Namjoon minik aptalının bu saatte tek başına buralara kadar geldiğini öğrenir öğrenmez üstündeki eşofmanlarıyla evden çıkmıştı. Bu çocuk deli miydi? Ya gelirken ona bir şey olsaydı? Namjoon kendini nasıl affederdi?
Koşa koşa eve çok da uzak olmayan parka gitti. Sokak lambaları bu parkı iyi aydınlatmadığı için ilk önce miniğini göremedi ama sonra telefonunun ışığını fark etti. Jungkook kendini salıncak ve kaydırakların arasındaki kısma saklamıştı.
Usulca yanına yaklaştı fakat boyu yüzünden oraya girmesi çok zordu. Dikkatsizce kafasını demire çarpınca çıkan sesten ötürü korkan Jungkook sessiz bir çığlık attı.
Namjoon kafasını tutarak, Jungkook kalbini tutarak bir süre bakıştılar. Sonra Namjoon küçüğün yanına oturdu. Küçüğü başını hyung'ın omzuna koydu. Bu şekilde sonsuzluğa karışmak için neler vermezlerdi... Sonsuza dek bu güzel anda kalmak... Onlar için her şeye bedeldi o an.
İkisi de üzgündü, ikisinin de aklı karışmıştı; fakat o anda, dip dibe birbirlerinin kokusunu içine çekerek oturdukları o zaman diliminde sonsuza dek sıkışıp kalsalar, onlar için en büyük lütuf olurdu.
"Hyung, ne kadarını anlatmak istiyorsan anlat, ama lütfen bu üstündeki yükleri biraz da olsa azaltsın..."
Jungkook sesi titreyerek konuşunca Namjoon onun elini sıkıca tuttu. Ve derin bir nefes vererek konuşmaya başladı.
"Jungkook, biliyorsun ki, seni seviyorum. Her şeyden, herkesten çok... Ama eskiden bu hisler bu kadar kolay değildi. Senin beni bir abi olarak gördüğüne adım gibi emindim. Sana karşı elimden geldiğince abi rolü oynadım ama sürekli potlar kırıyordum. Bazen farkına varmadan saçını okşuyor, uzun süre güzel yüzüne bakakalıyordum. Sense rahatsız olmuşçasına yüzünü kaçırıyordun. Nasıl bilebilirdim ki utandığın için böyle yaptığını?"
"Seninle daha çok vakit geçirmek için sürekli bahaneler üretmeye çalıştım. Sana kıyamıyordum. Evdekilerle biraz yakın olsan bile kıskanıyordum. Bu anlamsız, biliyorum ama o kıskançlık beni tüm gün asabi ve kaba bir insan yapıyordu. Seni onlardan uzak tutmak için sürekli ders çalıştırma bahanesini kullanıyordum. İkimizin başbaşa olduğu bu anlar ne kadar da değerliydi benim için... Sonra diğerlerini artık sorun etmemeye başladım çünkü biz aileydik. Benim dışımda kimse birbirine bu şekilde... haince duygular beslemezdi? O zamanlar böyle düşünüyordum. Yine de seni ve Tae'yi kıskanıyordum işte. Taehyung sana karşı çok ilgili davranıyordu. Bu gereğinden fazlaydı ve elimde olmadan ona kin beslemeye başladım. Neyse ki bu hatamdan aramız açılmadan kurtulmayı başardım ama hala arada kıskançlık belirtileri gösteriyorum... Özür dilerim..."
"Sonra anladım ki, biraz evden uzaklaşmalıyım; sana karşı beslediğim haince duyguları unutmam gerek. Belki başka birini severek, belki başka birinin beni sevmesiyle. Ve, ilk defa o kararı aldığım gün Jackson'la randevu olmayan bir randevuya çıktık. Ben Jackson'ı tamamen arkadaş bilerek ondan yardım istedim aslında. Fakat sonradan anladım ki o tamamen farklı şeyler düşünmüş.
Jackson'ın şirketi ve benim çalıştığım şirket bir işte ortaklık yaptığı sırada tanışmıştık. Çok canayakın ve samimi bir adamdı. O işten sonra da arada beraber dışarı çıkmış, bowling falan oynamıştık. Bu adamın samimiliğine güvenerek ondan yardım istedim. Kalbimin çok acıdığını, yanlış birini sevdiğimi söyledim. Anında bana yardım etmeyi kabul etti ve bir kafenin adresini vererek beni oraya çağırdı.
Gittim. İçimde seni unutabileceğimi söyleyen taraf o kadar baskındı ki, Jackson'a seni neredeyse her şeyinle anlattım. Aslında sen bana özeldin, kimseyle paylaşmak istemezdim seni. Ama o zaman, dedim ya samimiydi diye, sanırım buna güvenerek en ince ayrıntına kadar betimledim seni... Öyle ki, yedimizin beraber çektirdiğimiz fotoğrafı açtığımda seni hemen tanıdı."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
little boy ♡ namkook
Фанфикjungkook namjoon'u seviyor, bütün kalbiyle hem de. fakat söyleyecek cesareti de yok dayanacak gücü de. ♡ not: ilk fic denememdi, lütfen okurken bunu göz önünde bulundurun🙏🏻