Yaşamak

14 2 0
                                    

Yaşamak istiyordum ben. Gerçek bir insan gibi yaşamak. Tüm ruhumla, tüm duygularımla yaşamak. Ağaçların sallantısında, rüzgarın uçuruşunda, bir çiçeğin kokusunda yaşamak. Hissederek yaşamak. Bilerek, anlayarak, düşünerek yaşamak.

İnsanlar düşünmüyor artık. Yaşamayı yemek, uyumak, nefes almaktan ibaret sanıyorlar. Değil! Kalbinle yaşamaktır gerçek yaşamak. Eğer kalbine yemeğini vermezsen, kalbin ölür. Ölürsün. Kalbine duyguları öğretmezsen ölürsün.

Ölümden korktuğunu söylüyorsun, sen çoktan öldün. Çocukluğun bittiği an öldün sen. Çünkü o zaman, eline bir telefon verdiler. Telefon bir bıçaktı kalbini deşmen için. İstersen intihar edebilsin, dediler. Ama sen anlamadın. Bunun bir intihar olduğunu anlamadın. Ve katlettiler seni. Senin rızanla katlettiler. Çünkü onlar bunun bir intihar olacağını biliyorlardı, seni öldürmek istemediler. Sana sevgiyi verdiler, kalbini beslediler ve vaktini geçir diye sana oyuncak bir tabanca verdiler. Öyle sandılar. Ama tabanca oyuncak değildi.

Onların sevgisini reddettin. Kalbine ulaşacak tüm gerçek sevgileri reddettin. Hata yaptın, sahte sevgileri seçtin. Seni gerçekten sevmediğini bildiğin kişilerle çıktın. Seni sevdiklerini sandın çünkü. Kalbin yaşıyordu, kocaman bir okyanusta yaşıyordu. Yüzüyordu, yüzmek ona mutluluk veriyordu. Ama yakında batacağından habersizdi. Yorulacaktı yakında bu sahte sevgiden, yüzmekten. Ve batacaktı. Koskoca okyanusta onu kurtaracak kimse bulamayacaktı.

Eziyet edildi hayvanlara, kadınlara, çocuklara. Hepsini biliyordun. Ne kadar saçma olduklarını görebiliyordun. Ama artık kalbin yoktu ki, bu haksızlıklara karşı koyamazdın. Kalbin yoktu ki, anlayamazdın mazlumların neler çektiklerini. Anlıyormuş gibi davrandın. Herkes böyle davrandı. Anlamadın, anlasan da bir şey değişmeyecekti. Sen ölmüştün, onları kurtaramazdın.

Kalbini kaplayan alüminyum folyoyu çek at artık, çok sıcak oldu burası.

Ölü olan sadece sen değilsin, endişelenme. Devasa bir mezarlığın sakinlerinden birisin sadece. Bazıları yeni öldü. Çok direndiler ama onları da ele geçirdi alüminyum folyo. Bazıları o yaşa daha yeni geldi, yeni bitti işi. Bazıları ise yıllardır bu mezarlıkta oturuyor, yeni komşularını sabırsızlıkla bekliyorlar.

Biz yaşayanlar, mezarlıklardan korkuyoruz. Oraya girmemek için çırpınıyoruz ama ölüler o kadar fazla ki mezarlık tüm dünyayı kapladı. Yaşayabileceğimiz bir alan bırakmadılar bize ve biz ölülerle yaşamak zorundayız. Bize de veriyorlar bir alüminyum folyo. Biz de kalbimizi kapatıyoruz, ona yemeğini vermiyoruz.

Hepimiz bu şekilde başladık işe, kendimizi koruyacağımızı sanarak bir alüminyum folyo aldık. Sarmaladık kalbimizi, dış etkenlerden korumak için. Ama yemek veremedik kalbimize. Bir kez takılan folyo bir daha çıkmıyormuş meğer.

Ve telefon, bizim alüminyum folyomuzdu.

Artık dayanamıyorum. İnsanlar insanlıktan çıkıyor ve ben kafayı yiyeceğim. Bunu yazıya dökmezsem rahat edemeyeceğimi anladım ve yazdım. Okuyan birileri olursa lütfen kendi görüşünüzü yorumlara yazın. Dertleşelim. Bir de medyaya da bakın derim, kendim yaptım kolajı. Gitgide daha iyi oluyorum sanki kolaj ve kapak konusunda.

YaşamakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin