
- Ceket umrumda mı idil sen üşüyorsun!
Can kızmıştı artık. İdil sürekli herşeyi böylemi anlamak zorundaydı. Bikerede canı düşündeydi nolurdu. Can nekadar kızarsa kızsın idilin hoşuna gitmişti bu durum içinden geldiği duyguyla cana sokulmaya başladı yolda sarılmak istiyordu sımsıkı ama beceremiyordu. Neyseki can durumu çabuk fark etti ve hemen müdahele ederek kollarının arasına aldı idili yollarına sarılarak devam ettiler. Artık evin önüne varmışlardı ayrılma vaktiydi ama birbirlerini bırakmak istemiyorlardı. İdilin kafasında delice sorular vardı cevap alması lazımdı ama soramazdı daha yeni tanımaya başlamıştı canı. Oysaki insan sevgili oluncada tanıyamazmıydı sevdiği adamı. Evet idil karar vermişti artık seviyordu canı. Sevmemesi için bir sebepte yoktu zaten bukadar temiz yürekli bir insan ancak sımsıcak sevilebilirdi. İdil dayanamayıp lafa giriş yaptı..
-Can bir kahveye ne dersin?
Canın beklediği soru gelmişti sonunda kesinlikle içmeliydi o kahveyi ama bu iyi bir şey miydi? İdil yanlış anlamaz mıydı? Saatte çok geç sayılmazdı aslında daha 20:55 di.
-Sen yapıcaksan neden olmasın.
İdil bu cevap üzerine dayanamayıp sarılıverdi cana. Can bunun üzerine şaşkınlıkla karşılık verdi idile. Sevgilimi oluyorlardı acaba?
-Buyur ozaman ev sahibi önden.
İdilin evi minik ve şirindi iki odası vardı tam idile göreydi. İdil büyük evleri sevmezdi. İdil bu binanın üçüncü katında yaşıyordu. Kata geldiklerinde İdil kapıyı açtı ve davet etti misafirini içeriye.
-Hoşgeldiniz beyefendi şirin evime.
Bu karşılama canın çok hoşuna gitmişti. İçindeki duyguları dışa vurmak istiyodu artık çok fazla dayanamıcaktı. Sabırsızdı can.
-Hoşbuldum evin çok güzel kıymetini bilmelisin.
İdil sessizce mırıldanıyordu..
-Belki beraber biliriz kıymetini.
Can çok duyamamıştı bu cümleyi kesin laf sokmuştu yine.
-Anlamadım idil tekrar eder misin cümleni?
-Boşver can önemli bir şey değildi zaten kendi kendime konuşuyordum.
Neyseki kapatmıştı idil konuyu.
-Kahven nasıl olsun? Nasıl seversin şekerli mi, sade mi, orta mı ?
-Orta olsun canım.
İdil için bu çok güzel bir cevaptı artık bildiği bir ortak yönleri vardı ikiside kahvelerini orta şeker içiyorlardı bu şimdilik idile yeter di. Birinin ona canım demesine takılmamıştı ilk defa idil. Güveniyordu cana. Kahveler hazırdı sonunda servis edilmeye..
- Teşekkür ederim idilcim.
-Afiyet olsun cancım.
İdil canı taklit etmeye bayılırdı çünkü onu ancak böyle kızdırabiliyordu.
Kahveler içildi saat 10 olmuştu artık gitme vaktiydi ama açtıkları film bitmemişti.
-SENİ SEVİYORUM..
İdil duyduğu iki kelimeye çok şaşırmıştı galipten seslermi duyuyordu acaba..
Can idilin şaşırdığını fark edip tekrarladı.
-SENİ SEVİYORUM İDİL..
İdil duyduklarını idrak edemiyordu sürekli kulağında bu üç kelime çınlanıyordu. Beyni kan dolmuşa döndü idil. Kalakaldı.
-BENDE SENİ SEVİYORUM CAN..
Diye söylemeye çalışıyordu ama beceremiyordu can onu duyamıyordu idil sürekli içinden tekrarlıyordu. Tüm cesaretini toplamıştı idil evet başarıcaktı.
-BENDE SENİ SEVİYORUM CAN..
Evet busefer başarmıştı idil cana duyurmaya. Can bayramda el öptüğünde şeker alan çocuğa dönüşmüştü sürekli idile sarılıyor, kokluyor ve öpüyordu. Sakinleştikten sonra birbirlerine sarılıp filmlerini izlemeye devam ettiler. Can gitmeyi unutmuştu onun evi gibiydi orası gideside yoktu idilin de gönderesi yoktu zaten iyiydiler onlar böyle keyifleri yerindeydi. Filmle beraber uykuya dalmışlardı artık. Ne garipti şu dünya 40 ilaca bedeldi bazen karşımıza çıkarttığı bir kişi.