Küçükken evrenin bittiği noktaya gidip başımı olabildiğince yukarı kaldırır, sonsuzluğa bakarken imkansız ya da olması pek mümkün olmayan şeylerin hayalini kurardım. Bunlardan biri bir melekle şeytanın aşkıydı şüphesiz. Birbirinin tamamen zıttı olan iki varlıktan söz ediyorduk burada. Tanrının sadık çalışanları, yani bizler, olarak tamamiyle tanrıya ve insanlara hizmet etmek için vardık. Kötülük yapmaz, kötülük yapmayı düşünmezdik bile. Şeytanlar ise yaradılıştan beri insanları tanrının yolundan -Eh, kutsal kitaplarda böyle geçiyordu.- alıkoymak için çaba gösterip dururlardı. Tabi bunlar asırlar önceydi. İnsanların Büyük Patlama dedikleri olaya benzer bir patlama gerçekleştiğinde henüz doğmuş bile değildim. Belki de ne anne babam ne de onların ebeveynleri hattaydı. Ama büyük babam görüp görebileceğimiz en korkunç olay olduğunu söylemişti bunun. Çünkü patlamayla birlikte tüm düzen altüst olmuştu. Ve yeni bir düzen kurulabilmesi için melekler ve şeytanlar bir araya gelmek zorunda kalmışlardı. Başlarda bunun çok zor olduğuna emindim. Neredeyse birbirine rakip olan iki varlık birlikte çalışmak zorundaydı. Yine de karşımda gerçekçi olmayan bir tartışmaya tutuşmuş Hoseok ve Taehyung'a bakarken bunun pek de kötü bir şey olmadığını düşünüyordum. Asil bir şeytan ailesinden gelen Taehyung ve saf kan bir melek olan Hoseok'un aynı takımda olması hayatımda gördüğüm en eğlenceli şeydi.Ekip liderimiz Namjoon çalışanlara ayrılmış, dinlenme odasına girdiğinde ikili bir anda tartışmayı kesmiş, masalarına dönmüşlerdi.
''Yoongi'yi gördünüz mü?''
Ah, Min Yoongi.
Karşılaştığım en havalı şeytandı Min Yoongi. İlk görüşte aurasına kapılmıştım onun. Büyüleyici biriydi. Ve onu gördüğüm anda küçükken hayalini kurduğum hayallerin içinde bulmuştum kendimi. Ve elbette o hayaller gibi bu da imkansız bir şeydi. Min Yoongi'nin etrafına yaydığı kokusundan bile onun meleklerden haz etmediğini anlayabilirdiniz. Tam bir şeytan fanatiğiydi.
''Dün bir görevde yaralanmış.'' diye mırıldandı en köşedeki masasından kafasını uzatmış bize bakan Jungkook.
''Yaralanmış mı?''
''Dün bir göreve mi gitmişti?''
Hoseok ve Taehyung tekrar aralarında fısıldaşmaya başlamıştı. Taehyung ve Yoongi'nin uzaktan akraba olduklarına dair bir söylenti duymuştum geçenlerde. Ama Yoongi bu ekibe katıldığından beri ikisini yan yana görmemiştim. Belki de akraba olduklarının öğrenilmesini istemiyorlardı. Kim bilir.
''Sistemde bu hafta izinli olduğu yazıyor.''
Seokjin ağır adımlarla yanımıza ulaşıp elindeki tableti Namjoon'a uzatmıştı. Her zamanki gibi üzerinde metrelerce öteden ''Ben bir meleğim!'' diye bağıran, beyaz bir takım elbise vardı. Gerçekten berbat bir zevki vardı Seokjin'in. Ama ekipte Namjoon'dan sonra en yetkili kişi o olduğu için bunu hiçbir zaman kendisine söyleyemeyecektim.
''Kayıt dışı bir görev mi?''
Kayıt dışı bir görev mi?
Üst rütbeliler dışında hiç kimse kayıt dışı bir göreve gönderilmezdi. Ve Yoongi, her ne kadar her ne kadar güçlü ve beceri sahibi biri olsa da, rütbesiz bir çalışandı.
''Ekip arkadaşı kim?'' dedi Namjoon, kafasını kaldırıp masa başındaki çalışanlara bakarken olabildiğince eğilmeye çalışmıştım. Yoongi'nin takım arkadaşı bendim!
Yani kısmen.
Yoongi'nin ekibe katıldığı zaman eşi olmayan tek melek bendim. Namjoon onu benimle eşleştirirken ne kadar uyumlu olduğumuza dahi bakmamıştı. Ve zaten, Yoongi de yalnız kaldığımız ilk anda yakama yapışmış ve ondan uzak durmamı söylemişti. Bu yüzden takımıma bir görev verildiğinde teknik işleri ben yapardım ve geri kalanları Yoongi hallederdi. Güçlü biri olduğumu söyleyemezdim. Giriş sınavını bile zar zor geçmiştim ve zeki biri olmasaydım burada olamazdım da. Yine de birinin beni böyle kenara atması benim için sindirilmesi zor bir şeydi. Üstelik bu kişiden onu ilk gördüğüm günden beri hoşlanıyorsam eğer.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Big Bang - Yoonmin
FanfictionKüçükken evrenin bittiği noktaya gidip başımı olabildiğince yukarı kaldırır, sonsuzluğa bakarken imkansız ya da olması pek mümkün olmayan şeylerin hayalini kurardım. | Heaven & Hell Roman Company adlı webtoondan esinlenilmiştir.