BÖLÜM 1

2 0 0
                                    

   *ZOE*

On beş dakika kalmıştı. Bayan Kira bizim gibi işaretli gençleri şehrin konferans salonunda bekliyordu. Hızlı bir şekilde sarı saçlarımı sıkıca tepede toplayıp evden çıktım.

   Tren garına geldiğimde trenin sesi yeni duyuluyordu. Tren durdu ve koltuklardan birinde yerimi aldım. Nihayet konferans salonuna vardığımızda yine bir yer arayışına girdim.

   Bayan Kira kendine hakim duruşuyla kürsüde yerini aldı. Mikrofana eğildi ve konuşmaya başladı.

- Ben Kira Kapowski. Toulouse şehrinin işaretlilerini bilgilendirmek için görevlendirildim. Sizler sevgili işaretlilerim. On sekiz yaşını doldurmanıza sayılı günler kaldı. Ruhunuzu ve  gücünüzü bir insanoğluna bağlamanız gerekmektedir.

   Bayan Kira'nın söylediği kısmı herkes biliyordu. Sesler yükselince Bayan Kira sessizlik diyerek kaşlarını çattı. Ardından tekrar yüzünü yumuşatarak sözlerine devam etti.

- Asıl önemli olan gücünüzü ve ruhunuzu kime bağlayacağınızdır. Biliyorsunuz ki ruhunuzu bağladığınız kişi bağınızı koparıp hayatınıza son verebilir. Aynı zamanda o kişi ölürse malesef sizde onunla aynı kaderi paylaşacaksınız. Bu nedenle sizin için en doğru insanı seçmeye çalışın.

   Bu konuşma nedensizce tüylerimi ürpertmişti. Bayan Kira sessizliğin bozulduğunu farkedince tekrar konuşmaya devam etti.

- Ve önemli olanda güç bağınızı kiminle paylaşacağınız. Kısa bir bilgi verecek olursak gücünüzü paylaştığınız kişi sizin güçlerinizden yararlanabilecek. Güç bağı sadece güçlerinizi paylaşmak için size verilmiştir. Eğer on sekiz yaşında bu bağı kurmazsanız gücünüz sizi yiyip bitirecektir. Bu nedenle her iki bağınızıda bir insanoğlu ile  paylaşmanız gerekecektir. Ve o kişiyi veya kişileri ölüm pahasına koruyacak olmanız gerekir.

   Uzun uzun düşünmek istiyordum bu yüzden yürüyerek eve dönmeyi planladım. Konferans salonunun kapısında asılı duran kağıda baktım. Bağ kurmayı öğrenmemiz gerekiyordu ve antremanlar ertesi gün başlayacaktı.

   Bir of çekerek yola koyuldum. Bağlarımı kiminle kurucağımı düşünmeye başladım. O kadar dalmıştım ki yanımda duran motoru farketmedim. Baktığımda birden çok motorun olduğunu gördüm ve hepsi etrafımı sarmıştı.

  Bu da neyin nesiydi böyle!

   Kasklarını çıkardıklarında hepsinin kız olduğunu farkettim. Öndeki siyah saçlı kız bana küçümseyici bir bakış attı ve bıçaklarını botundan çıkarıp bana doğru gelmeye başladı. Tam konuşucaktım ki  kız üzerime atıldı. Bileğini tuttum ama kız beni itekleyerek yere düşürdü. Elini boğazıma geçirdi. Yanındaki kızlarda arkasına dizilmiş bana saldırışını keyifle izliyorlardı.

Kız arkadaşlarıyla bana gülüyordu bende bundan faydalanmak istedim. Karnıma çektiğim dizlerimden birini boşladım ve  kızın yüzüne ayağımı geçirdim. Postallarımın izi kızın yüzünü morartmıştı. Geri doğru sendeledi. Ayağa kalkarken kız bacağıma bıçağı sapladı.

  Bacağım alev alev yanmaya  başlamıştı ama fazla uzun sürmedi derim kendini yeniledi. Kızların yüzündeki anlık şaşkınlıktan  faydalanarak tren yoluna zıpladım. Var gücümle koşmaya başladım.

   İlk defa güçlerimi hissettim. Bacaklarım çelik gibi sertti. Koşarken kendini yenileyen yarama baktım. Yara demek haksızlık olurdu eski derimden bile daha iyiydi. Bir çita kadar hızlıydım.
 
   Bir saniyeliğine arkama baktım kızlar beni motorla takip ediyorlardı. İyiki ülkemize yayılan bu virüse bağışıklığım yokmuş diye düşündüm. Düşündüğüm gibi pişman oldum. Annem bu virüsten dolayı ölmüştü içimdeki öfkenin kabardığını hissettim. Daha büyük adımlar atmaya daha hızlı kollarımı çekmeye başladım. Bu böyle olmazdı.

  Kendimi tren yolunun yamacına doğru attım yuvarlanarak dibe doğru indim. Motor sesleri uzaklaşıyordu. Gitmiş olduklarını umarak tekrar anayola çıkmaya çalıştım.

   Gücüm o kadar tükenmişti ki yamacı  tırmanacak halim yoktu. Çakıl taşları ayağımın altında kesik sesler çıkarıyordu. Kendimi toparladım ve tekrar çıkmaya çalıştım. Ellerim sonunda kanamaya başlamıştı. Gözlerim gidip geliyordu. En son gördüğümse bir karaltıydı.

KELEPÇEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin