New Teacher

1.3K 57 17
                                    

"Jungkook yarım saattir Taehyung'un fotoğrafına bakıyorsun yeter artık"

Söylediğim cümle ile Jungkook bana dönmüş 'Ne var kıçımın bozayısı' der gibi bakıyordu.

"Anladım aşıksın ama okuldayız, telefonunun hocalar tarafından alınmasını istemiyorum. Sonra benim telefonuma el koyuyorsun."

"Sende bir gün aşık olda göreyim. Beş dakika derdini dinlersem şerefsizim."

Jungkook komik bir ifade ile okulun yakışıklı ve karizmatik çocuğunu, yani Taehyung'un fotoğrafını incelerken kafamı geriye atıp
zilin çalmasını beklemiştim.

Jungkook ile uzun süredir arkadaştık. Hemen hemen birbirimizi ezbere biliyorduk. Lakin bu son zamanlarda onu anlayamaz olmuştum. Okula yeni tranfer edilen gençlerden biri olan Taehyung'ı gördüğü andan beri beni unutmuştu. Kıskanılacak bir raddede değildi belki ama yinede uzaklaşmıştı benden.
Ne klişe ama....

Okulda zil sesi duyulduğunda cam kenarındaki sıraya geçmiştim. Bu gün yeni
hocalarımız geliyordu, 11.sınıf olduğumuzdan, okul daha iyi eğitim için yeni genç hocalar alıyordu.
İşime gelmiyor değildi tabiikide!
Ne kadar genç hoca, o kadar fazla not demekti.

Sınıf öğrenciler ile dolduğunda Jungkook önümdeki sıraya yerleşmişti. Yeni matematik hocamız ilk kez sınıfa gireceğinden ilk dersin boş geçmesi yüksek bir ihtimaldi. Canım sıkıldığından tam başımı sıraya koyacaktım ki kapı aniden açılmıştı.
Kapının ardından yaklaşık benim boylarımda birisi geldiğinde sınıf aniden sessizleşmişti.
Öğrencilerin hepsi ayağa kalktığında Matematik hocamız olduğunu düşündüğüm adam istifini bozmadan siyah mafya çantasını andıran çantasını masaya koyduğunda kalçasını sıraya yaslayıp sınıfa göz gezdirmişti.

"Ben yeni matematik öğretmeniniz, Min YoonGi. Umarım iyi anlaşırız."

Eğer ilk dersten konu işlerse inanın bu adamı vururdum.

"Hocam çok genç görünüyorsunuz, kaç yaşınasınız?"

Sınıfın premsesi olan Soohyug soru sorduğunda Bay Min gülümseyip saatine bakmıştı.
"22 yaşındayım"

Sınıftan sesler yükseldiğinde yüksek sesle öksürüp susmamızı beklemişti.

"Daha ilk dersimden konu anlatma saçmalığına girmeyeceğim. Şimdi sırayla kendinizi anlatında vakit öldürelim."

Otoriter ve açık sözlü, beğenmedim.

Herkes kendini tanıtıp sıra bana geldiğinde yavaşça ayağa kalkıp boğazımı temizlemiştim.

"Adım Park Jimin, Busanlıyım"

Sırama tekrar oturduğumda Bay Min konuştu.

"Çok açıklayıcı oldu Jimin"

Sınıftaki herkes kıkırdarken kafamı eğip sırıtmıştım.

"Bir öğretmen olarak bilmeniz gerkenler bunlar Bay Min. Bir dahaki vakit öldürmek istediğiniz zaman, kendimi size daha detaylı bir şekilde tanıtırım."

           **************
"Jin hyung niye regl dönemindeki kızlar gibi davranıyorsun"

Kantin masasında sorduğum soru cevapsız kalınca bağırmıştım.

"Biriniz okulun yakışıklısına aşık olur, Biriniz okulumuzun öğretmenine tutulur. Bune ya yavaş gelin!"

Jungkook Jin ve Hoseok aniden sıçrayınca kahkaha atmıştım.
"Sizin menopoza girmiş hallerinizi düşünemiyorum"

Hoseok elindeki meyve suyunu çöpe atarken bir an duraksadı.

"Bu gün bizim Basketbol maçımız var."

"ee?"

Ortalık sessizleşirken bir hışımla ayağa kalkmıştım.

"Yavaş gel dedin Park Jimin ama, bu ağır oldu sanırım"
dedi Jin hyung.

"Jeton köşeli galiba"

Siktir, Park Jimin, senin beyin hücrelerini sikeyim!

Bu gün maçım vardı ve ben hala antremanda değildim.
Masadaki sandviçimi alıp spor odasına doğru koştuğumda koçu görmem ile yerime çakılmıştım.

"Ooo, Park Jimin? Hayırdır evladım. Sen antremana mı geldin?"

Koç alaycı bir şekilde konuştuğunda ayağımla ritim tutuyordum.

"Ben, üzgünüm. Antreman olduğunu unutmuşum."

Dolabıma doğru ilerlerken arkamda kalan koç gülmüştü.

"Eğer bu akşamki maçı kaybedersek, sahada bacakların kopana kadar koşacaksın. Şimdi takım arkadaşlarının yanına!"

Formamı giyip sahaya doğru yürürken etraftaki hocalar dikkatimi çekmişti.
Antreman yaparken bile bu kadar kalabalıksa, ben maçtaki durumu hayal bile edemiyordum.

Bay Kim elindeki kahve ile bize ingilizce destek verirken takım arkadaşlarımın yanına koşmuştum.

"9 numara, ilk periyodta sen devreye gireceksin"

Sıralamalar yapılırken gözüme Taehyung çarpmıştı.
Ne yani, o da mı bu takımdaydı.

"Park Jimin, iyi oyna!"

Yardımcı koç hepimizi teker teker uyarırken aniden düdüğü çalmıştı.
Basketbol topunun yere sekme sesleri sahada yankılanırken bir yandanda koşuşturuyordum.

Top elime geçtiğinde kimseye kaptırmadan basket atmıştım.
Koç tavsiyeler yağdırıyordu.
Altı numara önüme geçip yolumu kestiğinde topu başkasına yollamıştım.
Kafamı kaldırdığımda Bay Min oturduğu yerden bana rahatsız edici bir şekilde bakıyordu. Cidden, bu adamın daha ilk iş gününden benimle derdi neydi?
Zihnimi boşaltıp antremana odaklandığımda sahanın zemininde kendi yansımamı görmüştüm.
Gerçekten terlemiştim.
Potanın altına doğru koşarken tezahüratlar gittikçe çoğalıyordu.

"Topu kendinize yakın tutun!"

Koçun dediğini yapıp bir kez daha basket attığımızda Ingilizce hocamız Kim Namjoon çıldırmış gibiydi.

"LETS GO ÇOCUKLAR. SİZE GÜVENİYORUM!"

Taehyung elindeki topu potaya atıcakken engellemiş ve topu almıştım. Arkamdan gelen oyunculara pas atıp biraz dinlendiğimde bay Min'in rahatsız edici bakışlarını hala üzerimde hissediyordum.
Koç antremana ara verdiğinde hızla soyunma odasına gitmiştim.
Hangi manyak öğrencisine öldürecekmiş gibi bakardı ki?

Bence bu adam kesinlikle mafya çetesinden. Gözüne kestirdiği öğrencileri toplayıp böbreklerini alıyor.Dikkat et Jimin.

Canım iç sesim ile boğuşurken eşofmanımı çıkartıp çantama tıkıştırmış ve üstümü giyinmiştim.
Çantamdan gelen titreşimden sonra
Telefonumdan gelen arama ile durmuş gelen çağrıyı cevaplamıştım.

"Efendim Jungkook?"

"Nasıl olurda Taehyung'un sizin takımda olduğunu bana söylemezsin"

"Bende bu gün öğrendim sakin ol"

"Yanına geldiğimde o kıçını sikeceğim Jimin."

"Yapma Junki, Taehyung ağlar sonra"

"Bekle ben seni bir ağlatıcam var ya"

"Neyse, bu akşamki maçta görüşürüz."

Telefonu kapattığımda arkamda dikilen Taehyung'u görmemle sesli bir küfür savurmuştum.

"Umarım bahsettiğiniz kişi ben değilimdir"

School UniformHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin