♤9◇

1.6K 274 105
                                    

Gözlerimi kapatmamı söylemişti bana, bir an düşünememiştim üzerinde ve gözlerim itaat etmişti. Büyüsünden değildi bu, gücünden değildi, o sadece ses tonuyla bile istediklerini elde edebilecek gibiydi. Ben gözlerim kapalı bir vaziyette her hamlesine teslimken, başımın altındaki yastık hafifçe hareket etti ve daha rahat bir pozisyonda yatmamı sağladı. Hemen sonra bir elim Chanyeol'ün eline değmişti. Parmakları hatırı sayılacak kadar kibar bir yavaşlıkla parmaklarıma sarıldı. Şaşkındım. Hissetmiş gibi yüzüme eğildi. Yakınımda oluşunu anlamam tenime vuran sıcaklığından değildi. Baş döndürücü kokusundan değildi. Saf Gece'nin çekimi değildi. Çok başka bir şey hissediyordum onunla ilgili. Bambaşka bir enerji çarpıyordu yüzüme, bedenimle beraber ruhumu canlandırıyordu adeta.

Biraz daha yaklaştı bana, nefes sesi kulaklarıma gelecek kadar yakındı şimdi. İstemsizce parmaklarımdaki parmaklarını sıktım, derin bir nefes çektim içime. Tam da o anda yanağıma nefesi çarptı. "Seni varolduğumdan beri hissediyordum." dedi. "O zamandan beri bekliyordum."

Aklımın alacağı cümleler değildi bunlar, zira Park Chanyeol'ün sadece benim bildiğim bin küsür yaşı vardı. Güldü kısıkça, düşüncelerimde bile benimle olduğunu hatırladım.

"Sana çok fazla şey söylemiyorum ama, eğer istersen hissedebilirsin. Aramızdaki bağı, çoktan çizilmiş kaderi ve bahsi geçen kehaneti."

"Ne kehaneti?" derken gözlerimi açmaya kalkıştım. Şaşırmıştım aniden ve açıklamaya ihtiyacım vardı; belki yüzlerce sayfaya, belki uzun bir gece anlatılacakları dinlemeye. Bana izin vermeyerek basit bir "Şşş." döküldü dudaklarından. Gözlerimin üzerine saniyesine boştaki elini yerleştirdi ve karanlığa boğdu görüşümü.

"Ben aç diyene kadar açma gözlerini." Onay istercesine söylediğinde hafifçe başımı salladım. Gözlerimin üzerindeki elini yavaşça geri çekti. Karanlıktaymışcasına dinliyordum onu, belki de istediği buydu.

"Karanlık." dedi aniden. "Ait olduğum şey, ait olabildiğim tek şey saf karanlık."

Diyeceklerini dinlemem gerekiyordu belki ama korktum ve sessizce cümlelerini böldüm. "Saf karanlıkta Gün'ler yaşayamaz, bir dakika bile dayanamazlar diye duymuştum."

Basitçe güldü ve "Yaşayamazlar." dedi. Sesi kulaklarıma öyle güzel geliyordu ki; bunun özel bir gece oyunu veya büyüsü olmadığını anladım. O gerçekten çok güzel var edilmişti. Her şeyiyle öyleydi.

Onu denemek istedim. Benden kendisine güvenmemi istediği için umut ettim ve korkuyla dudaklarımı aralayarak sormaya çalıştım. Ne yazık ki kelimelere dökemedim kendimi. Cesaret vermek istercesine hâlâ elime sarılı olan elini hareket ettirdi ve bir kaç parmağımı okşadı.

"Şansın olsaydı, saf karanlıkla kaplar mıydın her yeri?" Dediklerim kulaklarıma ulaştı ve içimi kaplayan ürpermeyle ben de onun parmaklarına sarıldım.

"Bu soruyu çok yanlış kişiye soruyorsun." Beklediğim cevap bundan farklı değildi fakat umudum da vardı. Az önce sıktığım parmaklarımı gevşettim. Dokunuşumuzu bozdum biraz, kelimeleri basit birer yıkım olmuştu.

Sonra gevşeyen parmaklarımı sıkıca sardı ve üzerime daha çok eğildi. Boynumda nefesini hissettim.

"Sen hariç tüm Gün'leri, anneme birer hediye olarak bağışlardım." dedi. "Sana yalan söyleyemem, bir gün fırsatım olursa bunu yapacağım şüphesiz."

Derin derin korkularla dolmuş olsam da, öte yandan elinin kavradığı elimden bedenime yayılan sıcaklık ve güven hissi alt üst olmama neden oluyordu. 'sen hariç' demişti. Şimdilik herkesin ruhu güvende olduğu için utanmazca tuhaf bir mutluluk kapladı bedenimi. İyi hissettiriyordu tüm bunlar,  bana gerçekten güven veriyordu. Ama işte bu garipti, çok şeyi merak ediyordum.

Broken ♤ChanbaekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin